• türlü müzük grubuna filan isim olmus orada burada gecen bir kelimedir. kelimenin kokeni nedir bilinmez ama bu kadar populer olmasinin sebebi anthony burgess in romanından stanley kubrick tarafından uyarlanarak cekilmis olan otomatik portakal orjinal ismiyle a clockwork orange filmindeki süper manyak genclerin, geceleri sehirde estirdikleri rastgele terörden önce buluşma noktalarının isminin korova milk bar olmasıdır. burada icinde bir cesit uyusturucu olan sutlerini icerler.* mekan burgess'in romanında da ayni adla gecer. sozcuk ingilizce olmamakla birlikte, burgess'in romandaki genclerin kendi aralarında konusmalari icin bolca rusca, slavca vesaire olan bir dil gelistirdigini de unutmayalim.
  • su anda adi korovakill olan grubun eski adi.

    (bkz: korovakill)
  • "o da kendi oğluna engel olamayacaktı kardeşlerim. dünyanın sonuna kadar da böyle filan gidecekti, durmadan durmadan durmadan, kocaman dev bir herif filan gibi, belki dev ellerinde leş kokulu pis bir portakalı döndürüp döndürüp duran bizim tanrı'nın kendisi gibi (korova sütbarı sağ olsun)." anthony burgess - a clockwork orange

    (bkz: milkybar), korova milkbar, korova milky bar
  • artvinlilerin erik, kızılcık gibi meyvelerden yaptığı muazzam ötesi konsantre meyve suyu. konsantre meyve suyu dediysem aldanmayın, baya bildiğiniz katı kıvamlıdır. hani jöle gibi ama kımıl kımıl değil. bıçakla, kaşıkla bir parça alır, ılık suyla eze eze açar, sonra sulandırıp tercihe göre şeker ilave edersiniz.

    köyden her yıl gelirdi eskiden, ben de çok sevdiğim için çocukluğum bunu yapmakla geçti. yapımı biraz zahmetli olduğu için akşam yemeği koşturmacasında isteyince kendin yap derdi annem. o sert halini açması çok zordu ama çok sevdiğim için üşenmez yapardım ailecek içerdik.

    müthiş iç ferahlatan bir içecektir aynı zamanda. kaynatılarak yapılan meyve suları dahi halt etsin öyle diyeyim. bu da köy usulü, meyvelerin kaynatılmasıyla yapılıyor ama daha bir konsantre oluyor. böyle kapaklı bir kapta, oda sıcaklığında iki yıl dursa bozulmuyor. üstelik konserve halde değil. defalarca o kapak açılıp içinden birer kaşık alınıyor. eskiler saklama yöntemlerini çok iyi biliyordu. keşke daha iç içe büyüyebilseydim o kültürle, ah keşke..

    uzun yıllardır ben de içmedim. şimdi durduk yere nereden geldi aklıma bilmiyorum. buraya baktım göremedim bir şey. bari adı kalsın.
hesabın var mı? giriş yap