• (bkz: yeşim buber)
  • "insan benliğinin en içteki gelişimi, pek çoklarının zannettiği gibi, kendimizle kurduğumuz ilişkiyle olmaz. öteki tarafından mevcut kılınmakla ve onun tarafından mevcut kılındığımızı bilmekle olur" diyen bilgin.
  • (bkz: justin bieber)
  • "ben sende oluyorum" diyor martin buber..

    yani diyor ki;
    yeni dunya duzeni tarafından onca yalnızlaşmamıza, kendimize bile yabancılaşmamıza, dahası "mutlu olma"nın yolu "sahip olmak" olarak yeniden tanımlanmış olmasına rağmen; kişi ancak sevgiyle/sevgiliyle olur! yani "olmak" mühim mesele..!
  • "kişisel sorumluluğun olduğu yerde o sorumluluğun yerine getirilememesinden doğan bir suçluluk vardır. varoluşsal suç, insan dünyaya meşru bir cevap üretemediğinde ortaya çıkar" diyen filozof. kendisi din üzerinden varoluşçuluk kuramlarına katkı yaptığı için olsa gerek tarzını mevlanaya benzetiyorum.
  • avusturya-macaristan imparatorluğu doğumlu yahudi filozoftur. ben-sen ve ben-o ilişkileri arasındaki fark merkezli bir tür dinsel varoluşçuluk üzerine kurduğu diyalog felsefesi ile ünlüdür.

    çalışmaları iki varlık arasındaki gerçek etkileşimi inceler. diğerinin benliğini inkar edip onunla ilişki kuran ben-o etkileşiminin tersine, tümüyla orada olan, sevecenlik dolu ben-sen etkileşimidir.

    1965 yılıdna 87 yaşında vefat etmiştir.
  • kişisel etik sisteminin en önemli temsilcisi martin buber'dir. buber'e göre kişisel etiğin kaynağı bireyin vicdanıdır.
  • 1878-1965 arası yaşayan, dinsel içerikli varoluşçuluğun önde gelen adlarından viyana doğumlu yahudi filozof ve din düşünürü; tanrıbilimci ve kutsal metin yorumcusu.

    naziler'in iktidarı ele geçirmesine kadar, 1924-1933 arasında frankfurt üniversitesi'nde yahudi dini ve etik dersleri vermiştir. aynı zamanda kültür ve eğitim alanlarında eylemciliği savunan, ılımlı bir siyonizm'den yana tavır koyan politik bir lider olan martin buber, 1938'de filistin'e yerleşmiş ve arap-yahudi devletini savunmuştur. emekli olduğu 1951 yılına dek ibrani (hebrew) üniversitesi'nde toplum felsefesi profesörü olarak çalışan buber'in ilk çalışmalarında gizemcilik oldukça başat olsa dai daha sonraki çalışmalarında insanın tanrı'yla gizemli birliği ilişkisinin nihai amaç olduğunu reddederek, kısa ama etkileyici çalışması ben ile sen'de (ich und du, 1923) tanrı'yla insanın birbirinden ayrı varolduğunu temel alan bir ilişki felsefesi geliştirmiştir.

    buber'in genel felsefesi kimileyin "diyalog (söyleşme) felsefesi", kimileyin de "ben ile sen felsefesi" olarak adlandırılır. buber'in düşüncesinin temek noktasını iki tür ilişki oluşturur: "ben-sen" ve "ben-o". "ben-sen" diyalogu filozofu olarak tanınan buber, ben'in başkalarıyla karşılaşma yoluyla ortaya çıktığını ve ben'in gerçek doğasının başkası'yla ilişkisinin niteliğine dayandığını savunur. "ben-o" ilişkisinde insanlar şeyleri nesneler gibi ya da kantçı terimlerle "bir amaç için araç" olarak yaşantılarken, "ben-sen" ilişkisinde ise başkası yaşantılanmaz, daha çok başkası ve ben karşılıklı birbirlerini olurlama ilişkisine girerler. bu ilişki başkası'yla kendiliğinden bir ilişki ve "sonsuz sen" olan tanrı'yla ilişkidir. "ben-sen" ilişkisinde bir bütünsellik, açıklık, karşılıklılık ve derin bir kişisel ilgi yer alır. ben, sen'i karşılarken, onu değerlendirecek, incelenecek ya da kullanılacak bir şey olarak değil, ben'e bireyselliği içinde yanıt veren eşsiz bir varlık olarak görür. hiçbir düşünce dizgesi, hiçbir önyargı ve hiçbir düş, "ben ile sen" arasına giremez. tin, ben'de değil, "ben ile sen" arasındadır; sen'de dolaşan kan değil, soluduğum hava gibidir. kişi, ancak bir "sen" olarak saygı duyduğu başkasına kendini bağlayabildiğinde bir "ben" olur. "olmak için sen'e gereksinimim var." insan yaşamı ve insanlık, ancak böylesi gerçek birlikteliklerde varlık kazanır. bir insanı tanımak, onun özelliklerini bilmekle değil onunla karşılıklı bir ilişki oluşturarak gerçekleşebilir. "ilişki içinde varolma isteği". insan, başkasının varlığına tümüyle katılmaz, ondan bir çıkar beklentisiyle ilişkiye kendinden bir şeyler eklemez ve nesnel bir gözlemci tutumuyla davranır ise, böyle bir durumda "ben-sen" ilişkisi "ben-o" ilişkisine dönüşür. "ben-sen" ilişkisinde "ben"i başkası'nı birtakım çerçevelere sokmadan dinler. gerçek dinlemeyi, öylesine dinlemeden ayıran da budur.

