• kuantum fiziği dahilinde kuantum dalgalanma (veya kuantum çalkalanma, quantum fluctuation), uzayın belli bir noktasında, werner heisenberg'ün tanımladığı belirsizlik ilkesi dahilinde, enerji miktarındaki geçici değişmedir. bu olay, enerji korunumu ilkesinin ihlal edilebileceğini göstermektedir. ancak bu ihlal; sadece çok küçük zaman aralıklarında olabilmektedir. buna rağmen fizikçiler, bu ihlalin yapıldığı anda var olan koşullara bağlı olarak sürenin uzatılabileceğini ve hatta, evren'i yaratabilecek bir baloncuğun yoktan oluşup genişleyebileceğini ileri sürmektedir. buradaki yazımızda, bunun her türlü evren modeli için mümkün olduğunun matematiksel kanıtının yapılıp science dergisinde yayınlandığına dair bir haber çevirisi paylaşmıştık. peki ama kuantum dalgalanma nasıl hiçlikten enerji, dolayısıyla madde oluşumuna neden olabilir? bunun evren algımız açısından değeri ve önemi nedir?

    kuantum dalgalanma sonucunda sanal parçacıkların madde-antimadde çiftleri hiç yoktan var olabilmektedir. sanal parçacıklar, kuantum alan teorisi dahilindeki matematiğin bir sonucu olarak ortaya çıkan, henüz tam olarak anlaşılamamış bir konsepttir. bu parçacıklar, doğrudan yapılan gözlemlerle tespit edilememektedirler. matematiksel hesapların gözlenebilir ve tespit edilebilir kısımları üzerinde etkileri olmadığı için, bunlara "sanal" parçacık denmiştir. ancak bu yapıların çok ilginç özellikleri vardır: ilk olarak, fiziğin temel ilkelerini ihlal edebilmektedirler. örneğin zamanda geriye hareket edebilmektedirler, enerji korunumuna tabi değilmiş gibi davranmaktadırlar ve hatta ışıktan hızlı hareket edebilmektedirler. bunların hiçbiri, gerçek parçacıklar tarafından yapılamaz. sanal parçacıkların bunu yapabilmesinin nedeni, varlıklarının madde ve enerji üzerindeki toplam etkisinin her zaman sıfır olmasındandır. gerçek bir madde, asla bu kuralları ihlal edemez, çünkü kendisinin sebep olduğu her şey, "bilgi değeri" taşır ve etrafındaki sistemi toplamda sıfır olmayacak şekilde etkiler. sanal parçacıklar ise, her zaman kendilerini iptal eden karşıt sanal parçacıklarla bir arada oluştukları için, fiziğin tüm temel ilkelerini ihlal edebilirler. burada uyaralım: sanal parçacıklar, anti parçacıklar ile karıştırılmamalıdır; ayrı konulardır. sanal parçacıklar olduğu gibi, sanal anti parçacıklar da bulunmaktadır. bunların etkileri, maddenin karşıtı olan antimaddeden farklıdır.

    bu kulağa fantastik geliyor olabilir; ancak kuantum mekaniğinin en temel bulguları arasında yer almaktadır. üstelik, gerçek madde ve enerji üzerinde tekil etkileri de tespit edilmiştir. az önce, maddeye ve enerjiye etki edemeyeceklerini söylemiştik. ancak bu, sanal parçacıkların toplam etkisidir. sanal parçacık çiftlerinin tekil halleri, madde ve enerjiyle etkileşebilir. ancak sanal parçacıkların sistemin toplamına etkisi sıfırdır. sanal parçacıkların etkileri, sayısız defalar, çok çeşitli fiziksel araştırmalarda tespit edilmiştir. coulomb kuvveti, dipoller arası manyetik kuvvet, elektromanyetik indüksiyon, zayıf çekirdek kuvveti, kuarklar arası güçlü çekirdek kuvveti, fotonların spontane saçılımı, vakum polarizasyonu, casimir etkisi, atomik düzeydeki lamb kayması, hawking radyasyonu gibi sayısız olguda, sanal parçacıkların etkisi tespit edilebilmiştir. kendileri doğrudan gözlenip tespit edilememektedirler; ancak doğru yere bakmayı bilirseniz, etkileri ayırt edilebilmektedir. hatta günümüzde, bu sanal parçacıkların muhtemelen evren'in her noktasında her an oluştuğunu ve sonrasında hemen yok olduklarını doğrulamaktadır.

