• françois truffaut'nun yönetip jean-louis richard'la birlikte, senaryosunu bir gazete haberinden esinlenerek yazdığı 1964 yapımı fransız filmi. françoise dorléac (nicole), jean desailly (pierre lachenay) ve nelly benedetti (franca) başrol oyuncuları.
    fransızca "yumuşak cilt" gibi bi anlama gelmektedir ayrıca, ingilizceye de "the soft skin" şeklinde çevrilmiştir.
  • sinemalarda gösterime girdiğinde truffaut'nun ilk büyük başarısızlığı olmuştur bu film. halbuki güzeldir. jules et jim'in hemen ardından hitchcock ile beraber o meşhur röportaj kitabını tamamlamış, zannediyorum onun etkisiyle bir aldatma hikayesi olan la peau douce'ü oldukça hitchcockyen bir tavırla (yani eskisine oranla daha fonksiyonel, hikaye anlatmaya yönelik bir tavırla) çekmiş, temponun hızlandığı kimi noktalar dışında yeni dalga üslubundan uzaklaşmıştır. hikaye dönemine göre oldukça yeni bir şekilde, eşini aldatan bir adamı anlatırken, aşk üçgenünün her elemanına eşit davranmış, kimseyi kötü kılmamayı (yuva yıkıcı, şirret kadın, sorumsuz erkek, frijit eş.. bu klişelerin hiçbiri yok), suçlu kılmamayı becermiş turufo.
  • --- spoiler ---
    yasak aşkın öznesi iki âşık çift, bir sahnede küçük bir sahafa girerler. rafların birinin üstünde hitchcock'un fotoğrafının bulunduğu bir dergi göze çarpar. o yıl hitchcock marnie'yi çekmiştir, truffaut da yumuşak ten'i (la peau douce).

    hitchcock boşuna belirmemiştir çerçevede: buna uygun olarak film hitchcockyen bir motif mahiyetindeki şüphe sözcüğü etrafında şekillenerek çıkışsızlığa doğru sürüklenir: balzac uzmanı yazar pierre (jean desailly) evliliğinden şüphe duyan bir adamdır. sevdiği genç hostes nicole (erken ölen güzellik françoise dorléac) bir türlü pierre'den emin olamaz, çünkü orta yaşlı adam aşırı baskı altındadır ve sosyal çevresinin ruhunda yarattığı tahribatın üstesinden gelemez. pierre'in karısı franca (nelly benedetti) ise kocasının kendisini aldattığından şüphelenir ve sonunda trajik gerçeğin farkına varır.
    --- spoiler ---

    özetle yumuşak ten, françois truffaut'nun hitchcock'a en çok yaklaştığı filmler arasındadır ama son tahlilde kendisine özgüdür. kişisel bir yargıda bulunmak gerekirse, truffaut'nun en sevdiğim beş filmi arasındadır. etkisinden kurtulabilmek mümkün değil.
  • truffaut'nun 4. filmi olan yumuşak ten, kesinlikle çok iyi bir truffaut filmi bence, siyah beyaza bu kadar yakışan çok film yoktur herhalde.

    film, yönetmenin karakterlerini çıkmazlara, kendilerini zorlayıcı durumlara sokarak ne yapacaklarını merak ettikleri bir hikayeye dahil ediyor ; bu sefer bir aşk üçgeni söz konusu diyebiliriz. baş karakterimiz yazar pierre evlilik dışı bir ilişki yaşamaya başlıyor ve filmin dörtte üçü bu ilişkinin başlaması, gelişmesi ve nihayetine ayrılıyor. burada, yönetmenin aynen bir önceki filmi jules ve jim'de olduğu gibi bir sıradışılık söz konusu: jules ve jim üçlü bir ilişkinin mümkün olup olmadığını karakterleri üzerinden hikaye ediyor ve bunuu bir de araya serpiştirdiği ilgi çekici güzel görsel oyunlarıyla ve kurgu sürprizleriyle destekliyordu. jules ve jim'de de yumuşak ten'de de genel ahlak kurallarına uymayan ve kınanabilecek ilişki, sevgi, aşk imkanlarından, olasılıklarından bahsediyor yönetmen. yumuşak ten'in çok güzel müziği, ve siyah beyaz görüntü yönetmenliği kadar senaryosunun da çok iyi olduğunu söyleyebiliriz, özellikle "yasak ilişki"nin gelişme sürecinde yaşananlar tipik bir filmde görmeyi beklemeyeceğimiz bir çok güzel anla dolu, bunlar örneğin bize binlerce uyduruk senaryosuyla aşkı pazarlayan hatta onu metalaştıran, klişelerle dolu filmler ve dizilerle karşılaştırılınca- hepimizin aşina olduğu, izleme ve seyretme tecrübelerimize kıyasladığımızda neredeyse 60 sene öncesinde çekilmiş olmasına rağmen bir tazelik, bir eskimemişlik hissi veriyor; çnkü truffaut bence bir edebiyatçı gibi yaklaşıyor karakterlerine ve hikayesine. bunu çektiği ilk 4 filminde de (şu an sadece 4 filmini izledim yönetmenin çünkü) görebiliyoruz.

