*

  • fransız devriminde adı sıkça geçen ve bir çok kişiyi katletmiş* kişi. hayatı tuhaf çelişkilerle doludur. hukuk okumuştur ve hakimlik yaparken bir daha ölüm cezası vermemek üzere görevinden istifa eder. bunun ardından jacobenlere katılır ve kısa zamanda da jacobenlerin başı haline gelir. monarşi'nin çöküşü ardından ulusal kongre'nin ilk milletvekili seçilir ve kral louis'in* idam edilmesi için çalışıp amacına ulaşır. daha sonra güvenlik konseyine üye olarak seçilip fransız hükümetinin kontrolünü buradan ele geçirir. fransız devrimine karşı gelebilecek herkesden kurtulma kararı alır. bu kurtulma isteği bir çok insanın ölümüyle sonuçlanır. hatta buna tarihte terörün saltanatı denir. (reign of terror) bir çok devrim karşıtını öldürmesi bir yana, işin tuhaf yanı 2 tane devrim liderini de giyotine göndermiştir. (hebert ve danton) daha sonra da ulusal kongre'den atılıp tutuklanır ve yandaşlarıyla beraber giyotinin yolunu bu sefer kendisi tutar. *
  • saint just le beraber terör dönemini yaşatmışlardır, 1789'da başlayan devrim 1793'te kralın idamıyla en üst seviyesine ulaşır; bir yıl geçmeden kralı, dantonu, bilumum sözde devrim karşıtı insanı giyotine yolladıktan sonra robespiyer ve saint just de aynı yolun yolcusu olurlar.

    bu arada saint just'le homoerotik bi ilişkileri de ihtimal dahilindedir ama safi teoridir işin bu yönü.
  • (bkz: robespierre).
  • 6 mayis 1758 dogumlu ve avukattir. rousseau etkisinde kalmis fransiz devrimini onderlerinden biridir. 1790’da jakobenler klubu baskanligina secilmistir. bu cercevede aristokrasiye karsi devam eden savasin devamini saglamak ve devrimin hedeflerinden sapmasini engellemek icin jirondenlerle mucadelenin basini cekmistir. olumu ise biraz fight club tadinda olmustur, hapisaneden kacirilmasinin ertesi gunu ulusal muhafizlar tarafindan kusatmaya alinmis intihar etmek amaciyla atesledigi tabancadan cikan kursun yalnizca cene kemigini zedelemis ve o gunun aksaminda da giyotine vurulmustur.
  • edip canseverin siirsel anlatimiyla;
    " her gün biraz daha yalnız robespierre
    ve fransa biraz uğultulu
    yalnızdır akşamı yok edilen bir subay
    bilinmez ürkütülmüş atları ne çok sevdiği
    her yalnızlık biraz ihtilâl.

    çok şeyleri kadınlar için yaptım, kadınlar
    onlar ki yokmuşum gibi sevdiler beni
    beğenmek, beğenilmek gibi ayrı kaldılar
    bir gün de akşamdı, ben o akşamı hiç unutmam
    her sessizlik biraz ihtilâl.

