• feldmareşal helmuth von moltke'nin 1835-1839 yılları arasında türk ordusunda askeri öğretmen ve tahkimat uzmanı olarak çalıştığı dönemdeki izlenimleri sonucu yazdığı mektupların toplandığı kitap. osmanlı imparatorluğu'nun son yıllarının bir yabancı gözüyle incelenmesi açısından önemli. eksikler ve hatalarla dolu, ama yine de türkiye'nin bugünkü durumu hakkında fikir verici nitelikte; kimi yerde hiç değişmemiz diyor insan, kimisinde bak bu konuda bir ilerleme var diye ekliyor; bazen de "hadi oradan uydurukçu helmut, sensin armut" tepkisi de verilebiliyor.
  • kitaptaki mektuplardan birinde moltke çanakkaledeki tabyaları topları falan ziyaretini anlatıyor. akabinde de 80 yıl sonra çıkacak savaşta* yaşanacak olayların (yani yapılacak deniz savaşının ve denizden geçiş mümkün olmayınca yapılan çıkarmanın) birebir öngörüsünü yapıyor. buradaki askeri dehayı takdir etmemek elde değil.
  • okuduğum kitaptır. türkiye'nin neden battığını ve batmaya mahkum olduğunu falan değil objektif şekilde ne oluyor onu anlatmaya çalışmıştır. o dönemle ilgili tarih kitaplarına hiç yansımayan ayrıntıları yakalayabilirsiniz.

    tam 2. mahmut'un yeniçeriliğin ilgası ve kıyafet devrimi zamanına denk gelmesi de ilginç kılıyor kitabı.

    yalnız moltke sonuçta türk olmadığı için bazı konularda çok yüzeysel kalıyor. mesela şarkı söylerken insanlar "aman" dediği için aman dilediklerini sanmış insanların. halbuki aman "boşver gitsin" gibi bir anlama da gelir bunu görememiş.
  • saraydan gelen hadım ağaların liva (alay) komutanı olarak görev yapmasını dengizik gibi beynimden vurulmuşa dönmüştüm diyerek düşer günlüğüne
  • (bkz: helmuth von moltke)'nin 1836-1839 yılları arasında osmanlı devletinde görev aldığı süreçte yazdığı mektupları içeren kitaptır. aslında mektup demek biraz masumane olacaktır. molkte kendine notlar tutuyor bir anlamda arkadaşlarıyla haberleşerek aslında hatırat tutuyor diyebiliriz.

    (bkz: remzi kitabevi) tarafından basılan kitabın en güncel baskısı şubat 2021 yılında yapılmıştır.

    dili oldukça akıcı, kuvvetli betimlemeler ve tarafsız sosyal, kültürel ve ekonomik tahlillerle dönemine ışık tutan bir eser.
  • okumaya başladığım ve okurken bu kitapla neden bu kadar geç tanıştım diye kendi kendime soru sorduran kitap. okullarda ders olarak okutulmalıdır.
    prusyalı yüksek rütbeli bir askerin kaleminden zamana ışık tutan şaheser niteliğinde bir seyahatname.

    19. yüzyılının istanbul'u daha güzel anlatılamazdı.
  • türkiye`nin ontolojik sorunlarini anlamak ve cözüm getirmek isteyen her türk gencinin okumasi gereken, 200 sene önce yazilmasina ragmen türk insaninin aliskanlarindan, türk devlet isleyisine kadar ki genis yelpazede oldukca degerli analizlere sahip ani kitabidir.

    öncelikle sunu belirtmekte fayda var, kitabin yazari moltke öyle alelade bir prusya subayi degildir, büyük alman imparatorlugunun kurulmasina giden yolda sedan savasinda imparator 3. napolyonu bozguna ugratan prusya ordusunun baskomutanidir(bkz: helmuth karl nernhard graf von moltke). bu baglamda böylesine parlak ve zeki birinin osmanli ülkesinin dört bir yanini dolasmis olmasi ve bu analizleri okuyabilmek bizler icin büyük sans. zira yazar istanbul disinda toroslardaki yörük obalarindan, amasya ve bursa gibi önemli sehirlere osmanli ülkesinin büyük kismini gezmis ve bizlere bütüncül bir perspektif sunmustur.

    asagida kitaptan ilginc buldugum ve günümüz türkiyesine isik tuttugunu düsündügüm bir kac noktadan bahsedecegim.

