• gazeteci olan adamın hikâyesi

    yazan:
    gülsün toker bilgehan

    59 yıllık meslek hayatında ilk defa bugün, metin toker gazetedeki yazısını yazamadı. onun vefalı, sevgili okuyucuları çok iyi bilirler ki, yıllar boyunca hiçbir hastalık, yurtiçi ve yurtdışı gezi, doğum, ölüm, hatta hapishanede bulunmak metin toker’in daktilosunun başına geçmesini engelleyememişti. dün okuduğunuz makalesini bana, bir hastane odasında, kolunda serum, burnunda oksijen tüpü ile yazdırdı. son iki aydır daktilosunun tuşlarına vuracak gücü kalmamıştı ama yazı günü geldi mi, beni çağırıyor, noktasına, virgülüne kadar kafasının içindekileri dikte ettiriyordu. o haliyle, ne uzun ama aynı zamanda anlamlı cümleler kuruyordu! yüzüme baktı, fikirlerini sözlere dökmekte güçlük çekiyordu. nasıl söyledim, bilemiyorum, "babacığım, canını dişine tak!" deyiverdim. herhalde öyle yaptı, birden toparlandı ve hiç duraksamadan makalesini yazdırdı. umarım haftaya yine alışık olduğunuz "gazeteci"yi sütununda bulursunuz.

    ama, şu anda yoğun bakımda.

    metin toker gazeteci doğulmayacağına, gazeteci olunabileceğine inanıyordu. 1940’ların başında da zaten bu mesleğe heves ettiğinde, zamanın meşhur gazetelerinden son telgraf’ın yazı işleri müdürü reşat - şişman - fevzi ona "bu iş sana göre değil, sen iyi bir aile çocuğuna benziyorsun" diye karşı çıkmıştı. galatasaray lisesi’ni birincilikle bitirmişti ve tıp fakültesi’nde okuyordu. ama o gazeteci olmak istiyordu ve oldu... 1943 yılının bir sonbahar gününde, nadir nadi’nin onu elinden tutup, cumhuriyet gazetesine götürdüğünden bu yana hep bir gazeteci, sadece bir gazeteci olarak yaşamını sürdürdü. kendi söylemiyle:

    "okuyucuyla yaşanan ve yaşanmakta bunca yıl devam eden beraberlik. geride kalan güncelden bugünün günceline gelen ve yarının güncelinde sürecek bir birliktelik...

    ne muhteşem bir serüven.
    gazetecilik: dünyanın en güzel mesleği.
    1- çok severek,
    2- adam gibi yapmak şartıyla..."

    metin toker öyle yaptı... bazı meslektaşları iş hayatına, bazıları siyasete girdiler, milletvekili, bakan hatta başbakan oldular. 1957 yılında yazdıklarından dolayı 7 ay 23 günlük mahkumiyetinden sonra, demokrat parti yöneticilerinin yeni bir hısımından korkan cumhuriyet halk partisi’nin dokunulmazlık zırhını kazandırmak için önerdiği milletvekilliği adaylığını hemen reddetmişti. politikayı sevmiyordu, mesleğinin gereği kimi olumsuzlukları göze almayı kabul ediyordu. nitekim yine hapse atıldı. iki kızı da o tutukluyken doğdular. hiç pişman olmadı.
    (...)
    kendisi "akis" efsanesini sürdürmeyi tercih etti. "akis", sadece dönemin tiraj rekorları kıran dergisi olarak basın tarihine geçmedi. ayrıca hikmet bayur, faik ahmet barutçu, cemil sait barlas, mükerrem sarol, fatin rüştü zorlu, server somuncuoğlu, avni başman, doğan avcıoğlu, mümtaz soysal, cüneyt arcayürek, güneri cıvaoğlu ve daha pek çok ünlü ve renkli kalemi buluşturdu. metin toker son günlere kadar da, yeni yetişen genç gazetecilerin "usta"sı olmaya devam etti. bununla birlikte, meslek yaşamı boyunca, "çıraklık" heyecanını hiç kaybetmedi.

