• hillary jordan'ın ilk eseri. türkçeye çevrildiği iddia edilmiş; ama ben tek bir bilgi bile bulamadım bununla alakalı. tahminim birisi telif hakkını aldı ; ama çevirmedi ya da yayınlamadı hala. amerikalı firmada türkçesi yayınlandı sanıyor.
  • hillary jordan'ın aynı adlı romanından uyarlanan film.
  • internetten indirip seyretsene haci
  • ırkçılık üzerine netflix/dee rees filmi. şunu fark ettim; artık filmlerdeki ırkçılığa katlanamıyorum. beyazların siyahilere yaratık gözüyle bakıp onları hayvani bir şekilde kullanmalarının, onları durmadan aşağılamalarının gösterildiği sahneler bunlarla ilgili onlarca film ve belgesel izlemiş olsam bile her seferinde sinirlerimi zıplatıyor. neyse ki dee rees hanfendi filminde bu sahnelerden uzaklaşıyor da sinirler fazla zıplamıyor. pek tabii dönem 50'ler, yer (en ırkçı eyalet) mississippi. dolayısıyla siyahi ailenin yaşamına değinilirken ırkçılığa da değinilecek ama film ırkçı sekanslarla (beyazların siyahları aşağılayıp durmaları, onlara eziyet etmeleri gibi) doldurulmamış. film embesil kocanın (jason clarke) isteği üzerine bir ailenin güzelim evlerinden mississippi'ye taşınmasını ve bu beyaz ailenin yeni çiftliklerinde çalışan siyahi aileyle ilişkileri anlatılıyor. iki aile üzerinden dönemin yaşantısı aktarılıyor, bu iki aileden iki adam (jason mitchell ve garrett hedlund) üzerinden de 2. dünya savaşının etkileri (savaş sonrası stres bozukluğu-ptsd) işleniyor. bir yandan da iki ailenin ilişkilerinin gerilmesi de işleniyor. rees iki aileye de yeteri kadar alan açıyor, iki ailenin de aile içi sorunlarını ve birbirleriyle ilişkilerini irdeliyor. filmi sevdim. etkileyici sahneler var. başları yavaş tempolu ama sonra biraz daha sürükleyici oluyor mudbound.

    oyunculuklar iyi. biraz spotlight'ı hatırlatıyor. spotlight'ta mark ruffalo dışındakiler ahengi bozmadan, birbirlerinden rol çalmaya ve öne çıkmaya yeltenmeden oynamışlardı, sadece ruffalo bey her sahnede öne çıkmaya çalışmış, nitekim karşılığını da adaylıklarla almıştı. lakin mudbound'ta kimse öne çıkmaya yeltenmiyor. ensemble denilen, herkesin iyi oynadığı filmlerden mudbound. az görünen hedlund da iyi, siyahi aileyi oynayanlar da, carey mulligan da. yalnız... eleştirmen birliklerinin hep mary blige'yi aday göstermeleri çok gereksiz olmuş. zira aktris ne filmin, ne de yılın en iyilerinden. yazık ki bir kez daha mulligan'ın hakkı yeniyor. aktris öne çıkmaya çabalamasa da blige'den daha iyi. ama hem sektör, netflix'e mesafeli olduğundan, hem de netflix kampanya yapmayı öğrenemediğinden mulligan'a bu yıl da adaylık yok. gene de aktrisi izlemek keyifliydi.

    filmin artılarına değindim (görüntü yönetmenliği de pek iyiydi), eksileri arasında dış ses kullanımı var. filmin merkezindeki herkesin (hedlund, mulligan, clarke, mitchell, blige) dış sesleri kullanılıyor ki başta epey yoruyor bu durum. ve rees kitabı sinemaya "uyarlamak" yerine bu sekanslarda direkt kopyalamış gibi görünüyor. sonrasında dış sesler azalınca kalite yükseliyor ama bence bu denli dış ses iyi değil. öte yandan çok fazla karakter olduğundan hepsi derinleşemiyor ne yazık ki. aile olarak iyi yansıtılıyor ama tek tek bakınca hepsi fazla tanıtılamıyor. velhasıl ortalamanın biraz üstünde bir film -belirtmeden geçmeyeyim, iki askerin arkadaşlığı filmin en iyi ve hoş tarafı. ikisinin muhabbetlerini pek sevdim-
  • dijital platformlardan satın alınıp izlenebilecek olan yapım, iki dalda altın küre adaylığını da taşıyor an itibari ile.

