• ortaokul yıllarımda izlediğim, önce kanal d, daha sonra hbbde galaksi kahramanları adıyla yayınlanmış, hayat felsefeme belli damgalar vurmuş olan anime. ismi değil cismi bilinen , yani yıllarca "bir ben mi izledim bunu" diye düşünüp, sonra alakasız birilerine ismini verip anlatmaya başladığınızda "haaa, evet ya, ben de izledim bunu, falan sahne manyaktı, hastaydı, rüyalarıma girdi" cevabını alacağınız çizgifilmlerden. (burada da aynısının olacağını ummaktayım, onun için yazıyorum.)
    içeriğine gelince... ilgili sitelerde sıkça anıldığı üzere, epik bilim kurgu diyebiliriz. ama yapı itibariyle, diğer animelerden oldukça farklılık gösterir, mesela konusu daha önce seri halinde yayınlamış bir manganın değil, bir dizi bilim-kurgu romanının üzerine kurulmuştur. ayrıca, pek çok animedeki dev robotları, yaratık tasarımlarını, uzaylı canavarları vs. de bu çizgifilmde göremezsiniz. konu daha çok karakterler, ihtiraslar, seçimler ve bunalımlar arasında akar, hikaye ilerledikçe karşımıza generallerden tutun da danışmanlara, aristokratlardan en sıradan sivillere, yahut pilotlardan en düşük rütbeli ere kadar varan, hepsi de derinlemesine düşünülmüş, üzerinde uğraşılmış kişilikler çıkar. (buradan sakın bunun bir shoujo olduğu yanılgısına düşmeyin. değildir.)
    ayrıca, yine pek çok anime'de olduğu gibi, açılış ve kapanış şarkıları dışında hafif pop, rock yahut techno tarzı bir soundtrack'i de yoktur, fonda sürekli klasik müzik çalar, örnek olarak beethoven, mozart, wagner, lizst ve bach'ı verebiliriz. (benbir kere chopin bile duyduğumu sandım fakat emin değilim.)

    olay, karakterlerin (yüzlerce karakter var ve hepsinin kendi içlerinde önemi var) bağlı oldukları iki ana gücün çarpışmasıdır ki, buna da aşağıda değineceğim.
  • konusundan biraz bahsetmek gerekirse:

    insanoğlu, son bin yıla yakın zamanda bütün galaksiye yayılmış, tüm kaynaklarının tüketildiği dünya'dan ayrılalı yüzyıllar olmuştur. m.s. 2801'de, aldebaran güneş sistemindeki theoria adlı gezegende yeni bir yönetim şekli başlatılır. bu, daha sonra usg diye anılacak olan united space governmentdır, hatta şerefine the universal calendar adlı yeni bir takvim+zaman birimi yaratılacaktır. insanlar yönetimden memnundur, ama bu durum uzun sürmez, bir takım uzay korsanları türeyerek taşıma araçlarına ve yolcularına terör estirirler, kaynaklar azalır, büyük miktarda para çalınır çırpılır, insanlar yoksulluğa düşer ve büyük şehirlerde isyanlar patlar, çözülme tehlikesiyle karşı karşıya olan bu medeniyet, bir kurtarıcıya ihtiyaç duyar.
    bu kurtarıcı, yeni yönetimin kurulmasından 296 yıl sonra ortaya çıkar: usg ordusunun yetkin kumandanlarından olan rudolf von goldenbaum. bu zat, usta savaş taktikleriyle uzay korsanlarının icabına baktıktan sonra bir politikacı olur, yavaş ama sağlam adımlarla kaynak ve itibarını arttırır, ve sonunda, 310'da "ilk kaiser" olarak taç giyerek kendisini galaksi imparatorluğu'nun hakimi ilan eder. insanlar bu yeni lidere karşı isyan etmekte gecikmezler, ama bunlar kaiser'in ordusu tarafından hızlı ve vahşice bastırılır, imparatorluk başkenti odin adlı gezegene taşınır. bu arada, yeni bir milat yaratılır: reich calendar.

    bu olaylardan 164 yıl kadar sonra, altair 7 adlı buzul gezegende madencilik yapan imparatorluk işçileri, ale heinessen adlı, özgür olma hayaliyle yanıp tutuşan bir genç tarafından ikna edilerek, ion fazekath adı verilen bir gemi inşa edip imparatorluğun konuşlandığı sistemlerden kaçarlar ve uzaya çıkarlar. yıllarca boşlukta yol aldıktan sonra, yerleşmeye uygun bir gezegen bulduklarında buraya yolculuk sırasında ölmüş olan liderleri heinessenin ismini verirler, burada yıllarca hayal ettikleri free planets alliancei kurarak imparatorluğa karşı isyan bayrağını açarlar. zaman birimi tekrar universal calendar (uc) olur.

