• robert altman'ın çektiği western film. başrollerde warren beaty ile julie christie vardır

    konusu şöyle: mccabe kuş uçmaz kervan geçmez bir orta amerika kasabasına kerhane kurmaya çalışan eli silah tutan bir yavuz hırsızdır. kerhaneyi çok kötü işletmektedir. mrs miller isimli bi kevaşe gelir, der ki sen burayı işletmeyi bilmiyosun bana bırak burayı sana çiçekli bi bahçe haline getireyim gül gibi koksun her taraf. mccabe'de maço filan bi adamdır bi kadından laf dinlemeyi sevmez ammaaa işte kadın beceriklidir, hakkaten kerhane onun yönetiminde çok daha fazla iş yapmaya başlar.

    film alışılageldik batı resimlerinden çok daha kirli, pis bir görüntü sunar bize. insanlar cahil, hayat ucuzdur. trajikomiktir filan. ben nedense birazcık sam peckinpah'ın ride the high country'si ile benzeştiği fikrindeyim bu filmin. aynı cehalet ve pislik robert altman filminde melankolik bir mizaha, sam peckinpah'da melankolik bir şiddete ve öfkeye ilham verir.
  • filmin antiwestern tutumuna bi ekleme de ben yapayım, filmde hiç adil bir çatışma sahnesi yoktur. her katlin arkasında bi cinlik vardır. bu, gerideki erkek egemen westernlere elbette okkalı bir nanik yapmaktadır. tüm ortak yönlerinin yanında caponsever'in ride the high countrysi ile oluşturduğu temel tezat da budur. rthc, erkekçe biter mertçe dövüşür zira yönetmeni sam peckinpahdır. adamın tüm hayatı eski adamların dünyasını övüp kadınları dövmekle geçti fakat altman m&m'de western çağının bitişini neredeyse kutlar, kadını gayet güçlü bir karakter olarak karşımıza diker.

    m&m sadece western ile ilgili değil tabi, leonard cohen sağolsun gayet de esrik bir aşk hikayesi. mccabe ile miller'in çatışmalarının arkasında alttan alta filizlenen ve filmin sonuyla tavan yapan o garip aşık olma hali hangimizi etkilemez ki? allah kimseyi afyonsuz bırakmasın.
  • büyük yönetmen robert altman'ın anti-western filmi. western'de ne varsa haliyle bunda yok. mesela karizmatik kovboy var ama bu kovboyun kafası pek çalışmıyor. düello sahnesi yok. 3 çatışma sahnesi var ama bunlar da görkemli sahneler değil. klasik western/vahşi batı setleri yok. westernlerde pek önemsenmeyen, erkeğin sevgilisi - çocuklarının anası veya fahişe dışında bir kimliğe "genelde" bürünmeyen kadın burada erkekten de zeki ve epey dişli durumda. düşman ise çok sık rastlamadığımız kapitalizm. öte yandan atmosfer açısından farklı bir western. kirli, soğuk, gri bir atmosfer hakim. bu da karakterlerin yalnızlığını ve depresifliğini yansıtıyor. ara ara çalan leonard cohen şarkısı da bu atmosfere ve karakterlerin halet-i ruhiyelerine cuk oturmuş. merkezdeki iki karakter mccabe ve bayan miller'ın ilişkisi de oldukça iyi yazılmış. finale doğru iş arkadaşlığının aşka evrilmesi de finalle birlikte izleyiciyi hüzünlendiriyor. iki karakter de çok iyi yazılmış ve tabii ki warren beatty ve güzel aktris julie christie rollerin hakkını vermişler. altman'ın en iyi filmlerinden.

    not: bu anti-westerni seven robert redford'lu jeremiah johnson'ı da sevebilir. jeremiah johnson da anti-westernlerden.
  • filmdeki en salak silahşörün(sarışın olan) western filmlerindeki kişilere benzetilip; akıllı olanların ise alışık olduğumuz westernlerdeki kişilerin tam zıttı-saklanan, kaçan- olarak işlendiği şahane film. mccabe söylentilere göre daha önce birisini öldüren mi, kimseyi öldürmeyen mi yoksa kendisinin de dediği gibi şair ruhlu biri mi? film mccabe'i karizmatik biri gibi göstermeyip senin benim gibi gösterdiği için; westernlerde yapamadığınız empatiyi yapmayı sağlıyor.
  • western filmlerinde hep alışık olduğumuz vahşi batının yerini vahşi kapitalizmin aldığı anti-western türünde robert altman filmi. çoğu klasik western film 19. yüzyılda geçerken, bu filmin hikayesi 20. yüzyılın başında geçer. zira artık devir değişmiştir. bundan böyle rakibinin karşısına cesurca geçip onunla hesaplaşan kahramanlar veya kötü adamlar yerine, çoğu zaman kalleşçe arkadan vuran ve tekelci kapitalistler için tetikçilik yapan haydutlar vardır karşımızda. bu filmiyle robert altman, göz alabildiğince uzanan vadileri ve görkemli doğa manzaralarını arka plana alarak özenle inşa edilmiş amerikan mitini, gri bir gökyüzünün altında adeta parçalara ayırmış.

