• bir ara bu kalibin ozturkcelestirilip ulusal dutturu olacagini soylemislerdi, biz saf ilkokul cocuklari buna ve sulu zirtlak* yalanina hemen inanmistik
  • bir çok ülkenin milli marşını görmek için:
    (bkz: http://www.geocities.com/collegepark/library/9897/)
  • bir çok ülkenin milli marşını dinlemek için:
    http://www.national-anthems.net/
  • yaygın olarak ilk örneklerinin (ispanya, fransa, birleşik krallık) 18. yy.'da görülmeye başlandığı ve çıkış noktası olarak ülkenin mutlak yöneticisine (kral, imparator vb.) saygı sunmak için hazırlanan, söz ve müzikten oluşan eser.

    19. yy.'da milliyetçilik akımlarının ağır basmasıyla hemen her ülke kendi milli marşını hazırlamış, mutlakıyetçi yönetimler yerlerini parlamenter sistemlere bıraktıkça da marşlar yeniden düzenlenerek, yöneticilere saygı sunan eserler olmaktan çok ülkenin sembollerinden biri halini almıştır. özellikle de iki dünya savaşı sırasında ve sonrasında milli marşlara verilen önem iyice artmış ve bayrakla birlikte bir milletin en yüce değerleri arasına girmiştir.

    milli marş, bayrak ve varsa ülke amblemiyle birlikte, bir ülkenin bağımsızlığını, kendi kaderini tayin ve idare etme yetisini vurgulayan bir sembol olmuştur. bir ülkeye hakaret etmek için bayrağının yakılması, çiğnenmesi, genel kabul görmeyen şekilde kullanılması (tuvalet kağıdı niyetine kullanmak gibi) ya da milli marşın çalınması esnasında saygısızlık addedilen davranışlarda bulunulması (ıslıklamak, sözleri değiştirip içeriği çarpıtmak, milli marşın çalınmasına/söylenmesine müdahalede bulunmak, marşı yanlış notalardan çalmak) yine sembolik olarak o ülkeye saldırıda bulunulduğu, saygı duyulmadığı anlamına gelmektedir, en azından iletilmeye çalışılan mesaj budur.

    özellikle de faşist/despot yönetimlerin milli sembollere verdikleri aşırı önem nedeniyle, ikinci dünya savaşından bir süre sonra ingiltere ve abd gibi ülkelerde, evrensel değerleri savunan gruplar, ülke sembollerinin halkları birbirine karşı kışkırtmak ve birbirlerinden tecrit etmek için kullanıldığına inandıkları ve mesela ülke sınırlarını politik amaçlar uğruna oluşturulmuş yapay engeller olarak algıladıkları için milli sembollere ve bu sembollere saygı göstermek zorunda bırakılmaya karşı çıkmışlardır. mesela sex pistols'un orijinali "god save the king (queen)" (tanrı kralı -kraliçeyi- korusun) olan ilk marşı "god save the queen" şarkısıyla ti'ye alması bu çıkışlardan en bilinenidir.

    milli sembollere karşı çıkan, evrensel barış ve kardeşliği savunan gruplar dışında, bir ülkenin milli sembollerine tepki gösteren bir diğer grup ise yaşadıkları ve yasal bağlarla bağlanıp vatandaşı oldukları ülkeye karşı tepki duyanlar ve bağımsızlıklarını kazanıp kendi ülkelerini kurmak isteyenlerdir. vatandaşı oldukları ülkenin milli marşı dışında bir milli marşı benimseyen insanlar da bu kategoride yer alırlar.

    bu grupların ilk yaptıkları eylemlerden biri de bir ulusu oluşturan insanları birbirlerine sembolik olarak bağlayan bayrak, amblem ve milli marş üretmek olagelmiştir. kültürel, etnik, ekonomik vb. nedenlerle ayrı bir ülke olarak tanınmak isteyen bu gruplarla içinden çıkmaya çalıştıkları ulus-devlet modeli ülkeler arasında sembolik unsurlara verilen milli değer, önem ve hassasiyet konusunda bir fark yoktur.

    bu noktaya kadar yorumsuz olarak aktardığım verileri ve tarihsel durumu bir kenara koyup "milli marşlara karşı olanlar" ve "belirli bir milli marşa karşı olanlar" arasındaki farkı kendime göre yorumlayayım.
    bir ulus-devlete karşı olup onu, baskın olan milli değerlere aşırı önem verip diğer kültürel gruplara yaşam alanı tanımamakla suçlamak benim açımdan anlaşılır bir şeydir. işin içinde şiddet ve zor kullanma olmadığı sürece insanların duydukları rahatsızlıkları ifade etmeleri de aynı şekilde normaldir. bu durumun değişmesi için çaba harcamalarında da bir anormallik yoktur.

    benim nazarımda normal olmayan şey ise milliyetçilikten yakındıktan sonra, milliyetçiliğin bence en beter hali olan mikro milliyetçiliğe sarılıp en küçük etnik birimi bir devlet haline getirmek adına, ulus-devlet uygulamaları ile ilgili yakındıkları davranış biçimini aynen hayata geçirip kendi kutsal milli sembollerinin peşine düşmeleri ve bunu da evrensellik perdesiyle kamufle etmeye çalışmalarıdır. bir ülkenin içinde kültürel çoğulculuk mu yoksa tek bir kültürel unsurun egemenliği mi derseniz, ben birincinin evrensel değerlere ulaşmak için daha doğru bir durum olduğunu savunurum. bu ortamın korunması ve kültürel çeşitliliğin devamlılığının sağlanması ve hatta geliştirilmesi için daha çok çaba harcanmasını da isterim.

    "bizim için herşeyden önemlisi etnik ve kültürel benzerliklerimizdir. bizim gibi olmayanlarla yanyana aynı kaderi paylaşamıyoruz, paylaşmak istemiyoruz. biz birarada yaşayamıyoruz, birbirimizi boğazlamadan duramıyoruz" noktasına gelmiş uluslar, ülkeler, toplumlar benim gözümde ilkel toplumlardır. eski yugoslavya ve doğu bloğu ülkelerinin bir kısmı tam da bu şekilde davranmıştır. (diğer kısmı daha ziyade ekonomik nedenlerle, zengin bölgeler fakir bölgeleri sübvanse etmesin diye ayrılma yoluna gitmiştir.)

    gerçekten de aynı sınırlar içinde, aynı hukuğa tabi etnik gruplar birbirlerini boğazlamadan yaşayamaz hale gelmişlerse, ayrılmaları en akıllıca ve pratik çözümdür. ama böyle bir durum yoksa (örneğin tüm eksikliklere, çarpıklıklara rağmen türkiye'de şimdilik böyle bir durum olduğunu düşünmüyorum. düşünenlerin de sırbistan, karadağ, hırvatistan, kosova örneklerine bakıp bu cümlenin ne anlam ifade ettiğini anlamalarını salık veririm), evet böyle bir durum yoksa, o zaman mikro milliyetçiliğin arkasında kültürel ve etnik nedenlerden başka nedenler olduğunu düşünürüm.

    basit bir milli sembol gibi görünen milli marşın etrafında kopan fırtınalar, milli marşın aslında çok daha komplike sorunların görünen yüzü olduğuna işaret etmektedir.

    öte yandan, genelde milli sembollere, özelde milli marşa karşı olanlar ve bu tür sembollerin, temelde, insanları yapay sınırlarla ayırıp insanlar birbirlerine karşı (devlet eliyle ve güdümlü politikalarla oluşturulmuş) kontrollü bir düşmanlık beslesinler diye kullanıldığını düşünenler var. bu insanlar, milliyetçiliğin de her türlüsüne karşıdırlar. önemli olanın insani değerler bütünü olduğunu, kültürel çeşitliliğin de bu değerler bütününe dahil olduğunu, ama bu çeşitliliğin bile, kendi çıkarını herşeyin üstünde tutan manipülatörler tarafından, insanları kışkırtıp birbirine düşürerek, kendi politik/ideolojik çıkarları için kullanıldığını düşünürler. bence doğru düşünürler. ama sözünü ettiğim bu insanlar, yok olan türler arasında yerini almak üzeredir. bu argümanları kullanıp propaganda yapanların çok azı hakikaten bu düşüncelere inanmaktadır. hatta evrenselliği, kozmopolitliği en önemli değer olarak gören fikirlerin çıktığı yerlere bakın, orada bile insanlar konuşmaya gelince bol keseden savururlar, eyleme gelince milliyetçiliğin ve kültürel hegemonyanın dik alasını sergilerler.

    milli marş, milliyetçilik varolduğu sürece yaşamını devam ettirecek bir sembol gibi görünmektedir. ne zamanki milliyetçilik istenen kârı getirmeyen finansmanı zor bir silah olur, o zaman zayıflamaya başlar ve yerine başka bir enstrüman gelir. o zamana kadar milli marş ve milli semboller önemli olmaya devam edecek. bu semboller önemli olmaya devam ettikçe de bunları kullanıp kendine yontanlar da var olmaya devam edecektir.

    insanlara akıl sır ermiyor. milli marşı çok saldırgan, çok ilkel, çok şoven, çok milliyetçi bulanlar bir bakmışsınız kendi milli marşını yazıp besteleyip tu kaka ettiği şeyin kutsallığından dem vurmaya başlamış. milliyetçilikten şikayet edenler, milliyetçiliğin dik alasını yapar olmuşlar. ikiyüzlülük bu değilse nedir?
  • okunurken esas duruş yerine eli kalbe koymanın daha mantıklı ve anlamlı olduğunu düşündüğüm şey.
  • gun gelecek, ufak cocuklar, dedelerinden ya da kitaplarindan, eskiden her ulkenin milli marş adi verilen resmi bir sarkisi oldugunu ve bu sarkinin cesitli vesilelerle insan topluluklarinca hep birlikte soylendigini ogrenecekler. misal, diyecek dedeleri, bizim ulkemizde okul haftasinin ya da televizyon kanalinin acilisindan once ve kapanisindan sonra ya da spor musabakalari gibi topluluklarin biraraya geldigi etkinliklerden once calinip soylenirdi; bazi insanlar ve istisnasiz her devlet bundan garip bir zevk alirdi.

    ve o ufacik cocuklarin gozleri kocaman acilacak.

    inanamayacaklar.
  • seksizm (cinsiyet ayrımcılığı) açısından bir değerlendirme; http://www.theguardian.com/…em-compared-with-others

    ayrıca nesnel olarak yaklaşınca en güzel ve melodik olan bence fransız milli marşı la marseillaise'dir, ama bizim için tabii ki önce istiklal marşı.
  • çoğunda ırkçı ya da dini dayatma vardır. mesela istiklal marşında ağır bir dini dayatma vardır. ingiltere marşında, abd marşında da tanrı* kelimesi geçer. yine aynı şekilde, ırak kürdistan bölgesel yönetiminde defalarca kürt kelimesi geçer ve kürtlük vurgulanır.

    velhasıl, hiçbiri asla toplumun tamamına hitap etmez.
  • bazılarının hikayesi de oldukça ilginçtir; http://www.telegraph.co.uk/…s-national-anthems.html
hesabın var mı? giriş yap