• vaktiyle, belli bir kısmı, yaşlı edebiyat hocamız tarafından sınıfta bir arkadasa sesli olarak okutulan, tam adını hatırlayamadıgım ancak tsan chan tarafından yazıldıgını gorunce icimi eski bir dostu gormek tadında bir sevincin kapladıgı guzel eser.
  • (bkz: cadde motoru)
  • romanın ilk hali yasaklanıp toplatılınca birtakım insanlar adıyla yeniden basılmıştır. şimdiki yky baskısının adı da budur.
  • " motorun sahibi sarhoş herifin biridir. biridir ama sevilmeye layıktır. insanın en fenasında bir iyi tarafın bulunduğunu biliyoruz. biz o iyi tarafı bulmaya, ondan istifade etmeye mahkumuz, mecburuz.." gibi hoş satırlar barından kitap.
  • "medar-ı maişet isimli bir hikaye kitabı çıkarmıştım. hayatı toz pembe görmüyorum diye mahkemeye verildim. üç beş kuruş kazanalım derken iki bin lira mahkeme parası ödedim, üzüntüsü de caba."

    sait faik abasıyanık
  • günlük geçim için kazanılan para.
  • çok güzel bir roman olmasının yanısıra, harikulade bir isme de sahip. "medarı maişet motoru" ismi, başlıbaşına bir albeni sahibi.. muhteşem.
  • türkiye iş bankası kültür yayınları 1. baskı (ocak 2014) alıntı :
    "yeni mecmua'da 1940-41 yılları arasında tefrika edilen medarı maişet motoru, sait faik'in annesinden aldığı yardımla, ahmet ihsan basımevi'nde 2000 adet olarak basılır (1944). henüz dağıtılmaya başlanmışken bakanlar kurulu kararıyla toplatılan roman, kimi paragrafları çıkartılarak birtakım insanlar adıyla 1952 yılında okuyucusuna kavuşur."

    "tehlikeli" bulunarak çıkartılan bu kısımlar bu baskıda koyu harflerle basılmış. ben de bu "tehlikeli" kısımlardan birini alıntılayayım kitaptan:
    "bir insanı yanında uşak gibi kullandıracak her işten sakın ! insanoğlu birbirinin uşağı değildir, olamıyor. sen o uşak gibi gözükene bakma ! ben en köpek ruhlu insanın birdenbire köpürdüğünü, menfaatini ayaklar altına aldığını gözümle görmüşümdür. hem bizim yaradılışımızdaki insanlar birbirine sevgi için doğmuştur. sana demiyorum ki bir su kıyısında bir elli, yüz dönümlük arazi alma ! bir de iyi arkadaş bul yanına. harmanını köylülerle beraber yap.bir gün o harmanda sen çalışırsın, ertesi gün, öteki köylünün harmanına gidersin. şimdi köylüler böyle yapıyorlar, biliyor musun ? ne hoş şey !ha, değil mi ?"

    bir tane daha:
    " - ... ben şu karıncalara basamam. karıncalara basmamak için gözlerim önümde yürürüm. ama bu herifin gırtlağına basarım.
    - canım öyle deme adaş. evet 5 bin dönüm arazisi olan adamlar için belki hakkın var ama, bir üç yüz dönümle insan başkalarının hakkına tecavüz etmiş sayılmaz. "
    sait faik bir röportajında "kahramanlarım rahat etmek için hapse giriyor, bütün sebep bu ! " demiş. ama ne kadar doğru bilemiyorum. paylaştığım kısımlar uzaktan da olsa bir sosyalizm çağrışımı, özel mülkiyet sorgulaması yapabilir, bu nedenle yasaklanmıştır diye düşünmüştüm okuduğumda.

    yasaklandığı, sansürlendiği dönemle (1944) , serbest bırakıldığı dönem (2014) dikkat çekici. ama tabi dönemin şartları (!) toplatılmasını gerektirmiştir. zaten dönemin şartları hiçbir zaman iyi bir şey yapmayı gerektirmemiştir.

    not: romandan bahsetmeyi unuttum. romandan ziyade 3 öyküden oluşan bir seri gibi ki zaten bu konuda internette de yazılmış çok sayıda yazı ve yorum var. fakat güzel bir anlatıma, şiirsel bir dile sahip. güzel vakit geçirtebilir. konu da öyle su gibi akıp gitmese de bir hoşluk duygusu oluşturuyor işte insanda, daha ne olsun. bahsettiğim baskının kapağı ve kitabın ismi de garip bir şekilde okuma isteği uyandırıyor. "medarı maişet" tamlamasını sait faik de çok severmiş.
  • rüzgarlıdır buralar, karanlıktır. deniz yağar karşı yakada, dedikodular yağmur olur damlar. ışıklar gözlere konar, martılar kafa siker. birbirini bulamayanlar ölür, bulanlar ölümü bekler. karınlar türküyle doyar, kafa yapmayan ne varsa gömülür. salgın hastalıklar kutlanır, küfürsüz bayram geçmez, balıksız sofra kurulmaz. neden bilmeden gülhane parkı'na yürürken bir bilmece gelir akla: "bir köprüden üç kişi geçmiş; biri yürümüş, görmüş geçmiş; ötekisi yürümeden geçmiş; üçüncüsü ne yürümüş ne görmüş; ama geçmiş..."

    galata'nın tepesinden istanbul pek bir leş pek bir sıcak görünür. hayat istanbulsuz yaşanmaz.
  • sait faik'in ilk romani. kayip araniyor da ikinci romaniymis.

    iş bankası kültür yayınları baskisindaki eserleri kisminda bu sekilde belirtiliyor en azindan.

    not: cok begendigim bir alintiyi baska bir baslikta paylastim: #53921684
hesabın var mı? giriş yap