• ilber ortaylinin dersinede hic bulunmadigi cok bariz yazar.
  • itl. az*
  • italyanca "daha az" (less) manasında kelime.

    il gatto e` meno fedele del cane. (kedi, köpekten daha az sadıktır.)

    başına belirtili edat (il, la, lo, le vs) geldiğinde en az (the least) anlamını alır.

    giogio e`il meno intelligente della classe. (giorgio sınıfın en az akıllısıdır.)

    saat söylerken de aynı anlama gelir.

    15:40 =sono le 4 meno 20
  • (bkz: menon)
  • millattan once 4. yuzyilda, platon tarafindan yazilmis sokratik diyaloglardan bir tanesi.

    turkiye'de bir starbucks'a gitseniz, binbir tane fularli "felsefe meraklisi" ile karsilasirsiniz, kime sorsaniz felsefeyle ilgilenir ama bir allah'in kulu da bu basligin altina gelip bununla ilgili bir sey yazmaz ve demez ki aga bu nedir?

    her neyse... ben bu diyaloglarin hepsini elbette okumadim cunku felsefe meraklisi birisi degilim, o boyutlarda yasadigimi da sanmiyorum. "nereden bildigimi bilmedigim" bir seyi arastirirken denk geldim ve aslinda tam olarak ilgilendigim kisim da ilgili diyaloglarin bolumlerinden 80e (kilik hiir). ki bu bolum aslinda bir paradokstan ibarettir.

    --- sipoylir ---

    [80e] do you see what a captious argument you are introducing—that, forsooth, a man cannot inquire either about what he knows or about what he does not know? for he cannot inquire about what he knows, because he knows it, and in that case is in no need of inquiry; nor again can lie inquire about what he does not know, since he does not know about what he is to inquire.

    --- sipoylir ---

    yani diyor ki;

    --- sipoylir ---

    bir insan bildigi bir seyi de, bilmedigi bir seyi de arastiramaz.

    bildigi bir seyi arastiramaz cunku zaten bilmektedir, niye arastirsin?

    bilmedigi bir seyi de arastiramaz cunku bilmedigi bir seyi arastirmasi gerektigini veya neyi arastiracagini nasil bilebilsin?

    --- sipoylir ---

    felsefi olarak bu kisacik uc bes cumleden cikartmamiz gereken sonuc ise;

    insan dogdugu anda her seyi biliyor olarak dogar. ogrenmek dedigimiz sey, aslinda bildigimiz bir seyi hatirlamaktir. bir insanin bir seyi ogrenmesi icin, hatirlamasi gerekir. iste bu yuzdendir ki, kimi bilim insani (mesela einstein diyelim) bir sabah bir fikirle uyanir ve der ki "zaman gorecelidir" veya baska bir dusunurun kafasina bir elma duser de "yercekimi var lan" diye bir "hisse" kapilir. sonra bunu irdeler ve "hatirlar". yani, gunumuz anlayisinda, bunu "bulur" veya "ogrenir".

    boyle derin bir konu.

    ve hayir, starbucks'ta daktiloyla oturan adam ben degilim :/
  • plato'ya ait ilginç diyaloglardan bir tanesi. diyalogda işlenen ana sorulardan bir tanesi "erdem öğretilebilir mi?" sorusu. antik diyalogların asla değişmeyen ana karakteri sokrates ile meno isimli çok da yüksek bir statüye sahip olmayan bir genç adam arasında, orijinal antik yunanca karşılığı "arete" olan "erdem"i insanların birbirine öğretmesinin mümkün olup olmadığı tartışılır.

    erdemli yani cesur, adaletli, ölçülü ve bilge (plato'ya göre erdem yani "virtue" dediğimiz olayın tamı tamına dört önemli çeşidi var: courage, justice, temperance, wisdom) olma durumu insana doğuştan mı gelmektedir? doğuştan gelmenin aksine, insanın kendi kendine geliştirebileceği bir özellik midir? ya da erdemli olmanın tek yolu onu başkasından öğrenmek midir? diyaloğumuzda sokrates, meno isimli genç adamla bu soruları tartışır.

    sokrates'in sorduğu "erdem öğretilebilir mi?" sorusuna fazla düşünmeden "evet" cevabını veren meno'ya bunun üzerine "peki öğretmenin kim?" sorusu sorulur. öğretilebilen her şeyin bir de öğreticisi olmalıdır sonuçta. bu soruyla birlikte diyalogumuzun kötü(?) karakteri gorgias tartışmaya dolaylı yoldan dahil olur. gorgias, antik yunandaki en bilinen sofistlerden, yani o dönemin "öğretmen"lerinden birisidir. öğretmen denmesine bakmayın, bu öğretmenler aslında filozoflar tarafından çok bilmişlik taslamakla, aslında doğruları bilmemekle ancak buna rağmen bilgi satmakla suçlanırlar. mutlak doğrunun peşinde olmak yerine insanlara konuşma kabiliyeti (retorik) vs. gibi statü kazandıracak yetenekleri öğretmekle meşgul oldukları iddia edilip dönemin filozofları tarafından neredeyse kınanan sofistlerden birisi gorgias'tır.

    meno, öğretmeninin gorgias olduğunu söyler. bir nevi, erdem dediğimiz özelliğin ona gorgias tarafından öğretildiğini iddia etmiştir. tabii ki sokrates bu öğretilen mevzunun gerçek erdem olmadığı konusunda meno'yu ikna eder. gorgias ve diğer sofistlerin yaptığı aslında erdemin ne olduğunu bilmek değil, yalnızca erdem hakkında etkileyici kelime oyunları yapmaktır. diyalogun devamında sokrates meno'ya çeşit çeşit dersler verir.

    peki ya sonuç ne olmuştur? diğer pek çok antik yunan diyalogu gibi, meno da "aporetic" yani belirsiz, sonuçsuz bir diyalogdur. erdemin öğretilip öğretilemeyeceği konusunda kesin bir sonuca varılamamıştır. zaten felsefenin olayı da budur: uzun uzun tartışmak, ancak bir sonuca varılamadığı zaman kötümser olmak ve başarısız hissetmek yerine aslında "tartışma" eyleminin kendisinin değerli olduğunu fark etmek.
hesabın var mı? giriş yap