• 2000 yilinda ankara universitesi dtcf dekani olan sahis. goreve gelir gelmez, fakulte guzellestirme calismalarina baslamistir. ayni zamanda egitim kalitesini yukseltecegini ve sistemi degistirecegini iddia edip, gazetelere beyanatlar vermistir...
  • bir dönem içinde önce bölüm başkanı, soora dekan olup bizi hırs nelere kadir diye düşündürten bu seçimlerde başbakanlığa aday olmayıp beni şaşırtan şahıs.ayrıca kendisi '' parası olmayan okumasın '' fikrini savunur!
  • ankara universitesi italyan dili ve edebiyatı anabilimdali bolum başkanıdır. italyan hukumetinin verdigi cavaliere nişanına sahiptir.
  • sayın necdet hoca, öğrencilik zamanımızda kendi aramızda lakap takmış olduğumuz 'necoloman' şahsiyet. başarılıdır kendisi fakat öğretmekten çok övünmekle meşgul olduğu zamanlara denk geldik biz sanırım. çevirisini yaptığı bizlere kazandırdığı kitaplar;

    – nişanlılar, alessandro manzoni
    – divan, francesco petrarca
    – şarkılar, giacomo leopardi
    – hükümdar, niccolo machiavelli
    – ıv henri, luigi pirandello
    – aylaklar, alberto moravia
    – sevgililer, carlo goldoni
    – son aylar , furio bordon
    – türkiye’ye yolculuk,corrado alvaro

    kendisi, italyan dili ve edebiyatı bölümünde, italyan edebiyat tarihi derslerine girmekte olup, sadece çevirdiği kitapları (nişanlılar, alessandro manzoni - divan, francesco petrarca – şarkılar, giacomo leopardi – hükümdar, niccolo machiavelli) edebiyattan sayarak bizlere işleten öyleee 'necoloman' birisidir.
  • halen ankara üniversitesi italyan dili ve edebiyatı bölümünde, her ne kadar ismi artık akademik kadroda görünmese de edebiyat dersi vermektedir. kendisine şimdi bir de tarih dersi vermişler.

    hümanizm'den, laiklikten, laiklikten, laiklikten çok bahseder. sınıftaki herkesin, dilinin çok iyi olduğunu düşünür.
    (bkz: hadi çocuklar ya allahtan korkun)
    vizede türkçe, finalde italyanca sorar. bütünlemede geçirir. sınav kağıtlarını taş çatlasa iki günde okuyabilen mükemmel bir insandır.

    sanmıyorum ama, eskisi kadar dersten bırakmaya istekli gibi, çünkü "kim mezun olacak?" diye sorup isim aldıktan sonra "sizi artık yollayalım" demeye başladı. bir de, bir sınav sırasında "hepinize geçer not verdim, böyle bir şey de hiç görülmemiştir" dedi.

    edit: sınıf masasını göstererek "petrarca nasıl çalışma masasında ölmüş, ben de bu masada öleceğim sanırım" demiştir.
    edit 2: kendisi halen, öğrencileri geçirmeyerek iyi bir "öğretmen,öğretici" olduğunu düşünmektedir fakat sınıfta kimse dersi geçemiyorsa sorun öğrencide değil öğretmendedir. profesör olup bunu bilmemek de acayiptir.
  • niccolo machiavelli'nin hukumdar kitabi cevirisinde "ayikmak" fiilini kullanarak beni yaran degerli adam.
  • machiavelli’nin hükümdar eseri için kendisi tarafından yapılmış çeviri hayatımda gördüğüm (kendisinin özgeçmişinin italyanca kısmının yumuşatabileceği en hafif tabirle) en okuru yoran çevirilerden biridir.

    kitapta kendisinin takdim kısmı ve çevirmen notlarında yer alan özne ile uyumsuz yüklemleri; ana cümleden zaman kipi ve bağlam yönünden kopuk, (muhtemelen) dağınık notlardan olduğu gibi derlenmiş yan cümlecikleri geçiyorum; “işgal edilerek işgal eden hükümdarın eski topraklarına katılan” gibi bir ifadeden sonra (ki kitabın ilk birkaç sayfasında) şahsen türkçe çeviriden vazgeçip ingilizce çevirisine geçiş yaptım zira insan “mevcut topraklarına” ya da "halihazırdaki topraklarına" ifadesini göremeyip de "eski toprakları" ifadesini görünce ülkenin hangi tarihteki sınırları olduğunu düşünüp yoruluyor ki zaten luigi ricci tarafından yapılmış ingilizce çeviride (buna project gutenberg üzerinden hiçbir telifsiz olarak* ulaşabilirsiniz) “existing state” ifadesi yer alıyor.