    işte bir tanrı evi, kimler ki geçerken uğruyorlar
    sonra çılgınlar gibi kalabalığa
    belki de yarı kalmış bir sevgiye koşuyorlar
    belki de her boyun eğdikleri, her diz çöküş
    yavaşça bir ihtilâl."
  • sandman'in fables and reflections isimli cildinde kendisi ile ilgili bir öykü bulunur.
  • bir yoruma göre de, fransız devrimini yolundan çıkartan, konvansiyonun halk lehine aldığı kararları tersine çeviren, kapitalizme karşı gelişen devrimi bastıran kişi.
  • giyotine gitmeden önceki son günlerini paris'te conciergerie de gecirmiş sahsiyet.
    aynı yerde kendisi hakkında bir cok bilgi bulabilirsiniz.
  • her ne kadar bir elitist, klasik tepeden inmeci bir jakoben olsa da, asıl gücünü yoksul kitlelerin desteğinden almıştır. yaptığı en büyük hata, devrimi ve kitleleri yönlendirebildiğinie kendini fazlasıyla inandırmış olması(hatta kendini yüce insan olarak ilan etmeye gitmiştir bu), bütün yaşananların kendi başarıları sonucu olduğuna inanmasıdır. gerek mecliste, gerekse de, sokaklarda kendisine tepkiler büyüdüğünde, büyük terör hareketleri(1794) başladığında sadece izlemekle yetinmiştir. meclis trafından tutuklanıp, hapse gönderildiğinde, hapishane müdürü onu hapseteyi reddetmiştir. bundan sonra, paris'te, belediye binasında, onu bekleyen ve çoğu silahlı olan yandaşlarının yanına gitmiş, ancak bir ayaklanma başlatmayı ısrarla reddetmiştir. bu kararı vermesinde, kendini dokunulmaz hissetmesi kadar, halkın büyük bir çoğunluğunun arkasında olduğuna ve zamanla tekrar iktidarı ele geçireceğine inanmış olmasıdır. oysaki, yarattığı terör ortamı ve yaptığı idamlar kendisine keskin, düşman bir muhalefet oluşturmuş, yoksul kitleler de onun radikalliğinden artık korkar hale gelip, saflarını belirsizleştirmiştir. robespierre'in tepkisizliği üzerine, yandaşları dağılmaya başlamış, konvansiyon güçleri de belediye binasını basıp, robespierre'i(kendini silahla vurarak intihar etmiş ancak ölmemiştir) ele geçirmiş, bir gün sonra da idam etmişlerdir.

    mustafa kemal atatürk ve robespierre arasındaki ilişki, daha çok ikisinin de siyasi görüşlerinin rousseau'dan fazlasıyla etkilenmiş olmasıyla ilgilidir. ikisinin de mücadelesi eskiye karşı, yeninin, yani kısaca modernleşmenin mücadelesi olarak tanımlanabilir. robespierre'in kendine göre bir vizyonu olduğu ve daha devrim öncesinde, inandığı değerler için mücadele ettiği, devrim sırasında da jakobenlerin liderliğini yaparak tutkulu biçimde bu uğurda mücadele ettiği bilinmektedir. ikisi arasındaki asıl temel fark, mustafa kemal'in modernleşmeyi siyasi bir proje olarak bilinçli biçimde uygulamasıyken, robespierre'in, moderneleşmeyi daha tarihsel bir gerçeklik olarak yaşanırken(yani daha siyasal bir proje haline gelmemişken), toplumsal koşulların ve dinamiklerin sonucu olarak bunun mücadelesini vermiş olmasıdır.
  • devrimden sonraki dönemde egosu tavan yapmis, kafayi yeme noktasina gelmis devrim lideridir.
    öyle ki, hristiyanliktan arindirma politikasi altinda takvimi degstirmis, halk hangi günün pazar oldugunu anlamasin diye bir haftayi 10 gün yapmis ve baslangiç yili olarak 1789'u 0 olarak kabul etmistir.
    ancak halkin bir inanci olmasi gerektiginden yola çikarak toplumsal erdem adi altinda neredeyse kendinin icat ettigi bir çesit dini empoze etmeye çalismistir. karsi devrimci olduklari gerekçesiyle kilise yandaslari ve rahipleri gemilere doldurup nehirde batirmis yada tarlalara toplayip top atesiyle öldürmüstür.
    son dönemleri olan büyük terör döneminde pariste günlük giyotin'e giden insan sayisi 800'e ulasmisti. "ekmek te ne kadar pahali oldu" demek yada devrim konusulurken yeterince heyecanla desteklememek giyotine gitmeniz için yeterli sebebti.
    yaptigi son hata "cebimde halk düsmanlarinin listesi var" deyip meclise gelmek oldu. çünkü yakin çevresindeki herkes kendi kellesinin de yakin zamanda gidecegini anlamisti.
    ve 1794 yilinda halkin biçaginin altina kendisi yatti.
    gariptir, kendisinden sonra gelen çogu halk devrimcisi de bir süre sonra karsi devrimcileri yok etme adina kanli bir diktatör olmuslardir. bu da halk devrimlerinin yan etkisi herhalde.
hesabın var mı? giriş yap