    memurluk satin alimi

    celali isyanlarinin akabininde bozulan gelir gider dengeleri, köyden kente göc, tarimin sekteye ugramasi..vs gibi sebeplerden osmanli ülkesinde ciddi anlamda enflasyona sebep olmustur. paranin degerini hizla kaybettigi ve eldeki parayla yatirim yapmanin anlamini yitirdigi bu dönemde devlet kadrolari en güvenli limandir, zira sinirli da olsa düzenli bir nakit akisi saglamaktadir. bu yüzden devletteki memurluk kadrolari tabiri caizse acik arttirmayla satilmaktadir.

    devlette memurluk almak isteyen kimseler bu dönemde ekseriyeti gayri müslimlerden olusan tefecilerden borc para alip(bir nevi kredi cekip) rüsvetle ilgili memurlari satin alirlar, memurluktan gelen düzenli para akisiyla da borclarini mortgage benzeri bi sistemle senelere yayarak tefecilere öderler. osmanli ülkesinde bu öylesine yaygin bir durumdur ki onlarca calisanin kayitli aoldugu ama sadece 3-5 kisinin calistigi pek cok kurum vardir.

    örnegin, sayisini tam hatirlamamakla birlikte devletten maas alan 200 yenicerinin kayitli oldugu bir kisla gezisinde moltke 200 kisi olmasi gereken kislada sadece 4-5 askerin gercekten oldugunu görür. digerleri yeniceri agasina rüsvetle kendini memur/asker yazdirip kislaya bile gelmemekte, sadece maaslarini almak icin aydan aya gelmektedir.
    yüksek enflasyonun neticesinde nakit para anlamini yitirmistir, bu sebeple kenarda parasi olan insanlar direk olarak altin(ayni bugünkü gibi) ve mücevher alarak paralarinin degerini korumaya calismaktadir.

    tarimdaki verimsizlik

    bir tasra gezisinde topraklari ekilmemis bir köyün yakinindan gecmektedirler. ilk bakista köyün terkedilmis oldugunu düsünür ancak köye yaklastikca köylülerle karsilasmaya baslar ve insanlara topraklarini neden ekmediklerini sorar. onlar da ne kadar ekim yaparsa yapsinlar, yerel aga/vali/derebeyinin köylülere sadece acliktan ölmeyecekleri kadar ürün birakip digerine el koyacaklarini, bundan ötürü de fazladan ekim yapmanin onlar icin anlamsiz oldugunu ifade ederler.
    bu moltke`nin ciddi manada sasirdigi hususlardan biridir, zira moltke`ninde dedigi gibi istanbulun yakinindaki verimli trakya ve anadolu topraklari bu sacma politikalar sebebiyle ekilmeyip bos kalirken, osmanli bugdayi para verip ukraynadan satin almaktadir.

    türklerìn kendi ülkelerinde parya haline gelisi

    dönemin pek cok avrupalisi gibi moltke de osmanli ülkesine gelmeden hristiyan azinliklarin türk baskisi altinda inim inim inledigini tahayyül etmektedir, gercekligi gördügündeyse oldukca sasiracaktir. ülkedeki hristiyanlarin durumu müslüman unsurlara nazaran cok daha iyi gözükmektedir.
    müslüman unsurlar 10-15 seneyi bulan zorunlu askerlik yüzünden hayatlarinin en verimli olacaklari dönemlerinde ekip bicip, cocuk yapip, kendilerine ev insa edecekleri yillarda onlarca yil süren zorunlu askerlik sebebiyle giderek fakirlesmekte ve demografik olarak geriye düsmektedir. bu 10-15 senelik askerlik pratikte pek uygulanamasa da bu politika sebebiyle türk/müslüman unsurlar ciddi bir gerileme yasamaktadir.

    buna karsin askerlik yapmayan, 19. yy daki osmanli ülkesindeki avrupa devletlerinin de destegini arkasina almis gayri müslim unsurlar gerek demografik gerekse maddi olarak hizla güclenmektedir. bu baslik benim özelimde benim icin özellikle dikkat cekici, zira bir mimar olarak gerek mimar gerekse dost sohbetlerinde siklikla türk köylerinin gayri müslim köylerine kiyasla bakimsizligi ve fakirligi üzerine cokca sohbete denk gelmisimdir.

    zannimca 19. yy a kadar türk/müslüman köyleri ve gayri müslim köyleri arasinda böylesine ciddi bir fark yoktur. bu fark muhtemelen yeniceri ocaginin kaldirilmasina müteakip gelen 15 yil zorunlu askerlik neticesinde türk/müslüman demografide yasanan erezyonla baslamistir.

    sivil yönetici/yönetim eksikligi

    kitapta yer alan ve dikkat cekici buldugum unsurlardan biri de ülkedeki sivil yönetici eksikligidir. ülkenin idari birimleri pasalarin kontrolündedir, bu pasalarsa kendi aralarinda sürekli kavgali olduklari ve diger rakiplerinden cekindikleri icin yönettikleri bölgelerin tabiri caizse dibini siyirmaktadirlar. pasalarin cogunun gercek anlamda bir idari ve askeri formasyonu yoktur, bir sekilde cevvallikleri ya da acikgözlülükleri sebebiyle toplumda yükselmis kimselerdir. cogunun vizyonu yönettigi bölgenin tüm tarim ürününe el koymak, gencleri zorla kendi yaninda askere almak ve kisisel servetlerini arttirmaktan ibarettir.

    isbu yönetim vizyonu sebebiyle de tarimsal üretim düsmüs, adalete olan güven azalmis, ekonom verimsizlesmis ve halkta askerlige karsi ciddi bir direnc olusmaya baslamistir. kitapta cocuklarini asker vermemek icin isyan eden bölgelere dair de pek cok örnek vardir.

    pandemi

    kitabin yazildigi dönemde bir cesit salgin hastalik(veba olmasi lazim) osmanli ülkesine de gelir. bu salgina karsi alinabilecek yöntemlerin konusuldugu toplantiya moltke de davet edilir osmanli bürokratlari tarafindan. corona pandemisi dönemi yasanan lock downlara benzer bir bicimde pek cok bürokrat istanbulun 1 aylik karantiya alinmasi ve sehre kimsenin girmemesinin faydali olacagini söyler. moltkeyse ülkedeki yaygin rüsvet kültürü sebebiyle bu lock down politikasinin etkisiz olacagini isteyenin zaten rahatca istanbula girebilecegini söylemekle beraber, bu politikanin nüfusu 1 milyona yaklasan devasa istanbul icin ciddi bir iase sikintisi getirecegini ifade ederek karsi cikar. kitabin yazildigi dönemde virüsler ve bakteriler bilinmedigi icin insanlarin hastaliga bakisi ve aldiklari önlemleri okumak benim acimdan son derece ilgi cekiciydi, ancak bu kisimlari entryi uzatmamak icin yazmayacagim.

    imar affi

    kitapta istanbuldaki bogaz gören yamac/teras evlerinde uygulanan bazi imar hilelerinden de bahsediliyor. verilen kat sinirini asmak icin evin zemin katini sarmasiklarla saklamaktan, farkli renge boyamaya kadar halkin yaptigi türlü hilelerden bahsediliyor. bir noktada yakacak elde etmek icin yagmalanan üsküdar tepelerindeki ormanlara üzülen yazar, umarim türkler bu sehre yagmur getiren istanbulun kuzey ormanlarina asla dokunmaz diyor. bugün istanbul havalimaniyla beraber insaata ve ranta acilan bu ormanlar icin bir alman 200 sene önceden endiseleniyor, gercekten saka gibi.

    baraj yapimi

    insaat ve rantin türkiyede her zaman nasil bir sorun oldugunu göstermesi acisindan bir diger örnek de baraj yapimidir. dönemin istanbulu su sikintisi cekmektedir ve konuyla ilgilenen bürokrat moltkeden harita subayi oldugu icin yardim ister ve kendisine bir proje hazirlamasini rica eder. moltke de, bizanstan kalan su kemerleri ile mimar sinanin insaa ettigi su kemerlerini haritalarini cikarip bir proje hazirlar. ancak dönemin yetkilisi moltkenin projesini oldukca masrafsiz ve ucuz bulur, biz bu isi bu kadar kolay ve ucuza cözersek padisahin gözünde is yapmamis sayiliriz, namimiz yürümez diyerek projeyi kabul etmez. bunun yerine moltkenin önerdigi mevcut su kemerlerinin gelistirilmesi projesinin yerine 0`dan baraj insaa etmeyi tercih eder, ki bu moltkenin demesine göre kendi önerdigi projeden 100 kat falan daha pahalidir.

    bunlar benim kitapta buldugum ilginc örnekler, bunlar disinda da kitapta oldukca ilginc detaylar var. bunlar arasinda osmanlidaki kadin erkek iliskileri, kölelerin durumu, 2. mahmudun yaptigi reformlarin osmanli toplumundaki etkileri. osmanli toplumunun günlük hayata dair ilginc aliskanliklar, dönemin istanbul, bursa ve amasyasi gibi önemli sehirlerine dair tasvirler...vb
hesabın var mı? giriş yap