    leonard cohen şarkılarıyla bezeli, puslu ve yağmurlu bir havanın eşlik ettiği her daim tekinsiz bir dünyada geçen mccabe & mrs. miller, tıpkı eski westernler gibi eski dünyanın değerlerinin de çoktan öldüğünü ilan eden bir ağıt. öyle ki artık bu yeni dünyada, shane filmindeki gibi ansızın çıkıp gelen ve kötü adamları mağlup eden kahramanlar, ya da sergio leone filmlerindeki gibi epik hesaplaşmalar yok. ya da rio bravo filmindeki john wayne gibi korkusuz kanun adamları ve haksızlığa direnen kasaba sakinleri yok. bir şekilde sisteme boyun eğmek zorunda kalmış sıradan insanlar ve sadece sermaye sahibi kodamanların hüküm sürdüğü soğuk bir dünya var. işte böyle bir dünyayı anlatan karanlık fakat şiir gibi bir film mccabe & mrs. miller. ayrıca amerikan film enstitüsü tarafından tüm zamanların en iyi 10 amerikan western filmi arasında gösterilmişti:

    http://www.afi.com/10top10/category.aspx?cat=3
  • anti-western denmesinin sebebi klasik westerndeki epikliği bulamayışımız. fakat anti-western gerçek dünyadaki western'in temsilidir.

    --- spoiler ---

    film aslında aldatmalarla doludur;

    - yeşilli meşilli bahar temalı açılış görüntüsü gelmeden önce duyulan kar fırtınası sesi örneğin. ki filmin vahşi ortamda geçeceğinin ince bir detayıdır.
    - karakterin zeki bir imaj çizmesi ve kasaba tarafından yaratılan sahte şöhreti.
    - cenaze sırasında görünen çocuğun saf çıkması
    - mrs. miller'ın soylu biri sanılması gibi..

    yaratılan karanlık atmosfer ve hikaye işlenişi de detaylarla doludur. politik ve kapitalist göndermeler yerli yerindedir.
    son kısmı yangınla, kaosla ve ölüm sessizliğiyle harmanlanmıştır. anti-western olmayana yaklaştığı kısım da burasıdır ama beklenen düelloların gelmeyişiyle yine ters köşe yapar.
    sonuç olarak karanlık ve gerçek dünya westernidir.
    --- spoiler ---
  • mccabe & mrs. miller (1971)

    6.5 / 10

    warren beatty'nin genelev açan bir adamı oynadığı, klasik western filmlerden daha ağır ve diğer western filmlerinden de bir hayli bağımsız bir film. anti western demek doğru mu emin değilim, ancak bu filmde çatışmalar, düellolar veya zeki kovboylar yok. warren beatty kafası pek çalışmayan ve yeni genelev açan bir adamı oynuyor. julie christie ise gözü açık, genelevin getirisini yükselten zeki bir kadını oynuyor. genel anlamda filmin özgünlüğünü sevmiş olsam da, genelev hikayesi ve mccabe mrs miller ilişkisi bana pek geçmedi. bu arada kar yağışının bilgisayar efekti ile yapılmış olması gözümden kaçmadı. izlemesi keyifli bir film olduğunu iddia etmek güç. özgünlüğü tartışmasız olsa da ortalama bir filmin üstünde olmadığı bariz. pek beğenmedim.
  • sinema tarihinin en görkemli sahneleri değil bu film ya da seti de o kadar mukemmel değil ama atmosferiyle bu kadar iç içe geçebilen çok az film hikayesi vardır. düşünün western genresi ama o kadar varoluşçu bir yaklaşım var ki, karakterler sanki bir sahte belgeselde oynuyor gibi duruyor.
  • western klişelerini ters yüz eden bir film.

    hani western filmlerinde esas oğlan, bond gibi elinden her iş gelen hepsini de ustalıkla kotaran karizmatik erkekler olur ya; bu filmdeki başrol oyuncusu alabildiğine korkak tırsak beceriksiz bir tip.

    kara mizah tadı var. sanki coenler bir western çekse nasıl olurmuşun cevabı gibi. aslında pek westernlik tarafı da yok. western unsurları bir dekor gibi, dümdüz romantikimsi bir dram filmi olsaymış da olurmuş.

    soğuk, yağmurlu, karlı kasvetli atmosfer filmin en büyük başarısı. yoksa herkese hitap eden bir tarafı yok.
  • ortalama bir western. basinda lan bir jeremiah johnson ya da dances with wolves tarzi bol doga temali bir film mi dedim. olmadi.
hesabın var mı? giriş yap