• ludus love..
    oyun aski olarak turkcelestirilebilir.. ludus ben merkezli ve yikicidir, kisi kendine ve karsindakine durust degildir.. hircinliklar, buyuk kiskancliklar, entrikalar olmazsa olmaz..
  • ludus tarzı aşıklar için aşk bir oyundur ve ilişkilerde asla ciddi değillerdir. ilişkilerin onlar için bir önemi ve derinliği yoktur. sınırsız oyunlardan ve flörtlerden hoşlanırlar. duygusal yoğunluktan uzaktırlar. partner sayısı boldur, uzun ilişki denen şey yoktur.
  • arvo pärt'in demir leblebisi tabula rasa'nın ilk bölümü. görünüşü demirdendir, ısırırsanız ağzınızda diş bırakmaz. sanki dinleyiciyi eserin içine çekmekten sorumlu devlet bakanı gibidir. daha bir sessiz olan ikinci bölüm ise, pamuk görünümlü elmas olup, akıllara ziyan olarak tanımlanmıştır kimi meclislerde.
    (bkz: silentium)
  • (bkz: ludus tonalis)
  • nöbet arkadaşı. kışın tutulan gece nöbetlerinde şu satırların yazarının kulaklarını doldurmuş ya, var olsun. yoksa arı mı yetiştiriyorum da, sağım solum yara bere...
    (bkz: wenn bach bienen gezüchtet hatte)
    bonus (bkz: sunt lacrimae rerum)
  • belli bir kurallar dahilinde kazanan ve kaybeden belirleyen oyunlar. örneğin yakartop, futbol ve skor bazlı benzeri spor oyunları, need for speed, half life.

    bunların diğer ucunda da paideia vardır: açık uçlu, kazanan kaybeden ya da hedef belirlemekten ziyade manipulasyon temelli oyunlar. mesela legolarla oynamak, çocukken aptal aptal birbirimize vurmak, the sims, kısmen gta.

    sürekli bir ölçüdür paidadan ludusa giden ölçü. her paidic oyunda, kısmen ludus bulunabileceği gibi, her ludic oyunda da paida vardır azcık. mesela bir araba yarışı oyununda kazanamayacağınızı anladığınız an gidip götlük amacıyla diğer arabalara musallat olabilirsiniz. ya da sims'de oyun tarafından belirlenmemiş olsa da kendi kendinize hedefler koyabilir ve onları gerçekleştirmeye çalışabilirsiniz.

    ingilizcede ludus game, paida play dir. türkçede yoktur bu ayrım.
  • eski romada gladyatör yetiştirilmek için bulunan okullara verilen ad. en büyüklerinden biri için (bkz: ludus magnus)
  • lat. oyun.
    ludere ise bu sözcüğün fiil halidir : oynamak.

    com- öneki "birliktelik, biraradalık" anlamı getirir. örneğin (bkz: community)

    ancak, "com-" eğer "l" harfiyle* başlayan bir sözcüğe önek olacaksa, o zaman "col-" haline dönüşür.
    bunun sonucu olarak, collude sözcüğü doğmuştur. (com + ludus) günümüzdeki anlamı, "bir arada gizlice planlar yapmak, bir iş çevirmek, özellikle yasadışı ya da etik olmayan bir iş."
  • lee'nin üç temel ilişki tipinden ikincisi. zaman geçirme gönül eğlendirme aşkı. bağlayıcı sahiplenici yoğun derin bir duygu yok, oyun oynar gibi oynanan aşk ve cinsellik uğraşısı.
    diğerleri için (bkz: eros) (bkz: storge)
  • gladyatör okuludur.
    burada gladyatörler hem öğrenci hem de köleydi. ölmeyi, öldürmeyi, yakılmayı ve zincire vurulmayı kabul etmişlerdi.

    gladyatör oyunları, özellikle roma'nın imparatorluk döneminde, imparator ile halk arasındaki iletişimi sağlayan en önemli politik aktivitedir.

    gladyatör gösterileri düzenleyen ve bu sayede rakiplerine korku verip, halkın sevgisini kazanmayı amaçlayan politikacıların başında julius caesar geliyordu. kendisinin büyük bir gladyatör okulu vardı.
hesabın var mı? giriş yap