*

  • platon'un sokratik diyaloglarından cesaret üzerine olanıdır. diyalogta aristides oğlu lysimachus ve thucydides oğlu melesias, oğullarının erdem kazanmak için dövüş sanatını öğrenmelerinin doğru olup olmadığı hususunda laches ve nicias'a danışırlar. bunun ardından ikilinin birbirine zıt olan fikirleri nedeniyle bu defa sokrates'in görüşlerini öğrenmek isterler. sokrates de laches ve nicias'ı kendi yöntemleri ile sorguya çeker ve onlarla cesaretin ne olduğu üzerine tartışır. ancak diyalog cesaretin varlığı ve nitelikleri üzerinde tatmin edici bir anlaşmaya varılamadan sonlanır.
  • diyalog melesias ve lysimakhos isimli iki aristokratın, askeri tecrübesi olan nikias ve lakhes ile çocuklarının eğitimleri konusunda fikir alışverişi ile açılır. babalarının kendileriyle yeterince ilgilenmemiş, yeterli eğitimler almamış olmalarından ve dolayısıyla vasıfsız hissetmekten yakınarak, melesias ve lysimakhos kendi çocukları için silahlı dövüş ve harp eğitimlerinin gerekliliği ve önemi konusunda fikir talep edecek, nikias ve lakhes bu tavsiye sorgusuna sokrates’in de katılmasını isteyecektir.

    sokrates’in ilk sorgusu gençlerin eğitilmesi konusunda, bahsedilecek eğitimlere vakıf olmayan kişilerin, onların ebeveynleri bile olsa söz hakkı sahibi olup olmadıkları ile başlar. aslında vakit kaybetmeden varmak istediği nokta, lysimakhos’u ve melesias’ın asıl isteği olan çocuklarını erdemli kişiler yapma isteklerine yoğunlaşmakta yatar. bu konuda verilecek eğitimin neyi amaçladığı, hangi araçlara başvurarak elde edileceğinden daha önemli gözükmekte, amaçlanan erdem de bu nedenle iyicene irdelenmelidir. verilecek eğitim silahla dövüş üzerine ise, ortak kanıya göre bununla en ilgili duracak erdem cesarettir. diyalogun bu ikinci kısmında cesaret farklı şekillerde tanımlanacaktır.

    lakhes’in ilk cesaret tanımına göre, 190e “bir insan savaş sırasında yerinden kımıldamadan savaştıysa, o insan cesurdur.” sokrates genel yöntemine başvurarak, kavramları içinde bulundukları özel durumlara yormaktansa onları evrensel olarak ele almayı tercih edecek, bu durumdaysa nikias’ın da diyalogun sonraki bölümlerinde budalalık olarak niteleyeceği cahil cesaretine dayanarak, sonuçlarının rasyonalite içermeyeceği tüm eylemleri cesaret olarak niteleme hatasına düşmemeleri gerektiğini belirtecektir. yani bir insanın savaştan kaçmaması onun için yeterli bir evrensel cesaret tanımı olamayacaktır, nihayetinde cesur bir insan da söz konusu canı olduğunda ve bir kazanç görmediğinde geri çekilmeyi tercih etmez mi?

    lakhes’in ikinci cesaret tanımı ruhun metanetli olma hali olduğu olacak, ancak bu durumda da bilgisizlikten, inattan ve kötü amaçlardan doğabilecek bir metaneti de erdemli bir hal olan cesaretle tanımlamak durumunda kalacağımızdan, sokrates lakhes’in bu tanımı “cesaret, ruhun bilgiyle olan metanet halidir” olarak değiştirmeye sevk edecektir. öyleyse metanetimiz eylemlerimizin olumlu ve olumsuz sonuçlarına dair stratejik hakimiyetimize göre şekil alıyor ise burada cesaretten bahsedebilir miyiz?

    193a “bir insan savaşa gitmiş, cesaret gösteriyor, akıllıca savaşıyor, kendi askerlerinin sayıca daha fazla ve düşmanın daha güçsüz olduğunun farkında, bulunduğu yer de uygun. böyle bir akıllılık gösteren insan mı daha cesurdur yoksa düşman tarafında bulunan ve bu adama saldıran kişi mi?”

    sorusuyla da lakhes cesaretin, sonuçları ne olursa olsun bilgisizce olacaklara dayanma hali olduğunu onaylar şekilde, saldıran tarafın cesur olduğunu belirtecek ve bir önceki konumunun aksi bir noktaya düşecektir.
    platon diyaloglarında genelde gördüğüm kadarıyla sokrates bizleri bu şekilde hatalı pozisyonlara düşürüp, sorularına yönelik çelişkin cevaplar verdiğimizi fark edip yetersizliğimizi bir açlığa dönüştürerek, bilgiyle doymamızı ister hep. burada da söz konusu tartışma istediği kıvama gelmiştir artık, lakhes bu noktada aradan çekilir ve sokrates ile nikhias, erdemleri bilgi formları olarak niteleme işi için kolları sıvarlar, bu diyalog için, cesaret nezdinde. nikhias’a göre,

    195a “cesaret, savaşta ya da başka bir yerde nelerden kaçıp, neleri göze almak gerektiğini gösteren bilgidir.”

    sokrates bu tanımı bir adım daha ileri taşıyacak, korkuyu cesaretin karşısına değil, tanımının içerisine yerleştirerek “şimdi veya geçmişe değil, geleceğe ait bir kötülüğün beklenme hali” olarak, cesareti de “geleceğe ilişkin iyi (korkulmayacak, göze alınacak) ya da kötülerin (korkulacak, kaçılacak) bilgisidir” olarak tanımlayacaktır. güncel bir bakış açısıyla bahsi geçen iyi “olanak”, kötü de “risk” olarak kabul edilirse, cesaret olanak ve risklere dair bilgi sahibi olmaktan gelir demektelerdir kısaca. şirketinizdeki iyi bir analistin swot’una bakıp “ne cesur birisi” diyor musunuz bilmiyorum ama ben bu fikre katılmakta biraz güçlük çekmekteyim. diyalog da zaten bu noktadan itibaren asla mutabakat sağlanamayacak bir noktaya gelecek ve cesaret için tarafların kabul ettiği bir tanım bir türlü ortaya çıkamayacaktır.

    yapılan tanımlamalar arasında sokrates’in içten içe katılır gibi gözüktüğü ancak çürütmek için çeşitli yollara başvurduğu yaklaşımlar da vardır ki, bana kalırsa bu ikilemin ana kaynağı platon’un erdemin bölümleri olarak gördüğü cesaret, adalet, ölçülülük gibi kavramları, insanı her zaman mutlak bir iyi hale vardırma çabasında yatmaktadır. yani, sanki erdem olarak gördüğü cesaret öyle bir tanıma sahip olmalı ki, mutlak bir iyiden asla uzak bir sonuç vermemeli ‘cesaret’i taşıyan eylem. burada kişiden kişiye şiddet ve niteliği değişiklik göstermeye müsait bu kavramlara gereğinden fazla sorumluluk yüklendiğini düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. lakhes platon’un bir kez daha bilgiyi ve bilgeliği övdüğü, olguları da mutlak iyiye yönelttiği ve bilgi ile ilişkilendirebildiği sürece erdem olarak kabul ettiği bir diyalog olarak kalacak benim aklımda.
  • lakhes'in ingilizce yazılışıdır; /leykiiz/ diye okunur.*

    not: iş bankası yayınlarında çıkan çeviride <k> harfiyle, "lakhes" yazar.
hesabın var mı? giriş yap