    peki bunun evrenin var oluşuyla ilgisi nedir? bu çok kapsamlı bir konu ve üzerine cilt cilt kitaplar yazıldı, yazılıyor ve yazılacak. ancak çok kısa bir düşünce zinciri, bizi şu noktaya getirmektedir: evrendeki bütün maddenin ve enerjinin toplam enerjisi sıfırdır. en azından birçok ayrı bilim insanının (stephen hawking ve michio kaku gibi) analizleri bunu göstermektedir. eğer ki toplam enerji sıfırsa evren, hiçlikten var olabilen kuantum dalgalanmanın bir ürünü olabilir! yani kocaman bir sanal parçacık içerisinde yaşıyor olabilir miyiz? ancak sanal parçacık çiftlerinin çok kısa bir süre için var olabildiğini, sonrasındaysa yok olmak zorunda olduğunu söylemiştik. bu ne olacak?

    sorunun cevabı, büyük patlama teorisi ve alt başlıklarında gizli. modern fiziğin anlaşmaya vardığı en temel noktalardan birisi, büyük patlama'nın bir noktada, müthiş küçük bir hacimde ve bir anda gerçekleştiği ve sonrasında müthiş hızlı bir genişleme (enflasyon) dönemine girildiğidir. bugün, mikrodalga artalan ışıması ve kütleçekim dalgaları gibi bulgular, bu görüşleri doğrulamaktadır. bir diğer önemli nokta da, bu genişlemenin başlaması için çok çok çok küçük bir miktar enerjinin yeterli olduğudur. tıpkı bir orman yangını gibi, ufacık bir "enerji", her şeyi başlatabilir. çünkü başlangıç çok küçüktür ve sonrasında var olan her şeyin toplam enerjisi sıfırdır. kuantum dalgalanma olayı evren içinde de, muhtemelen evren'in oluşmasından önce de, sürekli gerçekleşen bir olay olabilir. bir diğer deyişle, tıpkı evren'imiz içerisinde var olduğu gibi, hiçlik içerisinde de kuantum dalgalanma durmadan süregeliyor olabilir. bunların enerji dengesi ve özellikleri her seferinde birbirinden farklıdır ve o kadar çok sayıda meydana gelir ki, içlerinden biri, doğru şartlarda meydana gelirse, evren'in başlangıcını tetikleyecek genişlemeyi yaratabilir!

    bunun mümkün olabileceğini de, yukarıda verdiğimiz haberdeki araştırmacılar matematiksel olarak göstermiş oldular: wheeler-dewitt denklemlerinin özel bir alt küme çözümü... bu denklem, modern fiziğin iki mihenk taşı olan kuantum mekaniği ile genel görelilik teorisi'ni birbirine bağlamaya çalışan bir denklemdir. eğer bu başarılabilirse, kuantum kütleçekim teorisi inşa edilebilecektir. denklemin kendince sorunları vardır (zaman problemi gibi), ancak yine de önemli bir matematiksel ifade olarak görülmekte ve yaygın olarak kullanılmaktadır. çünkü, işe yaramaktadır!

    kuantum dalgalanma sonucu hiçlikten oluşan varlık, science dergisinde yayımlanan makaleye göre, evrenin herhangi bir şekil modelinde oluşabilmektedir. matematiksel olarak yapılan bu ispattan önce, evrenin sadece dümdüz olması halinde kuantum dalgalanmanın hiçlikten bir evren yaratabileceği, çünkü ancak o zaman sanal parçacıkların toplam etkisinin sıfır olabileceği düşünülüyordu. ancak yapılan araştırma, evrenin şekli ne olursa olsun (açık, kapalı veya düz), kuantum dalgalanmanın hiçlik içerisinden toplam enerjisi sıfır olan bir varlığı, kendiliğinden ve durup dururken yaratabileceğini doğrulamış oluyor.

