• *
    ordinaryüs prof. mükrimin halil yinanç: 1900 yılında mara$'ın *'ın elbistan ilçesinde doğmu$tur.
    ilk öğretimine burada ba$lamı$ ve daha sonra babasının kadılık mesleği dolayısıyla malatya, mardin ve diyarbakir'da devam etmi$ ve sonunda istanbul'a gelerek eğitimini gelenbevi sultanisi'nde tamamlami$tir. 1916'da i.ü. edebiyat fakültesi tarih bölümüne kaydolmu$ ve burayi 1919 yilinda bitirerek mekteb-i mülkiyeye girmi$ (siyasal bilgiler fakültesi) ve burayida 1921'de bitirmi$tir.
    kisa süren tarih öğretmenliğinin ardindan "tarih-i osmanî encümeni" kütüphanesinde çali$mi$ 1925'te fransaya gönderilerek iki yil kütüphanelerde ara$timalarda bulunmu$tur. yurda döndükten sonra kütüphaneceliğe ve tarih öğretmenliğine devam etmi$tir.
    1933 yilinda mezun olduğu tarih bölümünde doçent olarak göreve ba$lami$tir. 1941 yilinda profesör olan yinanç hoca 1946'da çikan üniversiteler kanunu ile edebiyat fakültesi tarih bölümünde çe$itli tarih kürsüleri kurulunca (eski çağ, ortaçağ ws.) yilardir çali$makta olduğu alanin yani ortaçağ kürsüsünün ilk ba$kani olur. 1957 yilinda ise ordinaryüs ünvanını alır.

    hayatı fakültede ve kütüphanelerde geçen, anadolu'nun türkler tarafından fethini anlatan ve yazan ilk cumhuriyet dönemi akademisyeni olan "yinanç hoca" 22 aralık 1961 tarihinde hayata veda etmi$tir.
  • entelektüel birikimini yazıya dökmeyi pek sevmeyen ortaçağ tarihçisi. yakından tanıyanlar tarafından müthiş bir hafızası olduğu ve kaynakları ezberlediği söylenir. kaynaklarda geçen savaş tasvirlerini yaşayarak anlatırmış. ismail akatarafından aktarılan bir olay, hafızasının kuvveti hakkında bir fikir veriyor. mükrimin hoca fransa'da bulunduğu dönemde, arşivde çok değerli bir el yazması görür. 100 küsür sayfalık bu el yazmasının bırakın dışarı çıkarmayı, kopya edilmesine bile izin verilmiyormuş. hoca iki hafta süreyle her gün arşive gidip bu yazmayı okur ve ezberler. kaldığı eve dönünce de yazar. türkiye'ye dönünce de bu yazmayı yayımlar. tabii, fransa'da yer yerinden oynar. nasıl olur da dışarı çıkarılmasına ve kopya edilmesine izin verilmeyen bir eser türkiye'de ortaya çıkar! arşivde çalışanlar işten çıkartılır. bunu duyan mükrimin hoca durumu bildiren bir mektup yazar. ancak hocanın ezberlediğine inanmaz yetkililer. bunun üzerine fransa'ya gider, ezberlediğini ispat eder ve böylece arşiv çalışanlarının bir suçu olmadığı anlaşılır. yine ismail akanın bir değerlendirmesi, mükrimin hoca'yı en iyi tanımlayan cümledir: mükrimin bey gibi adamlar kitap okumaz, kütüphane okur...
  • mükrimin halil bey'in türkiye tarihi / selçuklular devri adlı eserinin 1. cildi ttk yayınları arasında 2013'te basıldıydı. 2. cildinin de basım hazırlıkları sürüyordu, ne oldu bilmem. yukarıda yazılanlarda selçuklu tarihini yaşarcasına anlattığı yazılı ya, birinci cildi mütalaa ettiğimde yazdıklarında dahi el kol hareketlerini hisseder gibi olmuştum. akademisyen gibi değil, edebiyatçı gibi yazıyor. dili eski fakat usta işi. necip fazıl babıali adlı hatıratında mükrimin halil bey'den, "mükrimin halil bir türlü yazıp da başa çıkamayacağı selçuklu tarihinin sayfalarına gömülmüştü." gibi bir cümleyle söz ediyor hazretten. meğer yazmış.. fakat 2013'e kadar neden gecikti acaba bu kitabın basımı? belki bir gün refet yinanç hoca açıklar.