    fakat kuşkusuz, gazetecileri en çok etkileyen, bir meslektaşlarının 1955 yılında milli şef ismet inönü’nün kızıyla evlenmesi olmuştu. metin toker, özden inönü ile yaşadığı aşk hikayesini anlatmayı sevmezdi. bir yıl sonra bitirmeyi planladığı, anılarını yazdığı "gazeteci olan adamın hikayesi"nde de bu konuya az değinmeye özen göstermişti. allah’tan, benim itirazlarımı zaman zaman dinledi!

    tarihçiler ve siyaset bilimcileri için ise, ismet paşa’nın yanı başında, pembe köşk’te, metin toker gibi bir yetenekli gözlemci yazarın uzun bir dönem yaşaması bulunmaz nimet olmuştur. "demokrasimizin ismet paşa’lı yılları" ciltleri bugün hem meraklıları, hem de öğrenciler tarafından zevkle okunmaktadır ve yakın tarihimiz için çok değerli kaynak kitaplardır.

    metin toker’in daha yapacak çok işi var. anılarını bitirecek, onların basımını, 60. meslek yılını ve 80. yaş gününü birlikte kutlayacak. sonra, torunlarının nikah şahitliğini yapacak... zaten çocuklar ona "büyükbaba" diye sesleniyorlar. ancak onların çocuklarının "dede" demelerine izin verecekti... (milliyet, 2 haziran 2002)

    bugün 16:55 sularında kaybettiğimiz metin toker'in anısına bir ay evvel kızının yazdığı bir yazı.
  • milliyetteki fotorafi hala gozumun onunde, kizinin yazdigi "babam cok hasta, lutfen dua edin onun icin" temali yaziyi da dun gibi hatirliyorum.

    durust, yaltaklanmayan ve kalemini asla satmamis * eski ve baska bir nesil olan gazeticlerin son temsilcilerindendi. ruhu sad olsun.

    pacavralara yazacak yazar cok memlekette ama metin toker gibileri tek tek ayriliyor bu dunyadan. insallah o pacavra gazeteciler de bir sekilde kaybolur basindan...
  • bir dönem basınköyde yaşadı. ama pek de sevmedi bu istanbul köyünü.
  • demokrasimizin ismet paşa'lı yılları adlı 7 kitaplık fenafillah yazı serisi ile türkiye'de demokrasi devriminin en fırtınalı yıllarına ışık tutan rahmetli, dev gazeteci-yazar.
  • yazlarını arturdaki yazlığında geçirirdi
  • gördüldüğünde erotik yayın sanılan solda ve sağda vuruşanlar kitabın yazarıdır. daha 1971 yılında 27 mayıs - 12 mart arasındaki olayları o kadar büyük bir keskinlikle çözüyor ki, elimizden saygıyla anmaktan başka bir şey gelmiyor.
  • adnan menderes'in devlet bakanı mükerrem sarol'u eleştirdiği için yargılanarak, 9 ay hapis yatan ismet inönü'nün damadı, gazeteci. çocuğu, kendisi hapisteyken dünyaya gelmiştir.
  • gazeteciliği ve siyasetteki yetenek ve başarılarını küçümsemek isteyenlerin sağlığında ona taktıkları lakap: milli damat'tı.
    *
    bunda gerçek payı yok da değildir. geçmiş yakın siyasi tarihimizden günümüze aktarılan pek çok anıyı, bilgiyi ve olayı bu konumunun da yardımıyla almış, kitaplaştırmış, aktarmış, kamuya maletmiştir.
  • kitaplarının hemen hemen hepsini okuduğum nacizane yazarların babası. özellikle demokrasimizin ismet paşalı yılları serisi dönemin gazete arşivleriyle birebir uyum içerisindedir
hesabın var mı? giriş yap