• yeralti ya da toprak yüzeyindeki maden rezervlerinin isletilmesi. bu sektörde çalisan herkesin yaptigi is..
  • tas,kum,kil,cimento hammaddeleri gibi yapi malzemeleri,komur,petrol,dogal gaz,uranyum gibi yakit madenleri,granit,korund gibi asindiricilar,potas,fosfat,azot gibi gubre hammadeleri,kukurt,grafit,bor tuzlari,yemeklik tuzlar,asbest,mermer gibi sanayi madenleri,altin,gumus,bakir,cinko,kursun,demir,aluminyum gibi metalik madenler,elmas,safir,topaz gibi degerli taslar ve benzeri malzemelerle ilgilenir.
  • yer kabuğundan minerallerin elde edilmesi işlemidir. madencilik süreç olarak dört ayrı safhada incelenebilir. bunlar; prospeksiyon, arama, geliştirme ve üretim'dir.
  • sektör olarak büyük fakat medya ile nabarışık olan, genelde yurt dışı destekli iş sektörü
  • konu, orman ve ağaçlar olduğu zaman kendisini inşaat sektöründen anında ayırır. inşaat bir kere yapılır, bir kaç milyon dolar kazanılır ve o güzelim koyunuzda artık sadece betonarme yapılar vardır. madencilik bir kere yapılır yüzlerce milyon dolar kazanılır ve üretim bittikten sonra madencilik bölgesi ya gölet yapılır ya da ağaçlandırılır. fark budur.

    ha? hangisi doğru düzgün yapılıyor? çok azı..
  • şu gün itibariyle, itibarsız, rezil rüsva bir meslek olarak görülüyor madencilik..
    nasıl 99 depreminde müteahhit olan herkes taşlanacak duruma gelmişlerdi, şu an madencilere karşı engellenemez bir tepki var..

    en az ayda bir kere haberler çıkıyor basında madenciliğin ve de madencinin ne kadar şerefsiz kavram ve insanlar olduğuna dair.
    "allahsızlar gene yok ettiler çevremizi, doğal alanlarımız talan oldu..allah belanızı versin." gibi bir sürü laf ediliyor.
    mesela 24/04/08 tarihli penguen'in güncel sayfalarında buna dair bir karikatür var; şerefsiz madenci çıkmış ayıcağızın birinin üstüne mağarayı eşeliyor.. şile'nin el değmemiş doğu ormanlarında madencilik yapılması isteniyor başlığı altındaki bu karikatürün, madenciliğe bakış açısını tartışılacak bir durumda bile değil..
    gene 26/04/08 tarihli cumhuriyet gazetesinde bir haber..diyor ki :
    "doğal alanlarımız sadece maden aramak için değil, taş toprak ve dolgu malzemeleri için de tahrip ediliyor..."

    şu gün itibariyle türkiye'deki bilinçsiz, sadece okuduğunu algılayıp benimseyen her birey madenciliği lanet bir şey olarak görüyor.
    siyanürle altın arama korkunç, herhangibir doğal ortamda madencilik yapmak günah..

    kaç kişi biliyor siyanürle altın aramanın tam olarak ne olduğunu?
    ya da gerçek bir ciddiyetle yürütülen maden işletmelerinin prosedürlerinden haberdar?

    maalesef ki cevherin lokasyonu madencilerin seçebildikleri bir şey değil. eğer şile'nin el değmemiş ormanının altındaysa bir cevher yatağı, o zaman orada madencilik yapılır.
    ama tabiiki de bize okulda öğretilen madenciliğin sadece kazıp, istediğimizi alıp geriye bir harabe, bir döküntü bırakmamız olduğunu düşünen insanlar olduğu müddetçe kimseye açıklayamazsın aslında ekstrasyon işlemi bittikten sonra "reclamation" denilen doğaya yeniden kazandırma işleminin uygulanmasının öğretildiğini..
    hatta introduction to mineral industries kitabımdan alıntı yapıyorum :
    "...as it relates to mining, reclamation is the process of restoring the mined land to a condition capable of supporting the uses which it was capable of supporting prior to any mining, or better uses..."
    madencilik işleminden önce haline veyahut da daha iyi bir kondisyona döndüreceksiniz, madencilik işleminin tamamlanmasının ardından.
    bir maden mühendisi reklamasyon işlemine hakimiyet sağlamadan mezun olmuyor, olamıyor..