    buna kesin gözüyle bakmak çok doğru olmaz; halen doğrulanması, tekrarlanması ve gözlenebilir kanıtlarla desteklenmesi gerekiyor. bunları elde etmek için epey bir beklememiz gerekebilir. fakat ola ki bu hesap doğruysa ve deneysel olarak gösterilirse, evrenin nasıl var olduğunun sorusu nihai olarak çözülmüş olabilir. en azından o yöne doğru büyük bir adım atmış olabiliriz. hatta bu keşfin, "evren'in dışında ne var?" sorusuna da cevap veriyor olması muhtemel: kuantum dalgalanmalar ile örülü devasa bir hiçlik. bunun içerisinde, çok sayıda var olmuş ve var olan evren... bizim evrenimiz, hiçlik içerisinde sürekli yanıp sönen noktacıklar gibi olan kuantum dalgalanmalarının içinde var olabilmiş, sıradan bir genişleme olabilir. ancak o zaman neden bu kadar karmaşık ve girift bir içeriğe sahip? madde ile antimadde birbirinden nasıl ayrıldı? toplam enerji sıfırsa, belli lokalitelerde bu enerji nasıl öbeklendi? bu ve bunun gibi sorularla bu sahadaki bulgular bilim camiası tarafından heyecanla, merakla ve eşit derecede şüpheyle karşılanıyor.

    son olarak... bu bulgu ve evrenin olası bu modeli, aslında bizim "yok olduğumuz" anlamına mı geliyor? hayır, bu hatalı bir yorum olurdu. çünkü biz, maddden oluşan varlıklar olarak, neysek oyuz. yani evrenin toplam enerjisinin sıfır olması veya hiçlikten var olduğumuz gerçeği, bizim "hiç" olduğumuz anlamına gelmiyor. çünkü nasıl var olduğumuzu keşfetmemiz, var olduğumuz gerçeğini değiştirebilen bir keşif değil. biz, evrenin pozitif madde-enerji tarafında bulunan yapılarız. bunu hiçbir bulgu değiştirmeyecek. ancak bu keşif, bizim varlığımızın "devasa" bir hiçlik içerisinde olduğunu doğrulayabilir. bunun sonucunda, hiçlik içerisinde sonsuz sayıda evrenler oluşabileceği fikrine de kapı aralanmış olur. zaten çoklu evrenlere yönelik bulguların ve bilgilerimizin giderek arttığı günümüzde (buradan ve buradan bakabilirsiniz), bunu keşfetmek de büyük bir atılım olurdu.

    henüz bir yargıya varmak ve kesin gözüyle bakmak için çok ama çok erken. bu yaklaşımla ilgili olası sorunlar da (doğallık sorunu, hiyerarşi sorunu, vb.) ileri sürülüyor (bir örnek buradan okunabilir). ileri sürülen bu sorunların hiçbiri, modeli yanlışlamıyor, sadece kapsamını daraltma potansiyeline sahip soru işaretleri ileri sürülüyor. bu konuda araştırmalar halen devam ediyor. ancak evrenin var oluşunun mekanistik bir modelle açıklanmasına yönelik atılan bu adımlar, bilimin gelecekte ne kadar güçlü bir yol gösterici haline geleceğinin sinyallerini veriyor. bekleyip göreceğiz.

    hazırlayan: çmb (evrim ağacı)

    görsel: ana görselde gördüğünüz çizim, konuyu güzel bir şekilde özetliyor. en alt tabakadaki ızgaralar, aslında var olan şeyler değildir. hiçlik, hayali bir ızgara olarak tanımlanmaktadır (bilgisayar çizim eğitimi almış olanlar bunu iyi bilecektirler). bunun içerisinde durmaksızın ve her noktada dalgalanmalar olur. bu sırada hiçlikten var olan parçacıklar, anlık olarak var olup yok olurlar. bazen (eğer ki bu yaklaşıma yöneltilen eleştirileri dikkate alacak olursak, çok çok nadiren demeliyiz), bu dalgalanmalardan bir tanesi anlık olarak oluşup yok olmaz ve hızla genişlemeye başlar. işte büyük patlama anı, bu an olabilir. sonrasında ise, devasa bir "sıfır" şişip genişler ve kendi içinde madde ve anti-madde oluşmaya başlar. hayal etmesi her kuantum mekaniği konusunda olduğu gibi çok zor, farkındayız. ancak bu, gerçeklik değerini değiştiren bir sorun değil.

    kaynaklar ve ileri okuma:
    physical review letters, physical review, and review of modern physics
    astro society
    a universe from nothing
    ınflation for beginners
    prof. matt strassler
  • modern kozmolojinin en büyük kuramlarından biri evren'in büyük bir patlama ile başlamasıdır. ayrıca bu yalnızca bir fikir değil aynı zamanda sayısız kanıt ile desteklenmiş bilimsel bir kuramdır. kanıtlar arasında öncelikle kozmik mikrodalga arkaplan ışıması vardır. bu, büyük patlama'nın bir çeşit "yankılanması"na benzetebilirsiniz. dahası, sürekli genişlemekte olan bir evren içinde olduğumuzu biliyoruz. zamanda geriye gittiğimizi hayal edersek bu genişleme, bir noktada kökeni, yani büyük patlama'yı işaret etmektedir. ayrıca evren içerisinde bol miktarda helyum-4, helyum-3, döteryum gibi temel elementler bulunur. tüm bunlar, büyük patlama kuramı'yla hesaplanabilmektedir.

    ama hala yapbozun büyük bir parçası eksik. büyük patlama'nın kendisine ne sebep oldu? yıllardır kozmologlar evren'in kendiliğinden oluştuğu fikrine güvendi; yani büyük patlama, evren'i yoktan var edebilecek bir kuantum dalgalanmasının sonucu olduğunu düşündüler. kuantum mekaniği hakkında bildiğimiz kadarıyla bu oldukça makul bir fikirdir. ama sahiden fizikçilerin daha fazlasına ihtiyacı vardı: bu fikre can verecek daha matematiksel bir kanıta... nihayet, 11 nisan 2014'te, çin'deki wuhan fizik ve matematik enstitüsü'nde çalışan dongshan he ve arkadaşlarının çalışmaları sayesinde fizikçiler istediklerini elde ettiler. çünkü bu kişiler, büyük patlama'nın gerçekten de kuantum dalgalanmaları sebebiyle kendiliğinden olmuş olabileceğinin ilk titiz/kesin kanıtı ile geldiler.

    bu yeni kanıt, wheeler-dewitt denkleminin özel bir çözüm kümesine dayanıyor. 20. yüzyılın ilk yarısında kozmologlar modern fiziğin iki temel direğini (kuantum mekaniği ve genel görelilik), evren'i tam anlamıyla tanımlayacak bir şekilde birleştirmekte zorlanıyordu. tüm söyleyebilecekleri bu kuramların tamamen birbiriyle ters düştükleri idi. büyük buluş, 1960'lı yıllarda fizikçi john wheeler ve bryce dewitt'in önce bahsettiğimiz birbiri ile bağdaşmayan iki fikri şimdi wheeler-dewitt denklemi olarak bilinen matematiksel bir çerçevede birleştirmesiyle geldi. dongshan ve iş arkadaşlarının çalışması bu denklem için yeni çözümler araştırmaktı.

    düşüncelerinin kalbinde heisenberg'in belirsizlik ilkesi yatıyor. bu ilke, fizikçilerin yarı-durağan sahte vakum (metastable false vacuum) dedikleri şeyde gerçekleşen kuantum dalgalanmalardan ötürü küçük bir boş uzayın yoktan var olmasına olasılıksal olarak izin verir. bu olduğu zaman iki olasılık var: uzay baloncuğunun hızla genişlemediği durumda baloncuk neredeyse aynı anda yok olur. ancak eğer baloncuk yeterince büyüklüğe genişlerse, işte o zaman geri döndürülemez bir şekilde bir evren yaratılır.

    soru şudur ki: wheeler-dewitt denklemi buna izin veriyor mu? dongshan ve iş arkadaşları şöyle söylüyor:

    "bir kere küçük bir gerçek vakum (true vacuum) baloncuğu yaratıldığında, katlanarak büyüme şansı olduğunu kanıtladık."

    soruna yaklaşımları şöyleydi: tamamen yarıçapıyla tanımlanmış küresel bir baloncuk düşündüler. sonra da bu yarıçapın genişleme derecesini tanımlayan denkleme ulaştılar. ardından baloncuğun geometrisi için üç senaryo dikkate aldılar - kapalı, açık ya da düz. bu senaryoların hepsinde baloncuğun katlanarak genişleyebileceği ve dolayısıyla evren'i oluşturabilecek büyüklüğe ulaşabileceği bir çözüm buldular: yani büyük patlama'ya bu kozmologların üzerine kuramlar inşa edebilecekleri bir sonuç. çok ilginç bir sonuç.

    günümüzün evren modellerindeki önemli bir değişken de kozmolojik sabittir. bu, uzay vakumunun enerji yoğunluğunu tanımlayan bir terim. aslen einstein tarafından genel görelilik kuramı dahilinde ileri sürülmüştür ve hubble'ın evren'in genişlediği keşfinden sonra yine einstein tarafından terk edildi. 1990'lara kadar, çoğu kozmolog kozmolojik sabiti sıfır kabul etti. ancak daha sonraları kozmologlar evren'in genişlemesinin ivmelenmesine sebep olan bir şeyin kanıtını buldular. bu da, kozmolojik sabitin sıfır olamayacağı anlamına geliyordu. yani yeni bir evren kuramı kesinlikle sıfırdan farklı bir kozmolojik sabit barındırmak zorunda.

    peki, kozmolojik sabitin dongshan ve iş arkadaşlarının yeni kuramındaki rolü nedir? ilginçtir ki bu kişiler, yaptıkları çözümlerde kuantum potansiyeli diye bilinen bir niceliğin kozmolojik sabitin rolünü oynadığını söylüyorlar. bu potansiyel, fizikçi david bohm tarafından 20. yüzyılın ortalarında geliştirilen pilot dalga kuramı denilen bir fikirden geliyor. bu kuram, kuantum mekaniğinin tüm geleneksel tahminlerinin üstüne bir de kuantum potansiyeli olarak bilinen ek bir terimi daha içerisinde barındırır. eğer kuantum potansiyeli, parçacığın gerçek konumunu bulmaya çalışmak gibi şeyler için kullanılırsa; kuram, kuantum mekaniğini tamamen deterministik yapma etkisine sahip.

    buna rağmen fizikçilerin büyük bir kısmı bohm'un fikrini benimsemedi çünkü tahminleri geleneksel versiyonun aynısıydı ve farklı olduğunu söylemenin deneysel bir yolu yoktu. yine de fizikçileri gerçekliğin doğasının olasılıklı açıklamasını kabul etmeye zorladı ki onlar da seve seve kabul ettiler. kuantum potansiyelinin, evren'in kökeninin bu yeni matematiksel açıklamasının gerekli bir parçası olması gerçeği sahiden büyüleyici.

    belki de bohm'un fikirlerini bir kez daha gözden geçirme zamanıdır.

    evrim ağacı eklemesi: konunun daha iyi anlaşılması için, makalenin sonuç kısmını türkçeye çevirerek eklemek istiyoruz:

    "özet olarak, bu makalede evrenin hiçlikten, kendi kendine (spontane olarak) yaratılabileceğinin matematiksel bir kanıtını sunduk. küçük bir gerçek vakum balonu, metadengeli sahte vakumda meydana gelen bir kuantum dalgalanmayla yaratıldığında, eğer ki düzenleme faktörü p, -2'ye ya da 4'e eşitse eksponansiyel olarak (giderek hızlanan biçimde) genişleyebilir. bu sayede, erken evren geri döndürülemez biçimde var olur. burada, kuantum potansiyelinin, baloncuğun eksponansiyel olarak büyümesi için gereken gücü verdiğini gösterdik. dolayısıyla, erken evrenin doğumu, tamamen kuantum mekanizmaları tarafından belirlenmektedir.

    kişi; zaman, uzay ve maddenin erken evren içinde hiçlikten nasıl var olduğunu sorabilir. baloncuğun eksponansiyel genişlemesiyle, uzay ve zamanın oluşacağı şüphesizdir. heisenberg'ün belirsizlik ilkesi'ne göre, kuantum dalgalanmaları sonucu sanal parçacıklar oluşacaktır. genel olarak konuşacak olursak, sanal bir parçacık, doğumundan hemen sonra yok olacaktır. ancak tek bir çifte ait 2 sanal parçacık, yok oluşlarından hemen önce, baloncuğun eksponansiyel genişlemesi nedeniyle ayrılabilir. bu nedenle, vakum balonu eksponansiyel olarak genişlerken büyük miktarda gerçek parçacık oluşur. baloncuğun eksponansiyel genişlemesiyle oluşan parçacık yaratılışının karmaşık matematiksel hesaplamalarını, ilerleyen çalışmalarımızda göstereceğiz."

