• değiş tokuş biçimleri ile toplumsal yapı arasındaki ilişki üzerine karşılaştırmalı çalışmalarıyla tanınan fransız sosyolog ve antropolog. düşünsel gelişiminde dayısı emile durkheim'ın büyük payı vardır. görüşleriyle claude levi strauss, a.r. radcliff-brown, e.e. evans-pritchard ve melville j. herskovits gibi bir çok sosyal bilimciyi etkilemiştir. bir dönem l'année sociologique dergisinin yayın yönetmenliğini üstlenmiş, 1925'te paris üniversitesi etnoloji enstitüsü'nün kurulmasına katkıda bulunmuştur.
  • paul fauconnet ile beraber yazdığı sosyoloji isimli bir makalesi vardır ki tadından yenmez. sosyoloji için kafasında bir çerçeve yaratmak isteyenler için tavsiye olunur. derli toplu bir yazı olması ayrıca dilinin de sade olması açsından genelinde sosyal bilimciler, özelde ise sosyologlar için biçilmiş kaftandır.
  • adı ve çalışmaları bir dergi/harekete esin kaynağı olmuştur aynı zamanda. sosyal bilimlerde faydacılık karşıtı hareketin fransızca kısaltmasıdır. (mouvement anti-utilitariste dans les sciences sociales) derginin sekretaryasını ise birikim, iletişim yayınları ve radikal 2'den tanınanahmet insel üstlenmiştir. türkçeye en son (ilk?) faydacı aklın eleştirisi kitabı çevrilen alain caille ise derginin yayın yönetmenidir. neo liberal dönemde tavan yapan insanı "ekonomik rasyonalite"ye göre eyleyen bir canlı olarak tasarlayan söylemle cepheden hesaplaşma derdindedirler.
    bir de siteleri var:
    www.revuedumauss.com.fr
  • "mauss* bize, bağsız, esaretsiz, yükümlülüksüz ya da kefaretsiz armağanın olmadığın hatırlatır; ancak öte yandan kendisini yükümlülükten, borçtan, sözleşmeden, mübadeleden ve dolayısıyla bağdan kurtarmak zorunda olmayan armağan da yoktur." jacques derrida (bkz: truth games lies money and psychoanalysis)
  • "(s. 76) birinci dünya savaşının bitmesinden bir yıl önce [...] durkheim öldü. onunla neredeyse 20 yıl beraber çalışmış olan yeğeni marcel mauss, annee sociologique çevresinde lider olarak onun yerini aldı. kolay zamanlar değildi. mauss’un parlak çağdaşlarından çoğu savaşta ölmüştü. mauss’un daha sonraki profesyonel enerjisinin önemli bir bölümü, onların çalışmalarını tamamlamaya ve yayınlamaya harcanacaktı. 1902 elen beri paris'teki ecole pratique des hautes etudes'te ilkel dinler profesörü olan mauss'un eğitimi klasik çalışmalar ve karşılaştırmalı dilbilimi alanındaydı; küresel kültür tarihi ve karşılaştırmalı etnografı bilgisi uçsuz bucaksızdı.
    (s. 77) [...] mauss, kendi çalışmasını durkheim'ınkinin bir devamı olarak gördü: her ikisi de bütünsel bir toplum anlayışını ve toplumun organik olarak birleşmiş bir bütün* bir “toplumsal organizma' olduğu görüşünü paylaşıyorlardı. durkheim’dan farklı olarak mauss’un esas ilgisi avrupalı olmayan “arkaik” kültürlere yönelikti. toplumların ayrıntılı etnografik tanımlamalarına dayalı bir karşılaştırmalı sosyolojiyi geliştirmek istiyordu ki bu bakımdan malinowski, radcliffe-brown ve boas’ın projelerine çok yakın bir yerde duruyordu. ama aşikar amacı, toplumları sınıflamak ve farklı toplumsal tiplerde ortak nitelikleri keşfederek toplumsal hayata ilişkin genel bir anlayış geliştirmekti.
    en etkili çalışması olan essai sur le don (1923-4; the gift (armağan), 1954), durkheim’ın dergisi l'annee sociologique'da önce uzun bir makale olarak basılmıştı; kitap olarak yayınlanması çok sonra gerçekleşti. ama çok çeşitli konularda zengin, hacimli makaleler yazdı: beden, milliyetçilik, kişilik, kurban, totemizm vb. mauss’un antropolojideki izi bütün çalışmalarında çok açıktır.
    (s. 78) armağanın temel fikri, yeterince basittir: bir karşı-sunumsuz sunum yoktur; dolayısıyla da armağan alış verişi, toplumsal ilişki kurmanın bir aracıdır; ahlaken bağlayıcı, toplumsal olarak bütünleştirici. armağan alışverişi, insanları karşılıklı taahhütlerle birbirine bağlar, normların oluşumunda araçsaldır. gönüllü gibi görünür ama aslında örtülü olsa bile, oldukça katı kurallarla düzenlenmiştir. armağan vermek, stratejik ve pragmatik boyutlara sahiptir. (...) son olarak armağan, simgesel boyutlarıyla da önemlidir çünkü verilen ve alman nesneler, toplumsal ilişkilerin simgeleri, hatta metafizik olgular hâline gelir. mauss polinezya kültürüne ilişkin malzemeyi tartışırken, ay’dan, yani, armağanın gücü/ruhundan söz eder. bu ruha/güce sahip armağanlar, tarihleri nedeniyle alıcıyı belli yollardan bağlayan bir niteliğe sahiptir.
    (s. 79) armağan alışverişi her toplumda var olsa da, avrupa tarihinde azalan bir önemi haizdir. mauss, geleneksel ve antik toplumlara yerleştirdiği ve prestations males (bütünlüklü sunum) olarak nitelediği belirli bir değiş tokuş biçimiyle ilgilenir. bu tür armağanlar, bütün ilişki yelpazesinde simgesel boyuta sahiptir ve toplumun özünü ifade ettikleri söylenebilir. [özetle] armağan da mauss, ahlaki yükümlülükler aracılığıyla insanların birbirlerine nasıl bağlandıklarını ve toplumların nasıl bütünleştiklerini sorgular."