    peki o zaman bunca insanın madencilikle ilgili bu negatif tavrı, görüşü nerden kaynaklanıyor?
    maden işletme ruhsatı, türkiye'de yapılan her işte olduğu gibi, kağıt üstündeki prosedüre uyulmadan veriliyor..
    ticaret için ruhunu satmış insanlar, iki üç kuruş daha fazla harcamak yerine, işlerini gördükten sonra olay mahallini terkediyorlar..altını siyanürle ayrıştırdıktan sonra siyanürü, leğende yıkanmış çamaşırın suyu gibi öyle etrafa döküp bırakıyorlar..
    ondan sonra kızılca kıyamet..madene lanet olsun, püü suratına tüküriyim madencilerin, ormanımıza dokunmayın..
    biz dokunmayalım ondan sonra hurafeden hurafeye coşalım, tantal potansiyeli inanılmazmış türkiye'de ama çıkaramıyoruz işte..of bizdeki bor madenleri var ya ohhoooo dünyayı satın alır da çıkartamıyoruz işte..

    sen sokaktaki kel alaka adama maden işletme ruhsatı verirsen, madenin yapısını bıraktım (ki çöken yeraltı madenlerinde ölen işçileri biliyoruz hepimiz di mi? ardından ağlayan eşler ve çocukları..)doğaya yeniden kazandırma işleminin takibini yapmazsan, anca çıkıp "madencilik babamız" gibi sike sürülmicek bir açıklama yaparsın.

    kimse madencilik hakkında bilgili olmak zorunda değil, siyanüre karşıyız, ormanımıza dokunmayın derken de bir yere kadar haklı insanlar. tahribattan başka hiç bir şey görülmemişse türkiye'deki maden ocaklarından, o insan gidip de "ya bir terslik var diğer ülkelerde niye böyle olmuyor" diye tabiiki de sorgulamaz..sorgulamasına gerek de yok, en güvenilir kaynak olan medya, ki buna güya muhalif olan mizah dergileri de dahil, ağızbirliği ile madenciliği kötülüyorlar zaten..

    bu ülkede zaten hiç bir iş doğru yapılmıyorken, madenciliğin de ayağa düşmesine şaşılmaz zaten, kalifiye adamlarına mühendis sıfatı verirken bile eli titreyen bir yönetim söz konusu..maden mühendisliği eğitimini almış, bilinçli insanlara sen "mühendis" sıfatını vermiyorsun, bu insanların sürekli denetimi altında olması gereken madenleri parası çok olanın arzusuna göre düzenliyorsun..
    daha da ötesi, sadece ciddi meblağlara sahip insanlara(ya da yandaşlarına, politik yoldaşlarına mı diyim) ihale veriyorsun..ve biliyorsun ki tahribattan başka bir şey kalmayacak geride..mesela eğer gerçekten de o el değmemiş şile ormanlarına safi kâr için nefes alan bir işletme sahibini sokarsan, orayı çöl haline getirip öyle bırakabilir..

    durum itibariyle herhangibir madencilik yapılmasına, geleceğin maden mühendislerinden biri olarak ben de karşı çıkabilirim. fakat madencilik lanet bir şey olduğundan değil, an itibariyle hüküm süren sistem yüzünden..

