• laa mysius'un yöneteceği projede adele exarchopoulos ve noee abita da kadroda yer alacak.

    --- spoiler ---

    seven-year-old vicky lives with her mother joanne and father jimmie, a man struggling to find his place. when vicky’s aunt julia arrives after being released from prison, her presence brings back the past in a violent, magical way.

    originally slated for an autumn 2019 shoot, mysius will be shooting in paris and in the alps in march 2020. we anticipate, depending on her postproduction period, mysius could be ready in time for venice 2020.

    --- spoiler ---
  • kokuların insanları geçmişe götürmedeki gücünü, bir nevi zaman yolculuğu aracı olmaları fikrini alıp bunu kişinin kendi geçmişinin de öncesine taşımak gibi büyülü bir işlev üstlenmelerini konu etmek için kullanan, son zamanlarda izlediğim en iyi filmlerden biri olan lea mysius filmi.

    soap and skin'in me and the devil yorumu eşliğindeki açılış sahnesiyle sizi en baştan içine çekiyor; sonrasında da çok doğru yerlerde kullanılmış çok güzel şarkılardan oluşan bir soundtrack ile bunu devam ettiriyor.

    les cinq diables bir zaman yolculuğu filmi ama bunu bilim kurgusal veya fantastik öğeler olmadan çok doğal bir şekilde yapıyor ve bu, filme daha çok bir drama özelliği kazandırıyor.

    sally dramé'nin oynadığı vicky karakteri aynı anda hem komik, hem ürkütücü, hem tuhaf, hem tatlı bir tip. o saçlar, o düşüp bayıldığı sahneler, o kendini yere bırakma şekli...* filmin en iyi sahnelerinden biri de barda taktığı o acayip orijinal gözlüklerle sakin sakin oturduğu ve ardından annesi joanne ile julia'nın sahneye çıkıp benim de çok sevdiğim bir şarkı olan "total eclipse of the heart"ı söyledikleri sahneydi.

    filmi daha fazla anlatmayacağım ama zamanınıza kesinlikle değecek bir film, sonrasında bile hatırlayıp hatırlayıp iyi ki izledim diyorum. şu anda da soundtrack'inden electrelane'in the valleys adlı şarkı çalıyor. daha önce dediğim gibi, harika bir soundtrack seçimi.

    filmi izlediğim salonda da millet telefonlarını çıkarıp çıkarıp shazam'ladı, film bittiğinde de soundtrack konuşuluyordu.

    soundtrack'ten bir iki link bırakacaktım ama sözlük nedense koridorda koşturmayalım falan diyip kabul etmiyor.
  • filmekimi kapsamında atlas'ta izlediğim film. soundtrackler gerçekten güzeldi ancak nedense me and the devils asla film ile oturmadı bende. keza cuantro vientos da öyle. filmin başında ve sonunda o kadar alakasız parçalar vardı ki bile isteye yapıldığını düşünüyorum. hatta odağım dağıldı ve netflix filmi izleyeceğiz galiba dedim. yine de neredeyse tüm parçaları biliyor olmak bi tatmin etmedi değil.

    adele soyadını söylemeyi geçtim yazamadığım kişi bu sefer lezbiyen olmasa da bisexualdi. sanat sepet izleyeceğiz diye müge anlı izledik biraz. olsun.

    en büyük şokum ise geçenlerde keşfettiğim ve çok beğendiğim bir şarkıcının parçasını soundtracklerde görmekti. böyle alakasız durumlar seçilmiş olduğum hissi uyandırıyor bende. çok alakasız ama öyle.

    neyse sonuç olarak zaman kaybı mıydı? atmosfer sebebiyle hayır(hele ki o dağlar) ama açıp izler miyim? hayır
  • bugün mubi'ye gelen film. 2022 yapımı olan bu filmin yönetmeni lea mysius ve başrolde adele exarchopoulos var.

    filmin soundtracklerini içeren şöyle bir liste buldum: spotify

    imdb, fragman

    filmi izledikten sonra letterboxd'a baktım. yorumlara yarıldım hahahah:
    - the fact she had to google "pyromaniac" but not "dyke" crack me up
    - this movie is actually about a homophobic child
  • ne anlatmak ve nasıl anlatmak istediğine karar verememiş birinin elinden çıkma kötü bir film.
    duygusal olmak için çırpınıyor ama hiçbir anında etkili olamıyor.

