murder on the orient express
-
75 yapımı 1935de bir trende işlenen cinayeti konu alan güzel bir film, hoş bir macera hatta sık sık iyi bir gerilim. agatha cristienin aynı adlı eserinden sidney lumet tarafından sinemya aktarılmış, çok zengin bir kodaroya sahip bir film. albert finney, lauren bacall ve tabiki ingerd bergman. hadise ünlü bir dedektifin* çevresinde ve bir trenin içinde geçe.filmin kurgusu ve özellikle finney'in oyunculuğu çok etkileyicidir. ama kardeşim nerede var bölesi bir türkiye tasviri turkiyede gecen yabanci filmler, inanılacak gibi değil. tamamen ethnocentric bir düşünceyle tasvir edilmiş istanbul ve özellikle sirkeci garı. ne o öle tiplerin hali 35 istanbulun'da, fesliler mi istersin, sarıklılar mı istersin ne ararsan var. hele hele çarşaflıların buğünkünden bile çok olması ve en özellikle türkçe konuşan arapların çokluğu daha filmin başında insanı sinir ediyor. bir de iki karakterin otelde türk yemeklerini beğenmeyişi var ki insan kıçımın kenarı demeden duramıyor.
(bkz: turkleri arap sanan zihniyet)
(bkz: türkiyede geçen yabancı filmler)
(bkz: eurocentrism) -
(bkz: murder on the dance floor)
-
bir agatha christie klasiği. katili veya sebeplerini tahmin eden olduysa alnından öperim.
-
ali cengizin krallarindan birini okudugumuz bir agatha christie basyapitidir kendisi.
-
(bkz: hercules poirot)
-
trende cinayet temasını ustalıkla işleyen ayrıca adalet kavramı üzerinde bir kez daha düşünmeyi de sağlayabilecek ustaca yazılmış polisiye roman ve romana yakışır şekilde çekilen filmi.
-
öç temasına dayalı bir eser. fidye amacıyla kaçırılan küçük bir çocuğun öldürülmesi üzerine yıllarca süren intikam planı trende uygulamaya konulur. charles lindbergh vakasına benzer.
-
(bkz: the last express)
-
albert finney ve ingrid bergman bu filmdeki rolleriyle oscara aday gösterilmişlerdir. bergman en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü almıştır.
-
filmin baş karakteri belçikalı dedektif hercule poirot'un; ürdün'deki ingiliz garnizonunda çözdüğü davadan sonra avrupa'ya dönmek için geldiği istanbul'da, anadolu yakasından avrupa yakasına vapur ile geçerken dünya gazetesini okuduğu filmdir.ayrıca filmde hercule poirot karakteri istanbul'daki bir restoranda ingilizce konuşuyor ve vapurdaki bir adam hercule poirot'a istanbul'u tanıtıyordu.bu bilgiler ışığında dedektifimizin türkçe bilmediği çıkarımını yapabiliriz ve akabinde, elin türkçe bilmeyen belçikalısının dünya gazetesi ile ne halt yediğini sorgularız.hayır koca istanbul'da yabancı bir gazete yok muydu da veremediniz adamın eline.otur o kadar film çek, agatha cristie uyarla sonra git belçikalı'nın eline türkçe gazete ver.yakıştı mı bu şimdi?
ek olarak: filmde türkler zenci, yarı arap çapulcular olarak gösterilmişler.film ekibinden kaç kişinin istanbul il sınırları içerisinde kaldıkları otellerde ya da sokakta zenci gördüğünü merak ediyorum.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap