• (bkz: stereoteizm) çift tanrıcılık
  • paganizmin ve panteizmin karşıtı. yani paganizmin adının bu kadar çok anılması monoteizm propagandası yapma nedenini gütmekte. daha da açarsak, "benim tanrımdan başka tanrı yoktur, var diyen yalan söyler, bütün inanışlar benim tanrıma bağlanmalıdır" görüşüdür bu.
  • anladığım kadarı ile tevhid inancının diğer bir adıdır.
  • çoktanrıcılığa inananlar zaman içinde çoktanrıcı içgörüden uzaklaşarak sadece kendi tanrılarının gerçek tanrı olduğuna ve o tanrının da evrenin üstün gücü olduğuna inanmaya başladılar. aynı zamanda onu belli çıkarları ve kaygıları olan bir tanrı olarak görmeye devam ettiler ve bu yüüzden de onunla belirli konularda anlaşmaya varabileceklerini düşündüler. tek tanrılı dinler işte bu şekilde doğdu. bu dinlerin takipçileri evrenin üstün gücüne, kendilerini hastalıklardan kurtarması ve savaşta zafer kazandırması için yalvardılar.
    bildiğimiz ilk tektanrılı din, mö 1350'de firavun akhenaten, mısır panteonundaki ufak tanrılardan biri olan aten'in, evrenin gerçek üstün gücü olduğunu ilan ettiğinde ortaya çıktı. akhenaten aten'e tapınmayı kurumsallaştırarak devlet dini haline getirdi ve diğer tüm tanrılara tapınmayı sınırlamaya çalıştı. bu dinsel devrim başarılı olmadı, akhenaten'in ölümünden sonra aten'e tapınma yerini panteona bıraktı.
    çoktanrıcılık başka yerlerde de tektanrılı dinlere dönüşmeye başladı ama bu dinler sınırlı kalmıştı. bunun en büyük sebebi de kendi evrensel mesajlarını oluşturamamalarıydı. örneğin yahudilik, kendi çıkarları ve önyargıları olduğuna inandığı evrenin üstün gücünün sadece küçük yahudi ulusu ve önemsiz israil toprağıyla ilgilendiğini iddaa ediyordu. dolayısıyla diğer milletlere sunacağı bir şey olmayan yahudilik tebliğci bir din olmadı. bu aşama ''yerel tektanrıcılık'' olarak adlandırılabilir.
    büyük kırılma noktası hristiyanlıkla birlikte geldi. bu inanç, nasıralı isa'nun uzun süredir beklenen mesih olduğunu öne süren küçük bir yahudi cemaati olarak doğduç ancak cemaatin ilk liderlerinden tarsuslu pavlus, eğer evrenin üstün gücünün çıkarları ve önyargıları varsa, eğer kendisini fiziksel olarak canlandırıyorsa ve insanlığın kurtuluşu için çarmıhta can veriyorsa, bunu sadece yahudilerin değil, tüm herkesin duyması gerektiğini ileri sürdü. bu yüzden de isa hakkındaki hakikati tüm dünyaya yaymak gerekiyordu.
    pavlus'un savı çok bereketli bir toprağa serpilmişti. hristiyanlar tüm insanlığı hedef alan geniş misyonerlik faaliyeti yürüttüler ve böylece ezoterik bir yahudi grubu büyük roma imparatorluğu'nu ele geçirdi.
    hristiyanların başarısı 7. yüzyılda arap yarımdasında ortaya çıkan diğer bir tektanrılı dine de model oldu; islam. hristiyanlık gibi islam da dünyanın uzak bir köşesinde küçük bir cemaat olarak doğdu ve çok daha hızlı bir şekilde arabistan çöllerinden çıkarak atlantik okyanusu'ndan hindistan'a uzanan devasa bir imparatorluğa dönüştü. o andan itibaren tektanrılı din fikri dünya tarihinde merkezi bir role kavuştu.
    tektanrılı dinler, çoktanrılı dinlerden çok daha tutucu ve tebliğcidir. diğer inançların meşruiyetini tanıyan bir din ya kendi tanrısının evrenin tek başına üstün gücü olmadığına ya da tanrı'dan evrensel hakikatin sadece bir parçasonı aldığına işaret eder. tektanrılı dinler genelde bir tek tanrı'nın çağrısına sahip olduklarına inandıkları için diğer dinlere kuşkuyla bakarlar. son iki bin yılda, tekranrılı dinler kendi ellerini güçlendirmek adına rekabeti şiddetle yok etmeye çalışmışlardır.
    bu yöntem işe yaradı. 1. yüzyılın başında dünyada neredeyse hiç tektanrılı din yoktu.
    ms 500 civarında dünyanın en büyük imparatorluklarından biri(roma imparatorluğu) hristiyan bir devletti artık ve misyonerler avrupa, asya ve afrika'nın diğer bölgelerine hristiyanlığı yaymaya çalışıyordu. birinci bin yılın sonunda avrupa, batı asya ve kuzey afrika'daki çoğu insan tektanrılı bir dine inanıyordu ve atlantik okyanusu'ndan himalayalar'a tüm imparatorluklar tek bir büyük tanrı'nın emrini uyguladıklarını iddaa ediyordu. 16. yüzyılın başlarında tektanrılıcık doğu asya ve afrika'nın güneyi hariç afrika ve asya'nın büyük bölümüne hükmediyor, ayrıca güney afrika, amerika ve okyanusya'ya doğru uzanıyordu. bugün doğu asya dışındaki insanların çoğu tektanrılı dinlerden birine inanır ve kürel siyasi düzen de aynı temeller üzerine kuruludur.
    öte yandan tıpkı animizmin çoktanrıcılık döneminde yaşaması gibi, çoktanrıcılık da tektanrııcılık içinde yaşamaya devam etti. teoride, evrenin üstün gücünün çıkaları ve önyargıları olduğu düşünülüyorsa kısmi güçlere inanmanın ne anlamı var? cumhurbaşkanının kapısı size açıksa, düşük bir seviye bir bürokratla kim uğraşır? elbette tekranrıcı teoloji üstün tanrı dışındaki tüm tanrıların varlığını reddeder ve bu tanrılara tapmaya cüret edenlerin dünyasını başına yıkar.
    yine de teorilerler tarihsel gerçeklikler arasında hep bir uçurum olagelmiştir. çoğu kişi de tektanrı fikrini tam olarak sindirmekte zorlandı, bunlar dünyayı ''biz'' ve ''onlar'' olarak anlatmaya ve evrenin tek üstün gücünü kendi dünyevi ihtiyaçları için fazla uzak ve yabancı görmeye devam ettiler. tektanrılı dinler, diğer tanrıları büyük bir tantanaylas sahneden indirdi, fakat sonra bunları arka kapıdan geri aldılar. örneğin hristiyanlık kendi azizler panteonunu oluşturdu ve bunlar çoktanrılı dönemin panteonundan pek de farklı değildi.
    tanrı jüpiter nasıl roma'yı veya huitzilopochtli aztek imparatorluğu'nu korduysa, aynı şekilde her hristiyan krallığının da zorlukların üstesinden gelmek ve savaşları kazanmak için kendi koruyucu azizleri vardı. ingiltere'yi aziz george iskoçya'yı aziz andre, macaristan'ı aziz stephen, ve fransa'yı aziz martin koruyordu. şehirlerin, kasabaların, mesleklerin hatta hastalıkların bile kendi aziz vardı. milano şehrinin koruyucusu aziz ambroise, venedik'inki ise aziz marko'ydu. aziz florian, baca temizleyecilerini, aziz mathew ise sıkıntı içindeki vergi memurlarını koruyordu. eğer başınız ağrıyorsa, aziz agathius'a, dişiniz ağrıyorsa aziz apollonia'ya dua etmeniz gerekiyordu.
    hristiyan azizleri sadece eski çoktanrılı dönemin tanrılarını temsil etmiyordu, bunlar aslında çoğunlukla aynı eski tanrıların maskelenmiş halleriydi. örneğin kelt irlanda'nın hristiyanlıktan önceki baş tanrıçası brigid'di. irlanda hristiyan olunca brigid de vaftiz edildi* ve azize brigit'e, günümüzde hala katolik irlanda'da en çok kutsanan azizeye dönüştü.
    copy paste değil alın teri'dir.
    yuval noah harari, sapiens, dinin kanunu, tanrı birdir, sayfa 218, 219, 220.
  • ben tarihçi değilim ama antik mitolojiye biraz ilgim vardır. bu yüzden size sümerlerle ilgili biraz kronolojik bilgi vereceğim. bilgileri daha detaylı öğrenmek isteyenlere kramer'in "mezopotamya mitolojisi" adlı kitabı okumalarını öneririm.

