*

  • macar kökenli avusturyalıdır
  • yüz kadar metronomun ardışık hareketiyle oluşan kopuk bir eseri bulunan çağdaş macar besteci...
  • 2003 yilindaki adorno odulu'nu almi$tir.
  • 1967 yilinda orkestra sefi ernst bour ve guneybati alman radyo senfoni orkestrasi baden-baden icin yazdigi "lontano" adli bir yapiti da vardir. ligeti, yaklasik on iki dakika suren lontano'nun zirve aninda albrecht altdorfer'in (1480-1538) "alexanderschlacht" adli tablosundan (alte pinakothek, muenchen) esinlenmismis.

    http://www.ibiblio.org/…ttle-issus/battle-issus.jpg
    http://www.ibiblio.org/…uth/altdorfer/battle-issus/
    (bkz: issus)
    (bkz: issos)
  • piyano müziğinin en önemli bestecilerinden biri olan bu şahsın yeni yeni ifade arayışları sırasında çıkardığı bir viyolonsel konçertosu vardır ki her biri başına buyruk hareket eden orkestra elemanlarını sürüden ayrılanı kurt kapar lafına inaden sonunda yeniden bir araya toplayışları ve bazen hep beraber uzun süre sessiz kalışları meditasyon etkisi yapar insanda.michael nyman sevenlere tavsiye edilir.
  • requiem sayesinde 1967'de 'bonn beethoven prize' odulunu almistir. ayni yil avusturya vatandasi olmustur. bu tarihten sonra da oduller almistir. ('german decoration "pour le mérit", 'bach prize of the city of hamburg' , grawemeyer)
    stanley kubrick'in 2001: a space odyssey filminin soundtrackinde:
    http://www.imdb.com/title/tt0062622/combined
    2001: a space odyssey
    györgy ligeti (from "lux aeterna", "atmosphères", "adventures" and "requiem for soprano, mezzo-soprano, two mixed choirs, and orchestra")
  • 12 haziran 2006 tarihinde (83 yaşında) vefat etmiş besteci.
  • 2006 yılında tanışmak istediğim sadece iki kişi vardı. dünya üzerinde yaşayan yüz binlerce sanatçıdan sadece o ikisinin ileride shakespare, bach ya da el greco gibi tarihin büyük dehaları arasına gireceklerine inanıyordum. biri ingmar bergman diğeri györgy ligeti. şu an ikisi de mefta. gerçekten düşündüğüm kadar büyük dehalar mı? işte onu sadece zaman gösterebilir...

    ligeti'nin büyüklüğü, tüm o deneysel besteciler kakafonisi arasından sıyrılması ve tekilleşmesi tamamen kişisel bir hisse dayalı. hiçbir entelektüel dayanağım yok ve düşünceme olan inancımı da bu dayanaksızlıktan alıyorum. şu kadar basit: herhangi bir deneysel bestecinin müziğini açıyorum ve "hmm şimdi burda ne yapıyor acaba?" diye düşünüyorum ve mümkünse birşeyler okuyorum, eserin tarihine bakıyorum, dinlliyorum bilgileniyorum, kafamdaki kronolojik çizelgeye oturtuyorum ve sonra kapatıyorum. ya da ligeti müziğini açıyorum ve daha birşey düşünmeye fırsat kalmadan kan beynime sıçrıyor. sakinleşiyorum, hakkında okuyorum ve okuyunca farkettiğim şeyler yüzünden bu sefer beynim uyuşuyor..

    örneğin "100 metronom için senfonik şiir"ini dinlemesi zor. 100 tane hepsi farklı ayarlanmış metronomlar 20 dakika boyunca tik taklıyor. önce karmaşaya şaşırıyorum. her metronom kendi içinde kararlı bir ritmi veriyor ancak birleşimi radyonun parazitine benzer öngörülemeyen bir ses üretiyor. sanki bize deterministik bir kaosu anlatıyor. giderek metronomlar susuyorlar patternler oluşmaya başlıyor. en son tek bir metronom kalıyor. tik tak tik tak ve kolumdaki saate bakıyorum. sona kalan metronom saniye ile aynı ilerliyor.. dakikada 60 vuruyor tik tak tik tak.. sona kalan ilerleyen tek şey zaman.. ve beynim uyuşuyor.. öyle bir uyuşma ki, son metronomun da durduğu anı kaçırıyorum.

    buradan tekrar ilk paragrafa dönüyoruz..
  • insanı klasik olan bütün duygusal saplantılardan kurtarıp, içindeki salt ruhu ortaya çıkartacak olan bestecilerden biridir. avant-garde beklentilerinizin de yırtılarak ters yüz olduğuna şahit olursunuz. insan kendi bedeninden ve de kendi kulakları ile dinlemez o'nun müziğini, ruhunuz bedeninizin 1 metre üstüne çıkmıştır ve müziğin altta kalan bedenin içindeki rezonansıdır duyduğunuz.
hesabın var mı? giriş yap