    640 uc'de, dagon starzone adlı yerde iki tarafın orduları ilk kez karşı karşıya gelirler, kanlı bir savaş olur, fakat sonuç itibariyle, lin pao adlı generalin komutasındaki isyancılar, prens herbert'in yönettiği imparatorluk kuvvetlerinin adeta üzerinden geçerler. imparatorluk ordusunda bazı çözülmeler yaşanırken, isyancılar artık "cumhuriyetçiler" olarak anılmaya başlanırlar.

    savaş 120 yıl boyunca devam eder, ama tarafların güçleri dengededir ve ikisinin de zaferleri uzun süreli olmaz. sonunda, galaksi imparatorluğu, cumhuriyetçiler'in kendi sistemlerine ulaşabildiği iki geçiş spiralinin birine iserlohn kalesi'ni inşa eder. bu muazzam kalenin koruma ve silahlarına kendi başlığında değineceğim. nitekim, spiralin diğer ucunda fezzan dominion adlı, görünüşte imparatorluk destekçisi, ama özde iki tarafa karşı nötr bir silah ve teknoloji cenneti bulunmaktadır, burası çıkarlarına göre iki tarafa da finans sağlamaktadır.

    fakat, 795 uc'de, bu gergin ama monotonlaşmaya başlamış savaşın gidişatı, iki kişi tarafından değiştirilecektir: hırslı bir imparatorluk kumandanı olan reinhard von müsel ve cumhriyetçiler'den yang wen li. ilk seri, bu ikisinin yükseliş devirlerini anlatmakla işe başlar.
  • seriye kaynak olmuş roman arslan senki'yi de yazan yoshiki tanaka'ya aittir. orjinal ismi ginga* eiyou* densetsu*'dur.
  • japonlara batı kültürü, batılı yaşam tarzı ikinci dünya savaşından sonra zorla boca edildiği için, bu adamların o güne dek inandıkları din, korudukları toplumsal düzen bambaşka olduğu için, modern çağda japonlarca üretilmiş kültür-sanat ürünleri şaşırtıcı ve ilgi çekici olmuştur. en azından ilgi çekici olma olasılığı yüksektir diyebiliriz. avrupa'da uyulan şekil-içerik-bağlam uyum kurallarını pas geçip sınıflandırması zor eserler üretiyorlar sıkça. legend of the galactic heroes pazar sabahları yayınlanan bir çizgi dizi denince insan ister istemez bir sınıfa koyuyor onu. oysa karşımızda çok nitelikli bir politik drama var. toplam 110 bölüm. daha da fazlası var aslında golden wings'leri ve iki adet uzun metrajlı filmi de sayarsak.

    daha da güzeli, dizinin savunduğu fikirler; bunlar, özgür düşünceli, her türlü bayat edebiyattan uzak, ferah şeyler. dizide evren iki devlet tarafından paylaşılmış (bir de tek gezegenden oluşan bağımsız bir devlet var aslında), biri demokrasi ile yönetilen free planets alliance, diğeri de naziler savaşı kazansalardı nasıl olurdu varsayımının uzantısı imparatorluk. bu imparatorlukta germen kültürü hakim, dinleri falan da eski norse dini, odin'e thor'a tapıyorlar. bir noktada, fpa'nın donanma komutanı yang wen-li ile ile imparator karşı karşıya geliyorlar, imparator zaten bir süredir hayran olduğu yang'a imparatorluk donanmasının başına geçmesini teklif ediyor. yang; "imparatorluk sınırları içinde doğmuş olsam koşa koşa sizin donanmanıza katılırdım, ama artık olmaz çünkü içtiğim su, yediğim yemek başka" diye cevap veriyor. sonuçta demokrasi dediğimiz bir fikir, bir araç der gibi. zaten yang wen-li ne olursa olsun zafer kazanmaya çalışmıyor, kendisini ve askerlerini savaşın sonuna sağ ulaştırmaya çalışıyor. çayını bolca brendi ile seviyor. böyle kral bir adam işte.

    her karakterin kişisel davaları, travmaları, irrasyonel arzuları var, bunlar devletlerin kaderlerini belirliyorlar. her karakter bir nevi kendisini gerçekleştirmeye çalışıyor, öyle kutsal fikirler, kutsal amaçlar yalan aslında. (ki öyle olması arzu edilmez mi? diye bir de soru sıkıştırıyorum buraya)

    savaş sahneleri müthiş icatlarla dolu, karmaşık ve gerçekçi. büyük crusierlar, bir de ufak avcı gemileri(x-wing ve tie fighterların muadili) spartan'lar ve valkryie ler var. fighter'ları ne zaman kullandığın, cephaneyi turboları ne kadar harcadığın etki ediyor sonuca. her filo komutanının kendi tarzı, üstünlükleri zayıflıkları var. bu adam şöyle yapar diye tahmin edilebiliyor. hatta ben olsam donanmayı şöyle bölerim, şuradan saldırıp, şöyle yenerim diye heyecanlanıyor insan.