    m.ö. 6000-3000: doğudadaki dağ eteklerinden gelen meçhul etniler dicle ile fırat arasındaki vadiye girer. bu bölge aynı zamanda suriye-arap çölü'ünün kuzeyinden gelen samilere de mesken olur. bu sayede doğudan gelen sümerlerle, çölden gelen samilerin ozmos süreci bu bölgedeki nüfusun büyük ölçekte şekillenmesini sağlar. köylerin bir araya gelmesi ile "kent şehirleri" düzenine geçilir. bu dönemde yazı icat edilir.

    m.ö. 3200-1750: bu dönemde bağımsız kent devletleri kurulur. aynı zamanda ur krallığı, sami imparatorluğu, akkad hanedanlığı, eski asur ve eski babil bu döneme aittir.

    m.ö. 1750-1000: hammurabi bütün ülkeyi babil handanlığı etrafında toplar. kassiti istilası yüzünden babil ülkesi siyasi olarak zayıflar. bu sırada asurlular bağımsızlığını ilan eder. asur ve babil arasında mücadele başlar. babil, asur'un egemenliği altına girer.

    m.ö. 1000-330: babil güçlenir gibi olur ama daha sonra perslerin hakimiyeti altına girer.

    m.ö. 330: büyük iskender persleri yenilgiye uğratır, bütün yakındoğu'yu hellenistik egemenliği altına alır.

    şimdi biliyorsunuz ki mezopotamya halkı bir zamanlar politeist bir inanca sahipti. yazarın kendisi de sayıları bini geçen tanrılardan en ünlülerine örnek vermiş. mitolojik karakterlerin ve hikayelerin ibrahimi dinlere bitmek tükenmez bir kaynak olduğu bir çok arkeolojik keşif ve yazılı bulgu ile gösterildi. yani insanlar her zaman evrensel tek bir tanrıya inanmıyordu, aslına bakarsanız monoteizm dünya için yeni bir inanış biçimidir. 300.000 yıllık homo sapiens geçmişimizde, yalnızca 2000-3000 yıldır tek tanrıya inanıyoruz. böyle bir görüşün evrensel ve tek gerçek olduğu inancı buram buram cahillik ve aptallık kokuyor. üzgünüm sizi tanımlarken daha iyi kelimeler bulamıyorum.

    antik mezopotamya uygarlıkları, icat ettikleri tanrılara doğalarını/kültürlerini atfettiler. ama daha da önemlisi bu hiyerarşik yapının temelinde tanrılarına liderlik vasıfları ve ayrıcalıklar da atfettiler. icat ettikleri tanrıların hiyerarşik düzeni de bu uygarlıkların sosyo-kültürel yapılarına benziyordu. monarşik geleneğe uygun bir ataerkil aile, bu ailenin arkaik ve popülerliğini yitirmiş ataları ve uzak akrabalık ilişkileri vs vs.

    din/tanrı/inanış, adına ne derseniz, sanılanın aksine dıştan vahiy yoluyla gelen bir sistem değil aksine uygarlığın ihtiyaçlarına cevap olarak doğmuş bir takım dışa vurumlardır. tek tanrılı dinler için de aynısı geçerliydi. kutsallığı elinde bulunduranlar güçlü olanlardı. dini duygular üzerinden insanlara hükmedebilmesi için kutsallık imajına ihtiyaçları vardı. kent devletlerinden güçlü imparatorluklara geçişte bu imajı güçlendirmek, geniş topraklara hakimiyet kurmak ve yetkileri genişletmek için elzemdi. yani kent-devletlerinden güçlü imparatorluklara geçişte tanrı imajının sadeleştiğine ve katılaştığına dair bir çok kanıt var. en belirgin olarak bu süreç büyük sargon tarafından kurulan akkad hanedanlığında görülüyor.

    daha sonra babilli rahipler geç dönem tanrılarından biri olan "marduk" u evrenin mutlak hükümdarı kılıp tüm tanrısallık özellikleri yine onda topladılar. aynı şeyi daha sonra asurlular "aşşur" için yaptı. ama bir yandan diğer tanrıların varlığını reddetmediler. kısacası güçlü hanedanlıklar adına henoteizm çok tanrılı inanıştan tek tanrıla inanışa bir geçiş süreciydi. yani monarşinin güçlenmesi için tanrının tekleşmeye ihtiyacı vardı.

