• 2017 yapımı abdellatif kechiche filmi. yerli ve yabancı kritiklerden pek olumlu yorumlar almadı film. yönetmenin stilinden ümidi çoktan kesmiş olduğumdan benim de pek bir beklentim yok açıkcası işten...

    her eve imdb

    ek1. devam filmi de duyuruldu:

    (bkz: mektoub my love canto due)
  • bu akşam istanbul film festivali kapsamında gittiğim 4.film idi.

    kız arkadaşımın çok izlemek istediği bir filmdi, benim ise pek bir beklentim yoktu açıkçası.

    salona girince de ilk başta imdb’den kaç dakika olduğuna baktım ve gözlerime inanamadım.. film tam 2 saat 55 dk!

    şimdi sorsanız bana film neyle alakalıydı diye, size tabiki birşeyler anlatırım ama ne öyle bariz biryerlere giden bir hikaye nede alışık olduğumuz iyi/kötü karakter ayırımları falan bu filmde mevcut değil.

    film başlamadan kaç dakika sürdüğünü farkedince, “kesin yarılarda çıkarım” diye kız arkadaşıma söylenmiştim ama ben hayatımda bu boyutta “hiçbirşey olmamasına rağmen” genede büyük bir keyifle izlediğim başka bir film hatırlamıyorum.

    bakın ciddiyim. filmde hemen hemen kayda değer hiçbirşey olmuyor..
    hatta olanları anlatsam bundan 3 saatlik film mi çıkar dersiniz..

    lakin bu film izleyiciyi daha ilk dakikasından itibaren coşkusu, insanları ve çekimleriyle sizi içine çekiyor ve bir dahada bırakmıyor..
    bir bakıyorsunuz 3 saat geçmiş..
    resmen bir masal gibi anlatmış yönetmen hikayeyi, eline sağlık!
    filmdeki ana karakterler ve aileleri.. fiziksel ve ruhsal yetersizlikleri ama herşeye rağmen hayattan keyif alışları..
    çok güzeldi çok!
    çok beğendim ve mutlu oldum enerjim yükseldi bu film yüzünden.

    izleyin, izletin.

    8.0/10
  • uzun aradan sonra bugün, istanbul film festivali’nde izlemek nasip olan *filmidir.
    yönetmenimiz bu yeni filmiyle de cürretkar ama bir o kadar da gerçekçi sahneler içinde bize bir şeyler vermek istemiş. tabii filmin içinde filmi izleyince hemencik anlaşılmıyor ne vermek istediği, daha doğrusu son bir saatte ancak neyin yansıtma olduğunu anlayabiliyor insan. ya da ben ancak anlayabilen bir insanım. :)
    180 dakika süren film( bence gerçekten de bu kaar sürmesine gerek yoktu) *filmindeki kadar imza da kalamamış gibi. yine de sahneler tamamen dışarıdan ve samimiyetle izleniyor, hatta aralarına oturmuş da gözlemliyormuşcasına verilen diyalogları ve görüntüleri bende takdir topladı. kechiche’nin asıl imzası bu belki de..
    uzun süresiyle, çok akan bir senaryoya sahip olmamasına rağmen renkli sahneleri sıkılmanıza imkan vermiyor. filmin beğenisi de buradan kaynaklanıyor sanırım. biricik amin karakterine kocaman saygı duydum ve onu tanımak için bile izlenmeye değer..
  • beyoğlu sinemasındaki seans bilgilerine bakınırken transit film afişinin altına yapılan yorumla koptuğum film.
    filmi henüz izlemedim o yüzden filmle ilgili bir şey yazmayacağım sadece keyifli vakit geçirmek için, müzikler için izlenecek yaz filmi diye düşünüyorum ama buraya gelme nedenim o değil.
    beyoğlu sinemasının instagram sayfasındaki transit film afişinin altındaki yorum:
    mektoub my love canto uno pornografiye kaçacak aşırı sahneler içeriyormuş +18 mi? bu konuda bilgilendirirseniz sevinirim.
    :))
    siz de buraya bi yazmadınız vicdansızlar nereye soracak adam:)
  • festivallerde neden gezdiğini anlamadığım abdellatif kechiche filmi. roman uyarlaması film, genç bir senaristin barlarda, diskolarda, plajlarda fink atıp, jasmin isimli taş gibi kızla ( ophelie bau )aşk yaşamasını anlatıyor. sonradan işler karışıyor vs vs. hatunların uğruna çiğdem çitleyerek ( evet. izmirliyim.) izlenebilir bir yaz filmi.
    meraklısına not: başrol oyuncusu ophelia kızımızın imdb de fotosu bile yok. twitter hesabında ise 186 takipçi yapabilmiş. biri ben elbette.
  • filmi izledim de ne izledim tam ben de bilmiyorum açıkçası. eğri oturup doğru konuşayım, bu kadar çok güzel popo ve meme olmasa izlenmezdi herhalde.