    ancak filmin finali, filmin hikaye ettiği şeyi kısırlaştıran ve fazlasıyla film kokan, klişe bir final, ve bu durum filmin niteliğine zarar veriyor, çünkü hikayeyi anlatırken bilindik bir şey anlatmasına rağmen onu yenileştirip anlatabilen bir kalemin mutlaka bir "son" yazacaksa hikayesine, bu sonu da aynı şekilde kıvırabileceğini, çok daha sinemasına uyan, aynı rengi taşıyan bir "son" olabileceğini düşünmemek de imkansız.

    yumuşak ten, finaldeki teklemesine rağmen çok iyi bir sinema örneği. truffaut hakikaten de iyi ki sinema var dedirtiyor insana, ve elbette iyi ki edebiyat!
  • "truffaut önyargılarını yıkma kuşağı"nda izlenmiş, fakat önyargılara mesnet olabilecek oldukça fazla malzeme sunan, vasat bir "aile" övgüsü.

    günümüzde metresi/sevgilisi olmayan eşin dövüldüğü fransız sinemasının nereden, ne zorluklarla geldiğini görmek adına haşin bir örnekken, cinsel devrimini yaşamamış fransa burjuvazisinin çankırı'dan hâllice olduğunu da gösteren film.

    jules et jim gibi sınırları müspet anlamda zorlayan bir filmden sonra, bu kadar "aile ocağı"nın kucağına düşen bir yapım olmasıyla truffaut, çokça aşina olduğumuz aşk üçgeninin kenarlarını parçalamak, olmadı aşındırmak yerine kara bir yeniden uyarlama yapıyor. elbet burada, beyaz, burjuva ve kültürel sermayesiyle her şeye hakkı olduğunu düşünen* bir adamın "çıtır" hûlyalarıyla tam da çatırdamaya başlayan eril tahakkümü nasıl yeniden ürettiği olgusuyla şaşırtan film.

    nitekim, nouvelle vague furyasında her şeyi parçalayıp yıktıktan sonra kendisini de parçalayarak çılgın bir dedeye dönüşen godard'ın bayramda elini öpmeye sevk eden yapım.
  • françois truffaut 'nun kıyıda köşede kalmış filmlerinden. diğer truffaut ve yeni dalga filmlerinden farklıdır ama yine de izlenesi bir filmdir. sadece nick annem françoise dorleac ve meşhur dans sahnesi için bile izlenebilir.
    --- spoiler ---

    ayrıca bu filmdeki bir sahneyi truffaut la nuit americaine filminde aynen tekrar etmiştir. nicole ve pierre otelde sabahlarlar. kahvaltı tepsisini nicole odanın dışına bırakır ve bir kedicik gelip kalanları sıyırır. aynı sahne la nuit americaine adlı filmde de, film çekimi sırasında karşımıza çıkar
    --- spoiler ---
    sonuç olarak ne truffautsuz ne kedisiz
    edit:imla
  • bilindik bi hikaye’yi truffaut çekmiş öyle bi film. yine de insanın yanar döner halini en güzel aktaranlardan.
  • paralel işler:

    la peau douce (1963)

    le petit soldat (1964)
hesabın var mı? giriş yap