    sümerlilerden miras kalan inanışlar/tanrılar ibrahimi dinlere kaynak olmuştur. bir kaçı:

    babil kralı hammurabi "şamaş" aracılığı ile o ünlü yasalarını ilan eder.
    hammurabi kanunlarıyla tevrat arasında özellikle evlilik, miras, mülk ve cezalarla ilgili yasalar açısından benzerlik vardır. ama hammurabi kanunları 700 yıl önce yazılmıştı.
    bu kanunlar kadınları ve çocukları erkeklerin mülkü olarak ele almaktadır. tanıdık geldi mi? buna rağmen kadınlara, erkeklerden daha aşağı olacak şekilde, bir takım haklar verilmiştir. yani islam'ın kadın haklarında "reform" olarak lanse ettiği hakları zaten hammurabi abimiz 1000 yıl öncesinde kanunlaştırmıştı. bırakın 1500 yıl öncesini, 2500 yıl önceki ilkel kanunlardan ilham alan hayat düzeni istiyorsunuz. hatta bu kanunlar hammurabi'den önce utu/şamaş'a (güneş ve adalet tanrısı) kadar dayanıyor aslında.
  • yalnızca tek bir tanrı’nın var olduğunu savunan görüştür.

    kainattaki her şeyin mutlak güç sahibi, eşi ve benzeri olmayan tek bir tanrı tarafından yaratılıp kontrol edildiğine inanma; tek tanrıcılıktır.

    islam düşüncesindeki karşılığı tevhid inancıdır.
  • monoteizm, yalnızca tek bir tanrı’nın var olduğunu savunan görüştür. monoteizm, insanın, doğada ve toplumda, ilk veya değişmez sebebi araştırmasına yol açan tarihsel şartların etkisiyle her şeye gücü yeten bir tek tanrı düşüncesine varmasıdır. ayrıca evreni, doğayı ve toplumu yaratıp yöneten, her şeye gücü yeten tek bir tanrı bulunduğuna inanmaya ve ona tapınmaya da monoteizm adı verilmektedir.

    tanrı’nın dünyadan ayrı ve tek olduğuna inanmaktır monoteizm. tek anlamına gelen monos ve tanrı anlamına gelen theos deyimlerinden türetilmiş bir kavramdır monoteizm. bu inancı taşıyan din ve öğretiler tek tanrıcı‘dır. köleci üretim düzenine özgü köle-efendi ilişkisinin, tanrılık hiyerarşide fantastik yansımasıdır. çalışan ve ezilen halk yığınları kullar (köleler), efendilerin efendisi despot kral da tanrı’dır.

    köleci ideoloji eski babil, mısır, hint, urartu, iran’dan antikçağ köleci devletlerine kadar efendilerin güçlerini tanrıdan aldıkları inancını yaymıştır. çalışanlar itaat etmeli ve boyun eğmelidirler, yoksa tanrı kendilerini hem bu dünyada hem de ölümden sonra cezalandırır. boyun eğmeyenlerin tanrısal cezası olarak cehennem ve boyun eğip acı çekenlerin tanrısal ödünü olarak cennet kavranılan da böylelikle doğmuştur. köleci üretim düzeni, çalışan yığınları baskıda tutmak için bir devlet örgütünü ve bu örgütün başına da köle sahiplerinin temsilcisi olarak bir despot-kral’ın getirilmesini gerektirmiştir.
  • tektanrılı dinlerin ortak adıdır.
    yahudilik, hristiyanlık ve islâmiyet gibi.
  • "1.) doğru hüküm vardır.
    2.) bilgi, doğru hükümdür.
    3.) bilgi, bilen'e muhtaçtır.
    4.) bilen vardır.
    5.) bilgi, bilen'in bilmesiyle var edilir: bilen, bilgiyi var edendir. bilgi, bilen tarafından sürekli var edildiğine göre; bilen, var eden'dir.
    6.) bilen ve var eden, her şeyin bilen'i ve var eden'idir.
    7.) ancak zamanı, mekanı, gökleri ve yeri kuşatan her şeyin bilen'i olabilir.
    8.) zamanı ve mekanı, gökleri ve yeri kuşatan -şüphesiz- en yüce'dir, en büyük'tür, tek'tir.
    9.) bilen ve var eden; en yüce'dir, en büyük'tür, tek'tir.
    10.) en büyük, en yüce ve tek olan -şüphesiz- tek tanrı'dır, allah'tır." şeklinde doğruluğu ispatlanabilen inanç çeşididir.
  • m.ö 1280 ile 1250 arasında musa tarafından filistin-mısır dolaylarında ortaya atılan bu fikrinin anlaşılması o kadar meşakkatli ki 400-500 yıllık bir demlenme sonrasında ortalama insanların idrak edebileceği içilebilir bir kıvama gelmiş. yani m.ö. 13.yy'dan başlayıp tesniye'nin (ikinci yasa) ortaya çıktığı 7.yy'a kadar ancak "tanrı sadece yahve'dir, ondan başka ilah yoktur" aşamasına gelinebilmiş.
hesabın var mı? giriş yap