    bu da yarı-resmi sitesi: http://www.logh.net/
  • siyaset bilimi ile uzaktan yakından alakalı herkesin izlemesi gereken anime.
  • siegfried kircheis gibi unutulmaz bir karaktere sahip basyapit. gelmis gecmis en iyi anime olmayi gectim, en guzel gelecek/uzay temali hikayedir bu. ismi cok yerindedir, gercek bir efsanedir, karakterleriyle, hikayesiyle, herseyiyle. esas oglan reinhard von lohengramm olmasina ragmen, yang wen li gibi bir 'rakip" ve siegfired kircheis gibi bir dost vererek ona, "tapinilasi karakter" sayisini arttirmislardir ve herkesin ama herkesin "tarafsiz" kalmasina sebep olmuslardir. bir tarafi daha cok sevseniz bile, diger tarafa "dusman" olamazsiniz bu yapitta. reinhard'in da, yang'in de, kircheis'in da yeri apayridir. reinhard icin imparatorluk basarili olsun derken, yang icin ittifak'i tutarsiniz. ne reinhard, ne yang ne kircheis sevdiklerini kaybetsin, uzulsun, olsun, baslari derde girsin, basarisiz olsun istemezsiniz. ama reinhard ve yang takiptir, karsilasmalari ve birinin kaybetmesi "kacinilmazdir", o yuzden el mahkum arkaniza yaslanir ve seyredersiniz olan biteni, bir yanda sevinip, bir yandan uzulerek ama her an her saniye cosarak, ve bu muhtesemligin onunde saygiyla egilerek...

    ki bu sayilan 3 karakterin disinda on plana cikan, kendisine sempati beslenen,ustune titrenen daha bir suru karakter vardir her 2 tarafta da...

    insani anlatir bu dizi, en yalin ama bir yandan da en karmasik; en iyi ama bir yandan da en kotu; en guzel ama bir yandan da en cirkin haliyle. ve dogal olarak cesitli ve her biri birbirinden inanilmaz karakterler yaratilmistir, degme filme, kitaba tas cikaracak...
  • japonların savaş ve barış'ı.
  • uzun zaman önce izlediğim halde başlığına ne yazacağım hakkında bir türlü karar veremediğimden bugüne dek bir şeyler yazamadığım başyapıt. hangi birinden bahsedeceksiniz ki onlarca inanılmaz başarılı karakterden mi? sahip olunabilecek en "iyi" imparator reinhard von lohengramm, reinhard'ın sağduyusu siegfried kircheis, humanist tarihçimiz taktik dehası biricik yang wen-li, askeri ve taktik olarak büyük adam oskar von reuenthal, onun has arkadaşı benim favori karakterim adamım wolfgang mittermeyer, sessiz ve derinden gitmeyi seven hesap adamı paul von oberstein, çok çok iyi bir asker dusty attenborough, büyük savaşçı, rosenritters'ın lideri walter von schenkopp, tecrübe deryası büyük general willibald joachim von merkatz, elde olmayan sebeplerden ebüyük sorumluluk alan ama hakkıyla yerine getiren julian minci, hile hurda işlerinin has adamı adrian rubinsky daha gider bu. say say bitmez, bu karakterlerin kimisi izleyenlerde sevgi ve saygı uyandırır kimisi ölçüsüz nefret, kimisine çok kızarsınız kimisine kızamassınız bile o kadar sizden olmuştur. olay örgüsü, taktik savaşlar, entrikalar vs derken kaptırıp gidersiniz 110 bölüm bitiverir. bu kadar büyük bir eserin başlığında bu kadar az entry olması aslında üzücü, umarım bir gün sadece şanssızlık eseri rastgelemedikleri bu başyapıtı izleme fırsatı bulur herkes. sağolasın yoshiki tanaka eksik olma noboru ishiguro.
  • 110 bölümde tam 154 farklı karakter gösterilir ismi cismi olan*.
  • şu zamana kadar izlediğiniz animeler içerisinde en iyi anime hangisidir sorusuna cevap bulamadıysanız benim gibi?bu anime size gerekli yanıtı verecektir.tek kötü yanı fazla kafa yorması.üst üste bikaç bölüm izlendiğinde uyku problemi çekeceksiniz.
hesabın var mı? giriş yap