    thomas hylland eriksen &: finn sivert nielsen. antropoloji tarihi (çeviren aksu bora), istanbul, iletişim yayınlan. 2010.
  • yakın bir zamanda ufkumu açan "potlaç, armağan" üzerine çalışmaları olan antropolog. bu çalışmalarıyla, birçok düşünürü etkilemesinin yanı sıra simülasyon kuramının kurucusu jean baudrillard'ın fikir dünyasına da büyük katkıları olmuştur.

    (bkz: simgesel değiş tokuş)
  • geleceğin kültür araştırılmaları bence toplumların kültür tarihinin somut ve ölçülebilir tarafı ile ilgili olmayacak. aksine fiziksel dünyanın ötesi ile ilgili iddiaları ne kadar anlayıp tecrübe edebilirsek o kadar başarı olacağız. ayrıca bu araştırmaları matematiksel olarak da desteklemeliyiz.
  • "hibenin [armağanın] ilkel toplumlardaki sosyal anlamı üzerinde çalışan m. mauss, hibenin verenle alan arasında antagonist bir sosyal ilişki başlattığını çünkü alanın, aldığı şeyin ağırlığından ancak bir karşı-hibe ile kurtulabileceğini öne sürmüştür. alan, vermezse "mana"sını, "anima"sını kaybeder. kaldı ki alınıp verilen şeylerin mutlaka ekonomik değeri olan şeyler olması da gerekmez. her şey alınıp verilebilir: nazik davranışlar, kadınlar, çocuklar, ziyafetler, törenler vs. alıp verenler de, karşı karşıya gelen klanlar, tribüler, ailelerdir. ilişki bir madde ilişkisinden çok, bir ruh ilişkisidir. çünkü "her şeyin bir ruhu vardır", bu "ruh" el değiştirmek, bütün dünyada dolaşmak ister. tanrılarla ilişki de böyledir."

    ışık batıdan da gelir, s. 88-89.
  • en önemli metinlerinden (bkz: büyünün genel teorisi) liberus yayınlarından çıkmıştır. metafizik olanın yerini potlaç düzeninde daha iyi anlamak için büyüyü anlamak mühim.

    “din, büyünün başarısızlıklarından ve hatalarından doğmuştur.”
hesabın var mı? giriş yap