    madencilik eleştirilirken, sağduyunun zerresine sahip bir insansa eğer eleştiren, doğru yerleri eleştirsin rica edicem..
    madencilik olmadan vazgeçemediğiniz cep telefonlarının, elektronik eşyaların hammaddesi nereden gelecek? ya da sodanız ne bileyim sofra tuzunuz? ve büyük ihtimalle en büyük susuzluk anlarında, gene yeraltındaki su kaynakları için bir madenciye başvurmanız gerekecek..
  • hayata tutunmanizi saglayan tum alet-edevat, arac-gerec icin gerekli ham maddenin en az yarisi bu is kolu olmasa olmazdi diyerek gundelik yasamdaki onemini anlatalim.
  • türkiye'de yerli şirketlerin yüklü miktardaki risk sermayesini göze alamaması nedeni ile doğal olarak tükiye'de yabancı firmaların finanse etmesiyle icra edilen meslek dalıdır.
  • ülkemizde kriz sebebiyle can çekişmekte olan sektörlerden sadece biri. kriz sebebiyle düşen ruhsat fiyatlarını fırsat bilen avustralya ve kanada kökenli şirketlerin ruhsat-saha alımı saldırılarını da üzülerek takip etmekteyiz. ve malesef ki çoğu ekonomi dergisinde, gazetelerde kendisine yer bulduğu tek konu siyanür. ülkeye kazandırdığı ve kazandırabileceği değerler konusunda kasıtlı ya da kasıtsız en ufak bir haber bulamamaktayız.
  • uçak, gemi, bilimum metal aksam ve mücevheratı konunun dışında tutup sadece otomobil i ele alırsak;

    1 adet otomobil üretimi için gereken doğal kaynaklar;

    kullanılan metal;

    1018 kg çelik,
    12 kg bakır,
    11 kg kurşun,
    8 kg çinko,
    39 kg cam,
    63 kg alüminyum,
    45 kg diğer.

    toplam: 1,42 ton metal.

    metali üretmek için ihtiyaç duyulan madenler;

    2250 kg demir,
    1180 kg bakır,
    435 kg kurşun,
    327 kg çinko,
    445 kg ham petrol,
    77 kg cam kumu,
    254 kg boksit cevheri,
    113 kg diğer.

    toplam: 5,8 ton cevher.

    kaynak: madencilik araştırma merkezi.

    * küsuratlı yazayım da attığım belli olmasın temalı bir çalışma değil, bu verilere ulaşmak için madenci olmaya da gerek yok. herkes arabanın üretimi için hangi doğal kaynakların kullanıldığını az çok bilir. eğer at arabası kullanmıyor isek.

    ** türkiye'de 10 milyon adet motorlu taşıt olduğunu tüik'e inanarak kabul edersek, bugüne kadar türkiye de sahip olduğumuz arabalar için 58 milyar ton un üzerinde maden üretildiğini görebiliriz (hesap kolaylığı için veri: ortalama bir kamyon 20 ton maden taşır).

    bu örneğe diğer araç gereçleri de ekleyip, çarpma-bölme yaparak bazı rakamlara ulaşabiliriz. buradan şu sonuç çıkıyor: türkiye ve dünya'da madencilik binlerce yıldır yapılmakta ve yapılmaya devam edecek, etmek zorunda. önemli olan çevre kurallarına uymayan madenlerin kapatılmasını sağlamak ve türkiye'de çocukluktan başlayarak en üst yaşlardaki insanların dahi madencilik konusunda bilgilenmesini sağlamak. bilgilenme sürecinde de bonus vereyim tam olsun: siyanür ile altın aranmaz, siyanür ile maden kazanılır. şeker ve su karışımını düşünün, altını çözelti halinde getirip kazanırsınız ve siyanürü bozundurup zararlı etkilerinden kurtulursunuz. ayrıca siyanür'ün hangi sektörlerde hangi yüzde ile kullanıldığını lütfen araştırın.

    bu sektör; bilinçli ya da bilinçsiz olarak her geçen gün yıpratılıyor ve bundan kazançlı çıkanlar sadece ama sadece yabancı madencilik şirketleri oluyor, ülkemiz değil.
hesabın var mı? giriş yap