• ataol behramoğlu çevirisiyle okuduğum gorki'nin hikayelerinden bir tanesi.
  • rojava'lı kürt ressam.

    memleketinde acıların resmini yaparken aldığı davet üzerine viyana’ya gider ve avrupa'da ondan istenilen şey çiçek ve doğa resimlerdir. o da sipariş üzerine yaptığı resimlerine imzasını esirger. hatta resimlerini almak isteyen bir tüccar ile diyaloğu şöyledir;

    tüccar: neden resimlerinin üzerine ismini yazmıyorsun?

    malva: bu resimler benim ekmek param, ekmeğimin üzerine imza atmam.

    detaylı bilgi: “malva”nın hüznü: kürt bir ressamın portresi
  • görsel, görsel, görsel, annesiyle malva., kırık koluyla ekmek pişiren annesini resmettiği eseri.

    omer hamdi yani kendinden arınmışlığıyla "malva" bir ressam değil, çizgilerle düşünen kavgadır. onun en yalın haliyle çizdiği figürde, kendi varoluşunun içinde hapsedilmiş olan bireyi görürüz. katmanlaşmış insan görüntüsü, kendi halinin maskesi halini alarak, o maskeyi bir gerçek olarak açık eder. bir yanıyla bu tavır, etten bir mezarın içine diri diri gömülen insanın dramıdır; bu haliyle insan kendi sonunun sadece devamıdır. dünya'nın karanlığını seslenmiştir malva, düaliteyi bozguna uğratır adeta, resimlerinde her şey birbirini tamamlayan başka karanlığa ve yokluğa dönüşmüştür.

    aslında malva, onun kendisine verdiği bir isimdir. dönemin hesekê valisi malva'dan che guevara'nın bir portresini yapmasını ister. çok beğenilir ve teşekkür mahiyetinde gorki'nin "ana" kitabı hediye olarak verilir. omer hamdi, ana'yı okur ve çokça etkilenir; hatta rus edebiyatına epeyce ilgi duyar. sonrasında okuduğu çehov'un "toprak ana" hikayesinde geçen bir çiçeğin adı olan malva'yı kendisine isim olarak beller. bunun iki nedeni olduğunu söyleyen kimseler var: ilki kürtçe'de xiro diye anılan bu çiçeğin aşk hikayesi ve babasından resimlerini gizleme isteği olarak bahsedilir. resimlerinde annesine çok yer verir malva, yine kendi hikayesinin etkisinden olsa gerek, erkek şiddetini çokça işlemiştir resimlerinde. yaptığı resimleri babasından saklayan ve her defasında annesinin şefkatine, acısına, çaresizliğine ve suskunluğuna saklanan bir malva (çocuk) söz konusudur. babasının şiddetine maruz kalan annesini resimlerinde çokça farketmek mümkündür; kırık koluyla ekmek pişiren annesinin resmini çizmiştir örneğin. malva yine bir tablosunda çizdiği annesinin dibinde çaresizce her şeyi izlemek ve öylece yaşamak zorunda kalan bir çocuk olarak kalmıştır hayatı boyunca, sanki aradığı dili ise fırçasında bulmuştur. bu coğrafyanın en çirkin suskunluğu olan, erkeğin kadına dair şiddetini resimlerinde yumuşacık bir hüzünle fısıldamıştır bizlere; varoluşu bir kavga, bir şiddet ve beklemenin bulunma hali olarak seslenmiştir bizlere.

    sanki kürtçenin rengini ana dilinde susarak arayan malva tamamıyla yersiz yurtsuz düşmüş bir kimsedir aslında, öyle ki yaşamı son derece dramatiktir ve ne yapsa, ne etse bir yere ait olamamış, kıymet görememiş bir yaşamın gölgesinde hüzünle kendini beklemiştir sanki. özünde hepimiz böyleyiz tabii. viyana'da uzun yıllar yaşamıştır, sonra ülkesine geri dönmüş bir dönem ama orada da edemeyip tekrar viyana'ya dönmüştür, ölümüne değin orada yaşamıştır. bir yıl sonra eşi "maliava" klosterneuburg'deki bir tren istasyonunda intihar etmiştir, dayanamamışır malva'nın yokluğuna.

    ve malva'dan bize karanlığın rengi olan kalabalık bir sessizlik kalmıştır.

    edit: imlada kusur.
hesabın var mı? giriş yap