    1994 yazında (tam söylemek gerekirse ağustosunda) fransa'nın akdeniz kenarı sete kentinde geçen film, paris'teki tıp eğitimini yarıda bırakan genç bir senarist-fotoğrafçının öyle bir ortamda tek bir kız ayarlayamadığını anlatıyor sanırım. ortam da ortam cidden. tunus asıllı, aşiret gibi bir aile (kuzenler, amcalar, halalar havada uçuşuyor) de 7'den 70'e iyi eğleniyor.

    sıkılmadan izledim yalan yok. bir tek son bir "disko" sahnesi çok uzun geldi. hatta ana oğlanımız artık orada gözüme iyice sapık gibi görünmeye başladı. böyle bir ortamda tık yok, habire bakıyor falan. neyse, keçi doğumu da ilginçti.

    öyle bir film işte keçi doğuruyor, gerçekten seksi kızlar tunus asıllı erkeklerle flörtleşiyor falan. deniz ve parti.

    bakalım çok merak etmeyerek ikincisini bekliyorum. o da böyle olur herhalde.
  • ^rutine bağlayan her şey sıkıcıdır ^
    repliğini barındıran, bi ufak ahlat ağacı eve dönüşü tattıran, karmaşık ilişkilerden tutun da her an tatsızlık çıkacak kavgaya tutuşulacakmış gibi izlenilen flörtleşmeler ve fazlasıyla güzel kadın,kalçalar ve göğüsler barındıran abdellatif kechiche filmi.
    not:adele spor.
  • blue is the warmest color'ı izlerken yönetmenin kim olduğuna bakmadan filme girdiğimi ve kesinlikle filmin bir erkek tarafından çekildiğini düşündüğümü hatırlıyorum. gereğinden fazla tutulmuş sevişme sahneleri, iki kadın arasındaki ya aşırı erotik ya da aşırı histerik aşk hikayesi ancak gerçekten uzak bir fantezinin ürünü gibiydi. bu filme en azından farklı karakterlerin, yine karakterlere bakıp konusunu okuyunca belki bir göçmenlik hikayesinin, daha ayağı yere basan bir kurgunun falan olduğunu düşünerek bir merakla girdim. yönetmen sağ olsun rönesans tablolarından taşan geniş kalçalara, dolgun memelere doyarak çıktım. ne filmin ne anlatmak istediğini ne de erotizmin bu kadar tatsız bir şeye nasıl dönüşebildiğini anlayabildim. uzun zaman sonra tahammül edemeyip bir filmin arasında salondan çıktım. demem odur ki hiç değerli vaktinizi kaybetmeyin, pornografi bile bu filmin sunduğundan daha hakiki bir kurguyu hakediyor.
  • muhteşem la vie d'adele filmiyle, takip edilecek yönetmenler listeme adını yazdıran abdellatif kechiche'nin merakla beklediğim yeni filmiydi. beyoğlu sineması var olsun, izledim.

    insan beyni, karşılaştırmalarla çalışır. bu sefer öyle yapmiycam. gençlik ateşiyle ve tutkuyla yaşayan insanların hayatlarından kesitler sunan bu filmin yaşattığı haz yeter. flört, seks ve makarna... deniz, kum ve güneş... hayaller, güzel gerçekler ve cesaret... aşk, hedonizm ve titremeler... alkol, dans ve renkler... güzel yüzler, baştan çıkarıcı bedenler ve özgürlük... yaz, yaz geceleri ve gündüz düşleri... yaşamak, yaşamak ve iliklerine kadar yaşamak... bu film, hayatı tutkuyla yaşamaya bir övgü bence. kazancakis'in zorba'sından aldığım tadı ve hayat sevincini, bu film de aşıladı. şimdi acil bir şekilde yaşamak gerek.

    viva la vida.
    yaşasın hayat.
  • film 180 dakika ama 6-7 saat sürüyor.
hesabın var mı? giriş yap