    buber, insanların soyut kurallara göre eyleyen, soyutlanmış, özerk bireyler olduğu görüşünü reddeder. gerçeklik, bireyler birbirleriyle karşılaşırken ve birbirlerini değişime uğratırken ortaya çıkar. bir başka deyişle, gerçeklik diyaloga dayalıdır; "sahici söyleşme"den doğar.
    "ben-o" ilişkisinde ise balkasına, toplumsal ya da ekonomik güçlerce yönlendirilen, kişiselliği olmayan bir nesne gibi davranmak söz konusudur. buber, "ben-o" ilişkisinin kişiler arası alanda bile zorunlu olduğunu kabul etse de, onun modern yaşamdaki başatlığından derin bir keder duyar. felsefe ve tanrıbilim çalışmalarında, yitirdiğimiz "ben-sen" ilişkisi yetimizi bize yeniden kazandırmaya çalışır.

    buber, tanrı'yı "o" olmayan, sonul bir "sen" olarak betimler. tanrı'ya çıkarımla değil, kutsal varoluşun somut gerçekliğine duyulan sahici bir istekle ulaşılır. buber'in tanrı ile insan ilişkisine yönelik bir tür tanrıbilimsel anarşizm olarak görülebilecek düşünceleri, tanrı'nın bir dogma konusu olarak ele alınmaması, kurallar buyuran ya da ibadet biçimleri emreden bir yasa koyucu olarak görülmemesi gerektiğinin altını koyuca çizer. buber'e göre kutsal metinler birbirinden ayrı olan tanrı'yla kullarının durmadan yenilenen bir karşılaşmasından doğmuştur.

    buber'in başyapıtı ben ile sen dışındaki diğer önemli çalışmaları şunlardır: gizemci dönemini yansıtan daniel (daniel, 1923); eğitim sistemi üzerine konuşma (rede über das erizeherische, 1926); 12. ve 13. yy.'larda gelişen ve yine gizemci öğeler taşıyan hasidik'liği inceleyen hasidiklik yazıları (chassidischen bücher, 1927); oluşum ve dünya görüşü (bildung und weltanschauung, 1935); tekiller üzerine soru (die frage an den einzelnen, 1936); ütopya yolları (netivot be-utopya, 1947); insan sorunu (das problem des menschen, 1947); yazılar (die schrift, 1954-1962) ile altı gün savaşı'nı takiben yazdığı ve savaş ile barış üzerine ahlaki konuları ele alan ve ölümünden sonra yayımlanan yedinci gün (sihot lohamin, 1967).
  • hayata müdahale etmek, hem ona hem de kendine zarar vermek demektir.. kendini kabul ettirmeye zorlayan insanın görünen, az bir gücü vardır, kendini kabul ettirmeye zorlamayanın ise muazzam, gizli bir gücü vardır...
    tamamlanmış insan... varlıkların hayatına müdahale etmez, kendisini onlara zorla kabul ettirmeye çalışmaz, ancak bütün varlıkların özgürleşmesine yardımcı olur. bu uyum ile onları da bir uyuma yönlendirir, doğalarını ve kaderlerini özgürleştirir (buber, 1957)
  • martin buber; 1878 viyana doğumlu, 1965 yılında ölmüş, varoluşculuk üzerine çalışmış bir filozoftur.
    buber'e göre ilişki içinde varolma isteği kalıtımsal olarak her insanda doğal bir şekilde mevcuttur. her insan anne karnında evrenle ilişki içindedir, doğumla birlikte bunu unutmak zorunda kalır. bebekler başlangıçta çevresiyle ilişki kurma dürtüsünü aleni olarak yaşar. "ben" kavramını bilmez.
    buber bunu; "in the beginning is the relation" cümlesi ile anlatır.
    buber, insanın arada bir varolan bir canlı olduğunu aktarır. bu arada bir varoluşu da iki biçimde yaşayabilir: "ben-sen" ve "ben-şey".
hesabın var mı? giriş yap