• mercury olarak da bilinen put, islam'dan önce taşlayarak tapınılıyordu, islam'dan sonra şeytan niyetine taşlanıyor. zor tabi alışkanlıklardan vazgeçmek..
  • (bkz: uzza)
  • (bkz: lat)
  • eski misir zamaninda kullanilan, boyundan omuz baslarina kadar gelen , boncuk islemeli yakaya benzeyen kutsal kolyemsi boyun susu.
  • hişam bin el-kelbi'nin putlar kitabında bahsedildiği şekliyle:

    tüm bu putların en eskisi menattı. bazı araplar çocuklarını abdmanat ve zeyd manat olarak isimlendirirlerdi. mekke ve medine arasında, al-mushallal çevresindeki sahilde bir tapınağı vardı. tüm araplar ona saygı gösterir ve kurban sunarlardı. evs ve hazrec kabileleride ona saygı gösterir ve kurban sunarlardı. evs, hazrec ve yesrib insanlarına bağlı diğer kabileler için onun tapınağına hac ziyaretinde bulunmak, kurban sunmak ve tapınak çevresinde gece nöbeti tutmak bir adet ve yaşam biçimlerinin bir parçasıydı. hac ziyaretinin bitmesine yakın, manat heykelinin önüne gelirler kafalarını traş ederler ve bir süre orada kalırlardı. menat'ı ziyaret etmeden hac yolculuğu tamamlanmış sayılmazdı.
  • mekke ile medine arasinda kudeyd'e yakın müşellel denilen yerde hüzeyi kabilesine ait siyah bir kaya.
    araplar menat'i ziyaret edip başlarını traş etmedikçe mekke'de yapılan haccın tamam sayılmadigina inaniyorlardi.
    menat, araplarin taptigi putlarin en eskisidir.
  • (bkz: uzza)
    (bkz: uzat)
  • i$ dunyasinda middle east, north africa ve turkey in kisaltmasidir.

    bir benzeri icin
    (bkz: emea)
  • north africa kapsamına senegal, nijerya, gabon, kamerun gibi ülkeler de dahil edilebilmektedir. diğer bir deyişle, güney afrika ve civarı hariç bu kapsama girebilir.
  • hükmün kendisine bağlandığı vasıf, illet anlamında usûl-i fıkıh terimi.

    sözlükte “iki şey arasında ilgi ve bağ kurmak, bağlamak” anlamındaki niyâta yahut inâta masdarından bir mekân ismi olan menât “ilgi ve bağ kurulan, dayanılacak yer” demektir.

    fıkıh usulünde hükümlerin amaçlarını kavramayı ve bunların gerekçelerini belirlemeyi hedefleyen ta‘lîl işlemi ve bunun sonucunda tesbit edilen illet, gerek nasların yorumlanması gerekse yorum sınırlarını aşan diğer ictihad metotlarında önemli bir yere sahip olmakla beraber bu meseleyle ilgili tartışmalara daha çok kıyas bahislerinde yer verilmiştir.

    1. tahkiku’l-menât. illet nas, icmâ veya istinbat yoluyla bilindikten sonra bunun her bir olayda var olup olmadığını araştırmak demektir.

    tahkiku’l-menât uygulamaya yönelik bir ictihad olduğundan değişik alanlarda karşılaşılan fıkhî sonuç bağlanabilecek olayların her birine ait hükmün belirlenmesinde başvurulması kaçınılmaz bir yöntemdir.

    diğer usulcülerden farklı olarak şâtıbî tahkiku’l-menâtın özel ve genel olmak üzere iki kısma ayrılabileceğini söylemiş, özel olanı yukarıda açıklandığı tarzda illetin her bir muayyen hadisede araştırılması, genel olanı ise belli konu başlıklarıyla (türleri) ilgili olarak menât belirleme şeklinde tanımlamış, ancak türlerle ilgili ictihadın muayyen şahıs ve olaylar hakkındaki ictihada duyulan ihtiyacı ortadan kaldırmayacağını vurgulamıştır.

    2. tenkihu’l-menât. açıkça belirtilmese de nassın illet olduğuna delâlet ettiği bir vasfı, birlikte zikredilen ve hükmün illeti sayılamayacak diğer vasıflardan ayıklamak için yapılan araştırma demektir.

    fahreddin er-râzî, tenkihu’l-menâtın illeti belirleme yöntemlerinden sebr ve taksim metoduyla aynı olduğunu ileri sürmüştür (el-ma??ûl, ıı, 359).

    3. tahrîcü’l-menât. nas veya icmâda yer alan fıkhî bir hükmün bu kaynaklarda belirtilmeyen illetini ortaya çıkarmak üzere yapılan ictihad demektir.

    menât kavramı ve bu kavramın üçlü tasnifi daha çok şâfiî usulcülerince geliştirilmiş olup bilhassa klasik dönem hanefî usul eserlerinde bu üçlü sınıflamaya rastlanmaz.
hesabın var mı? giriş yap