  • ailesinden birçok kişi ermeniler tarafından katledilmiş.
  • türk tarihinin pek bilinmeyen kısmı olan selçuklu devrini en iyi bilen birkaç tarihçiden biridir. diğerleri mehmet altay köymen ve osman turan'dır. kuvvetli hafızası ile meşhur büyük âlimin en büyük kusuru çalışmalarını neşretmemesidir. mükrimin halil'in ilmî çalışmaları konusunda çok titiz olduğu söylenir. yakın dostu nihâl atsız, mektuplarında merhumun madrid kütüphanesinde görülecek bir kitap yüzünden selçuklu tarihini yazmadığını söyler.
  • hoca bir gün sınıfta şöyle demiş ; sizin analarınızın babalarınızın hayat idealini avucumun içi gibi bilirim hepinize çok para kazandıracak rahat yaşayacak meslekler hazırlamak istiyorlar onlarca başarının ölçüsü sadece budur ama dünyada büyük olarak ne yapılmışsa bu çeşit başarılı insanların dışında hatta onlara rağmen yapılmıştır !
  • süleymaniye kütüphanesi'nde çalışırken kendisine özel bir masa ayrılmış, fakat mekânda rahat edemediği için, daha ferah bulduğu beyazıt devlet kütüphanesi'ne gidermiş. daha da mühimi, çalışmalarının ve zatının önemine rağmen, kütüphanede özel bir hizmet beklemez, herhangi bir okur gibi hareket edermiş. kendisini böyle anlatıyor, muzaffer gökman.**

    yüksek lisans, doktora, kitap vs. çalışmaları için kütüphaneye gidince "açılın ve taleplerime hızla cevap verebilmek için hazır olun" moduna geçen günümüz öğrencilerinin ya da araştırmacılarının kaçta kaçı şu incelikten nasiplidir acaba?
  • selçuklu tarihi bilginidir. fransa'da ki macerası, keskin zekası, kuvvetli hafızası ve ilmi şöhreti diğer entrylerde paylaşılmış. ben bunların dışında, kendisine dair aktarılan ve kitaplarda yer almadığını düşündüğüm hususiyetlere değinmek istiyorum. bir keresinde (bkz: feridun emecen) mükrimin halil yinanç'ın okuyucunun aradığı bilgiyi kolayca bulmasına yardımcı olan dizin kısmını eserlerine koydurmadığına değindi ve emek mahsulü çalışmalarından faydalanmak isteyenlerin de emek vererek tamamını okumalarını istediği için böyle bir yol takip ettiğini anlatmıştı. yine ismini tam olarak hatırlayamadığım bir iü tarih bölümü hocası, mükrimin halil yinanç ile herkesin mülaki olamadığını, doçent düzeyindeki meslektaşlarını bile muhatap almadığını, zaman zaman çok sınırlı da olsa odasına kabul ettiği doçentlerin kendilerini bahtiyar saydıklarını anlatmıştı.
    bu ikinci rivayete yok artık demiştim. ancak yine de doğruluk payı olup olmadığına dair şüphelerimi gidermek için mükrimin halil yinanç'ın hususi hayatını mercek altına aldım. en yakın dostunun (bkz: ibnü'l-emin mahmut kemal inal) olduğunu öğrendim. tatlı tatlı şakalaştığı, latifeleştiği en yakın dostu mükrimin halil yinanç da ibnülemin gibi nev-i şahsına münhasır biriymiş. bu bilgilere ulaşınca mükrimin halil yinanç'ın, kendine mahsus protokol kurallarının olabileceğine ve dolayısıyla bu rivayette gerçeklik payı bulunabileceğine yönelik kanaatim güçlendi.
  • 1932 senesindeki türk tarih kongresine iştirak etmemek için dişlerini çektirmiştir.
hesabın var mı? giriş yap