    çeviren: m.furkan pazar (evrim ağacı okuru)

    düzenleyen: çmb (evrim ağacı)

    not: konuyla ilgili bir diğer haber ve analiz buradan okunabilir. makalenin içinden bir sayfayı ve sonuç kısmını en altta görebilirsiniz.

    kaynaklar ve ileri okuma:
    arxiv physics
    medium

    http://www.evrimagaci.org/fotograf/35/6609
  • werner heisenberg'in tanımladığı belirsizlik ilkesi dahilinde, enerji miktarındaki geçici değişmedir. bu olay enerji korunumu ilkesinin ihlal edilebileceğini göstermektedir. ancak bu ihlal çok küçük zaman aralıklarında olabilmektedir.
    (bkz: kozmik mikrodalga arkaplan ışıması)
  • evren hakkında ufkumuzu ikiye katlayan bir kavram. ileri okumalar için, buradan ve şuradan yararlanılabilir.
  • kuantum belirsizliği sebebiyle, boş uzayda çok kısa bir süreliğine elektron-pozitron çifti var olup yok olabilir. belirsizlik ilkesi gereğince bu olay ne kadar düşük enerjili olursa olay o kadar uzun sürer. gravitasyonel alan negatif enerjiye, madde ise pozitif enerjiye sahiptir. bu iki değer birbirini götürür ve dolayısıyla evren teorik olarak düz ve sonsuz olur.

    evrenin toplam enerjisinin sıfır olması veya hiçlikten var olduğumuz gerçeği, bizim hiç olduğumuz anlamına gelmiyor tabi. sadece evrenin pozitif madde-enerji tarafında bulunan yapılarız.
  • bilmeyenler için benzetme yoluyla kısaca açıklamaya calisiyim.
    kuantum dalgalanma der ki enerji yoktan var ol(abilir)ur. var olan enerji de yok ol(abilir)ur.

    mesela küçük bir çocuk nefesini çeksin ve üfleyip büyük bi su baloncuğu yapsın, siz o baloncuğu yakalayana kadar veya yakalasaniz bile o su baloncuğu eninde sonunda yok olmaya mahkumdur. bunu değiştiremezsiniz. bu su baloncuğunu yapmak için bir enerji harcandı ve ortaya bir baloncuk çıktı ancak mutlak suretle yok oldu.
    kuantum dalgalanması da der ki; saniyenin katrilyonda birinde bile olsa enerji(kütle) kendiliğinden ortaya çıkabilir ama ortaya çıkan bu enerji (kütle) siz onu elinizde tutmaya çalışsanız bile tıpkı su baloncuğu gibi yok olur.
    yanisi enerji yoktan var olur ama sen bu enerjiyi gozlemlesen bile kullanamazsin.

    kuantum dalgalanmaya matematikteki limit kavramıyla bakıldığında daha da anlaşılır oluyo. o anlık olarak bakarsanız kuantum dalgalanma termodinamik 2 ile çelişir ancak uzun bir zaman aralığında bakarsaniz yani bir bütün olarak incelendiğinde celismez.
    haydan gelen huya gider :)

    hatta kuantum dalgalanma yer değiştirme vektoruyle de çok kolay anlaşılabilir; bir daire etrafında koşuya başlayıp tekrar aynı yere geldiğinizde durun, dairenin çevresi kadar bir alan koşup enerji harcadınız ama yerdegistirmeniz kocaman 0. o kadar koşup enerji harcamanıza rağmen yeriniz değişmedi.

    bu yüzden de bazı fizikçiler evrenin büyük bir kuantum dalgalanmasinin sonucunda oluştuğunu düşünüyorlar. koşu orneginden devam edelim. koşuya başlarken cebinizde bir adet elma olsun koşuya öyle başlayın (sağlık için elma iyidir :), siz koşarken cebinizden elma düştü ve siz bunu fark etmeyip koşuya devam ettiniz. elma sizin vucudunuzun bir parcasi olmadığı için sizi veya kostugunuz hızı herhangi bir sekilde etkilemedi. hayatınızın sonuna kadar dairenin etrafında hep aynı hızda koşmakla yükümlü olduğunuzu düşünün. elma yakın ama elmayı almaya yönelik bir hamle yaparsanız hızınız degisecek ve bu hız değişirse ne olacağını siz de dahil hiçkimse bilmiyor. durum tamamen bu.
    bu örnekte elma evreni, koşucu da kuantum dalgasını temsil etmektedir.
hesabın var mı? giriş yap