• ismi telaffuz edildiği an gözümün önünde seksenli yıllar canlanan oyuncu, sarı kısa saçlarıyla hafif alman tipi vardı, kötü kadın rollerine iyi giderdi, buruşuk kumaşlı bol pantolon, plastik halka tokalı kumaş kemer, tozluklar, aerobik saç bandı, siyah tayt üzeri pembe fosforlu mayo, kelebek toka, velhasıl seksenlere dair ne ararsanız bulabileceğiniz bir tarza sahipti. hisseli harikalar kumpanyası'nda (ya da şen sazın bülbülleri'nde) rol almıştır.
  • bir çok insanın zihninde ve geçmişinde acıyla hatırlanan ete kemiğe bürünmüş bir kabus adlı filmin en iyi kadın oyuncu ödülünü hakkıyla almış* baş kadın oyuncusudur. değme malatya sarışınını kıskandıracak saç rengi, muhakkak ki yuvarlak törpülenmiş sivri uzun ve sedefli pembe değilse kırmızı ojeli tırnaklar, bir devrin tabiriyle bilmemne kaşı gibi ip inceliğinde kaşlar, ince ip dudaklar, sopa yutmuş* gibi duran vücuttaki gereğinden uzun boyunda her konuşmada kasılan damarlar ile her biri ayrı bir entry konusun olacak özelliklerin tümünü birden aynı bedende taşıyarak bir ekol olmuştur. seyredenler de saçlarını yolmak için lale belkısa ulaşamamanın hırsıyla kendi saçlarını yolmuştur.*
  • gercek anlamda turkiye'nin ilk mankeni oldugu soylenir.
  • nezleli sesli hatunlar ekolünün üyelerindendir. tüm benzerleri gibi ses tonu nefistir.
  • "milli manken" olarak taninmistir. olgunlasma enstitusu mezunudur. (bkz: olgunlasma enstituleri)
  • ateş böceği ercan ile evlidir. ya da yalçın.
  • 1976 yılında yayınlanan bir röportajı:

    ünlü manken-şarkıcı tiyatroya dönmeyi düşünüyor

    -size sonu acıklı biten bir aşk hikayesi anlatayım mı?
    -ülkenin birinde iki sevgili yaşarmış.günlerden bir gün, kız oğlanı terk etmiş.aradan zaman geçmiş. bir gün kader onları yine karşılaştırmış. bir süre bakışmışlar....sonra, oğlanın ağzından şu sözler dökülmüş:

    bırakıp gitmişti
    bilmiyordu ne istediğini
    seneler sonra yine karşılaşmıştı
    takıp takıştırmıştı, yakıp yakıştırmıştı...
    çilleride çok güzel olmuş
    fakat, yalnız kalmışsın
    tanıdım şimdi seni fakat,
    iş işten geçmiş...

    işte, lale belkıs son plağı “çilli’nin öyküsünü anlatmaya böyle başlıyor. sonra devam ediyor: “genç kızların yüzündeki çillerden esinlenerek hazırladığım şarkımın sözleri bana ait. bayılıyorum şu çillere.” o anlatırken, yüzünde de çok belirgin olan çilleri dikkatimizi çekiyordu. sonra, mavi tüllü, göğüs kısmı açık, tamamen türk motiflerinden esinlenerek hazırladığını söylediği giysisini rüzgarın tatlı okşamalarına bıraktı...onun da adı “çilli”ydi. arkasından “çilli”yi söylerken giyeceğini söyledi.
    “bundan böyle manken lale belkıs yok artık” diye başlıyor lale belkıs. kendini tamamen müziğe verdiğini ve müzikle yapılan uğraşın daha hoşuna gittiğini belirtiyor. ünlü sanatçının yeni plak çalışmaları “çilli” ile bitmiyor. yakında “sevmek suçu” adlı yeni bestesini daha plak yapacakmış.
    geçenlerde, yıldız kenter’den önümüzdeki mevsim sahneye konulacak bir oyunda rol alması için teklif almış...
    sekiz yılı aşkın tiyatro çalışmaları olan belkıs, “şartlar elverirse bu güzel teklifi seve seve kabul edeceğim” diyor.
  • suzan avcı'yı çatlatacak kadar mot-a-mot bir şekilde femme fatale, entrikalarıyla hale soygazi'yi depresyona sokacak derecede kötü ve küstah hallerin çarpıcı kadını. duy beni lale belkıs hastayım sana.
  • bir de tekerlemesi vardir bu bayanin, kizlar ip atlarken soylerlerdi. "lale belkıs, içeriye gel kız, ipten çık kız, dön de aynaya bak" mı ne o tarz bişeydi. son bölümü biraz salladim caktirmayin.
  • (bkz: öteki kadin)
hesabın var mı? giriş yap