    her eve imdb
  • oldukça güzel ve etkileyici bir film. aldığı puanları fazlasıyla hak ediyor.
  • netflix türkiye'de bulunmayan netflix yapımı. netflix'teki içeriği eleştiren insanları gereksiz buluyordum çünkü türkiye'ye girmeden önceki sattığı haklardan dem vuruluyordu. bu filmin neden bulunmadığını hiçbir şekilde anlayamadım.

    filme gelirsek, her sene oscarda adaylık alan klasik amerikalıların siyahi ırkçılığı filmlerinden biri ama yakın zamanlı bu konulu filmlerden daha etkileyici.

    edit: sherlock holmes 90 bilgilendirdi filmin haklarini !f istanbul festivali satın almış. netflixe ucret odeyerek abone olup kendi urunlerini izleyememek uzucu.
  • akademinin sevdiği konuları bir arada işlediği için, (bkz: ırkçılık) (bkz: ikinci dünya savaşı), oscar adaylığı şaşırtmamıştır. ancak özellikle başlarda yavaş ilerlese ve süresi bakımından uzun olsa da insanı içine çeken etkileyici bir film olmuş.

    --- dikkat spoiler çıkabilir ---

    hap jackson'ın "sahibimiz değiller, kiramızı ödüyoruz, tarlada kendi payımıza çalışıyoruz, hepsi bu." repliği filmi çok güzel özetliyor aslında. kiracı olsalar da hala köle muamelesi görüyorlar. yalnızca arazinin sahiplerinden değil, neredeyse herkesten.

    nazilerin üstün ırk takıntısı uğruna yaptıklarından, büyük kayıplar verilen savaştan gerekli dersler henüz çıkarılmamış, savaş öncesi kaldığı yerden devam ediyor ayrımcılık. ronsel'in de kasabaya döner dönmez ilk fark ettiği şey hiçbir şeyin değişmediği oluyor. savaş sırasında gittikleri her yerde sevinçle karşılanırken, kurtarıcı olarak görülürken eve döndüğünde yine ikinci sınıf vatandaş konumuna düşüyor. ptsd yetmezmiş gibi bir de ırkçılıkla baş etmek zorunda kalıyor.

    film boyunca hissedilen genel hava dışında siyahların gördüğü aşağılama karşımıza çok sık çıkmadı. ama o birkaç sahne insanın sinirini zıplatmaya fazlasıyla yetiyor zaten. özellikle sonlara doğru bir anda mevzunun "ku klux klan"a bağlandığı sahnede dayanamayıp sinirden ağladım.

    filme dair yüzümü en çok güldüren kısım ronsel ile jamie arasındaki dostluk oldu diyebilirim. sonunu da beğendim ancak jamie'nin laura ve çocuklarla birlikte uzaklara gitmesini ummuştum.

    carey mulliganın başarılı performansının göz ardı edilip mary j. blige'ın oscar adaylığı kapması ise hiç anlam veremedim.

    --- dikkat spoiler çıkabilir ---

    sonuç olarak bittiğinde insanı tatmin eden bir yapım.
  • insanları ten renklerine göre ayırmanın ne kadar sacma olduğunu gözler önüne koyan bir film.

    if istanbulda citysde seyrettim geçen hafta. arada çıkanlar ve telefonla oynayanlar olmasa daha çok zevk alabilirdim.

    fragmandaki soundtracke filmde hic rastlamadım o ayrı bir saçmalıktı.

    ps: insanları etnik kökenine göre yargılayan bir türkoğlu türküm. hümanist ya da teröristsevici solculardan sanmayın beni. sadece zenci kardeşlerime yapılan haksızlıklar beni üzüyor.
  • three billboards outside ebbing missouri den daha iyi bir iş.

    hikaye, görüntü , akış kesinlikle başarılı. 2.nci dünya savaşı nın abd deki ırkçılık üstündekini etkisi tartışılmaz ve bu filmde nefis şekilde pek çok yönü ile ortaya konmuş.

    izleyince bir kez daha anlıyorsunuz ki biz aynı küçük sorunlarımızla kısır bir döngüye girmişken 90 yıldır bu adamların tüyler ürpertici büyüklükteki ırkçılık sorunu ortadan kaldırmaya yaklaşmış olmaları çok büyük başarı.

    mary j. blige nin en iyi yardımcı kadın oyuncu oscarı 'na adaylığı biraz abartı olmuş. en . en iyi görüntü yönetimi oscarı 'da zor ama en iyi uyarlama senaryo oscar ını alırsa şaşırmam.
hesabın var mı? giriş yap