    ayrıca kitabın ilk bölümünün adı çeviride “kaç çeşit hükümdarlık vardır ve nasıl ele geçirilir?” olarak geçse de bölüm içeriğinin başlıkla ilgisi yok. zaten bakıyoruz ingilizce metinde aynı başlık “the various kinds of government and the ways by which they are established” olarak geçiyor.

    kitabın kalan kısmını okumadığımdan kalan kısımlar hakkında bir yorum yapamayacağım fakat diliyorum ki benim elimdeki baskıdan sonra bir redaktör eli değmiş ya da kendisi metni elden geçermiştir zira kendisinin özgeçmişine sahip bir insanın çeviri yapacak yetkinliği haiz olduğu yadsınamazken bu kitap adeta google translate'e "kabası alınsın" diye koyulmuş ve sonrasında da hiçbir düzenleme görmemiş gibi duruyor. kendisi bunun altına imza atmakta beis görmemiş ya da güvendiği bir asistanına çevirtmiş olabilir ancak elimdeki haliyle içinde yer aldığı ve hasan ali yücel'in adını taşıyan seriye yakışan bir kalitesi yok.

    derkenar: bu entry uzunca bir süredir kenarda tozlanmaktaydı, biraz tozunu alıp biraz da sağını solunu düzenledim. şayet benim kütüphanemdeki 6. baskıdan sonra (iş bankası yayınlarının sitesindeki güncel görsele göre kitap 18. baskısını yapmış görünüyor) değişmişse yukardaki eleştirilerim güncelliğini yitirmiş olmakla birlikte gerçekliklerini yitirmemişlerdir.
  • 05.02.2001-05.03.2007 tarihleri arasında ankara üniversitesi dil ve tarih-coğrafya fakültesinde dekanlık yapmıştır. dekanlık yaptığı dönemde fakültenin kütüphanesinde yer alan mezuniyet tezlerini seka'ya gönderenlerin başında gelmektedir. öğrencilerin büyük emekler harcayarak, araştırılmamış konuları aydınlattığı tezler böylece üzerlerine asitler dökülerek eritilmiştir. bütün bunların yapılma sebebi ise kütüphanede yer kalmamış olmasıydı. necdet adabağ'ın emriyle 67 yıldır süren mezuniyet tezlerinin kütüphaneye konması geleneği de son bulur. o tarihten itibaren yeni çıkan tezler artık kütüphane kataloğunda yer almayacaktır.

    2 temmuz 2004'te dekanlık, fakültenin öğretim üyelerine şu genelgeyi göndermiş:
    "fakültemiz kitap deposunda bölümümüzle ilgili eski basım ve dergi ver kitaplar bulunmaktadır. söz konusu yayınlar, depomuzda geniş yer tuttuğundan yeni yayınların depolanmasını, korunmasını tanzim edilmesini imkânsız kıldığı gibi deponun, ilişikte sunulan fotoğraflarında da görüleceği gibi yeniden onarılıp düzenlenmesi gerekmektedir."

    bu genelgeyle birlikte mezuniyet tezleriyle birlikte çeşitli dergiler ve kitaplar da seka'ya gönderildi iddiası dile getirilmiş. necdet adabağ bu konuya tarihinde yazdığı "bir yanlışı düzeltmek" adlı yazısında şöyle itiraz etmiş:
    "depodan şu ana kadar bir tek dergiden bile bir nüsha bile atılmamıştır."
    "bir tek kitap ya da dergi, iddia edildiği gibi yakılmayacak ya da seka'ya gönderilmeyecektir."

    necdet adabağ’ın savunmasını kitap biriktiricisi talat öncü tarafından söylenenler ışığında değerlendirmemiz doğru olur, kendisi 2005 yılında erdal özdemir’den aldığı ankara üniversitesi kütüphanesi kaşeli ingilizce kitaplardan şöyle bahsediyor:
    “gezgin sahaf 'ın mezatlarından birinde çok güzel ingilizce kitaplar satıldı (birçoğunu ben aldım). bu kitapların erdal' dan (erdal özdemir) çıktığını öğrendik.
    bir sonraki pazar günü erdal beni çağırdı. güzel ingilizce kitaplar olduğunu söyledi. öğleden sonra gittim.
    kitaplar siyasal bilgiler fakültesi tarafından satılmıştı. işin ilginci kitaplar üzerinde "fazla", "discarded" vb. ibareler yoktu. yani fakülte, elindeki tek kitapları satmıştı.
    gerçekten çok güzel kitaplar vardı ve çok fazlaydı (1.000 den fazla). erdal istediğimi seçmemi söyledi. fiyatta anlaştıktan sonra seçmeye başladım.
    hatıralar, tarih, sosyal ilimler konularında fevkalade güzel 400-500 adet kitap seçtim ve depoma götürdüm. daha sonra bir 1 parti daha seçerek 300-400 kitap daha aldım.”

    dtcf hocalarından nevzat günaydın mezuniyet tezlerinin katliamı hakkında şunları söylemiş:
    ''burada 18 bölüm var. tüm türkiye'nin kültür hazinesi diyebileceğimiz bu hazine, bu çocuklarımızın genellikle kendi yörelerinde kendi kültürlerinde yaptıkları araştırmalar olsun, bilimsel araştırmalar olsun veya yüksek lisans ve doktora aşamasından önce elde edilen bilimsel veriler olsun, bunlar bu mezuniyet tezlerinde bulunuyordu ve herkes onlardan istifade ediyordu. ayrıca kendi kültürümüzle, dilimizle, edebiyatımızla, tarihimizle, arkeolojimizle ilgili olarak hocaların yapamadıkları, gidemedikleri yerlerde öğrencilerimiz gidip oralara bunları tamamlıyordu. dolayısıyla hem türkiye'nin kültür zenginliğinin, mozaiklerin birer parçası çocuklarımız eliyle çıkıyordu hem de burada büyük bir hazine oluşuyordu.''

    necdet adabağ kendini şu şekilde savunmuş:
    "bitirme tezleri öğrencilerin fakülteyi bitirirken kaleme aldığı 10-15 sayfalık çalışmalar''
    'kimileri çok etkin, derinliğine yapılmış çalışmalar olabilir ama öğrenci kafasıyla yapılmış olan çalışmalar bu kadardır. öğrenci derken küçümsemek için demiyorum, olanaklar içinde yapılabilecekler budur''
    '' bunların akademik hiçbir değeri yok. oradan buradan kopya edilmiş, yazılmış, hiçbir emeğin ürünü olmayan tezler bunlar''
    ardından bitirme tezlerinin yaptırılmaması gerektiğini, mezuniyet için bir gereklilik olmadığını savunmuş.

    necdet adabağ'ın kaleminden durumun izahı:
    "nesnel bir gözle bakarak olayı irdelemeye çalışalım. 14 haziran 2004 günü gazetelerde bir haber çıktı: "tezler seka'da hamur oldu." gören de hangi önemli doktora ya da yüksek lisans tezleri, demiştir. oysa seka'ya giden, ömrünü tamamlamış ve artık korunmak ve saklanmak zorunluluğu olmayan (saklanma süresi en fazla beş yıldır) bitirme ödevleridir. biz, bize başvuran aa muhabiri genç hanıma tüm içtenliğimizle yanıt vermiş ve bu bitirme ödevlerini seka'ya yollamadan önce -ki bu, fakülte yönetim kurulu kararıdır- ilgili bölüm ve anabilim dallarına sorduğumuzu, ardından ilgilenenlerin gelip ya tümünü ya da ayıkladıktan sonra işlerine yarayacak olanları aldıklarını söylemiştik. ve yeniden düzenlemenin niçin yapıldığını gerekçeler göstererek anlatmaya çalışmıştık.”

    son olarak yazısında dayandığı şu iddiayı çürütmek istiyorum. bitirme tezlerinin tek nüshası bizde değil. öğretim görevlilerinde ve tezi hazırlayan kişilerde de var bunlar demiş. 2020 yılında 1966 yılında çıkan bir teze ulaşmak isteyen ben ne yapmalıyım? tezi hazırlayan kişiyi mi bulacağım? yoksa tezi çıkartan hocayı mı?

    kaynak
    ankara üniversitesinde mezuniyet tezleri, ''çok yer işgal ettikleri'' gerekçesiyle seka'ya gönderilmiş, memurlar.net
    özgen acar. "kitaplardan yükselen imdat çığlığı". cumhuriyet gazetesi, (18 temmuz 2004).
    necdet adabağ."bir yanlışı düzeltmek". cumhuriyet gazetesi. (3 ağustos 2004).
    bali, rıfat. bir kıyımın, bir talanın öyküsü: hurdaya (s)atılan matbu ve yazma eserler, evrâk-ı metrûkeler, arşivler. libra kitapçılık, istanbul, 2014. sayfa 114-116,232.

    benden necdet adabağ'a bir soru 1965 yılında alberto moravia üzerine hazırladığınız tez hiçbir emeğin ürünü olmayan bir tez miydi?
hesabın var mı? giriş yap