    adèle exarchopoulos'un güzelliği bana yeter derseniz buyrun izleyin.
  • proust etkisi üzerinden ilmek ilmek işlenerek 'queer cinema' kıskacını aşmayı başaran film. oyunculuklar müthiş. müzikler yerli yerinde. sinema ölmemiş dedirtiyor.
  • 2022 yılı yapımı duygular karmaşası bir film. o sebeple tür belirleyemiyorum. kimisi sinema bitmemiş diye sevinir, ben ise filmden haz aldım mı ona bakarım. aldım mı? hayır. artık biseksüel filmlerde çocukları da kullanmaya başladılar. örneğin (bkz: knock at the cabin) adlı filmde de küçük çocuk kullanılıyordu.

    tuhaf bir konu bulunmuş ve konu içinde hiç edilmiş. gerilim gibi başlıyor. oradan korkuya doğru vites atacak derken drama bağlıyor. oyunculuklar samimiyetsiz. açıkta kalan bir sürü mevzu var. finaldeki müziği beğendim.

    cinsellik var, çıplaklık az.
  • fransa gibi sikiş sokuş işlerinde dünyanın en ‘geniş’ ülkesinde yaşadıkları halde “toplumsal önyargılar” ve “ebeveyn dayatması” nedeniyle rahatça yalaşamadığını ve bu nedenle “anormal” tercihlere “itildiğini”, mevcut mutsuzluğuna da bunun sebep olduğunu iddia eden lezzoları konu edinen basit “queer” filmlerinden biri işte. gerçekten baydı artık şu queerler. netfliks’teki 2-3 ayda çekilen ve kendince mesaj kasan kıytırık lgbtqirsx+%#$€ dizilerinin az sanat görmüş halinden başka bir şey değil.

    sırf mubi’de yayınlanıyor diye izledim ama bomboş bir film. hiç öyle zorlama alt metin falan aramaya gerek yok. karakterlerle duygusal bir bağ da kuramıyorsunuz. görsel açıdan da doyurucu değil. öyle “sanat filmi” falan da değil. başı yok kıçı yok sonu yok. hiçbir şey yok.

    karaoke, hipotermi ve ambulans sahnesi haricinde pek bi espirisi yoktu. izlemezseniz çok şey kaybetmezsiniz.

    bu aplanın mavi en sıcak renktir filmi daha iyiydi. orada aplanın memintoları ve tombik tottileri dımbıl dımbıl sallanıp ekranda başımızı döndürüyordu. burada da ölü karga çorbası yapıyorlar aq.

    puanım 10 üzerinden 3. o da filmin sonunda çalan enfes şarkı için.
  • başı ve götü ayrı oynayan film.

    evet neden böyle dedim? çünkü en başta mistik güçleri olan aldığı kokular ile olayları çözümleyen bir kızı izlerken sonradan ortaya çıkan lgbti hikayesi ile ucuz melodramın tam ortasında buluyoruz kendimizi.

    beklenti yükseldikçe yükseliyor aha şimdi çok fena bişey olacak diyorsun ama bir bok olmuyor harbiden sinemanın böyle seksüel dramaya dönüşmesinden aşırı tiksiniyorum.

    artık bir noktadan sonra lgbti bırak heteroseksüel sahneler dahi olmasın istiyor insan çünkü seksüel yoksunluğun her şeyin üzerinde en tepede çözümsüz bir dram gibi durması çok bayağı ve tam anlamıyla rüzgarı arkasına almaya çalışmak olarak yorumluyorum.

    zaman geçer ve her şey olacağına varır, duygular ve yönelimlere olan tepkiler olgunlaşır ya da olgunlaşmaz olduğu gibi kalır, bunları çözümsüz ya da hemen çözülmesi gereken acil meseleler gibi algılayıp bir de sinemayı-sanatı buna alet etmek ve anlatmak istediği şeyi bin dereden su getirerek bile doğru düzgün anlatamamak beceriksizliktir.

    bu giride harf hatasından kaynaklı anlam bozukluğu editi yapılmıştır.*
  • --- spoiler ---

    joanne, julia'yı sevip, neden abisi jimmy'den çocuk yaptığını anlayamadığım bir filmdi.

    --- spoiler ---
hesabın var mı? giriş yap