• (bkz: kibbutz)un rus versiyonu
  • rusyada komunist rejim sirasinda kurulan kooperatifler.
  • sosyalist sovyetler birliginde kollektif ciftliklere verilen ad.
  • eski sovyetler birliğinde üretimin, mülkiyetin ve tüketimin kolektif
    olduğu bir kooperatif biçimidir. kolhoz üyelerinin kendilerine yeterli bir ev, bir
    bahçe, birkaç hayvan vb. özel mülkiyeti olabilirdi.
  • bir de nazim hikmet'in burada asilarak idam edilen bir kiz icin yazdigi siir vardir.
    (bkz: tanya)
    (bkz: zoe)
  • sscb'de tarımsal devlet işletmesine verilen isimdir.tamamen makinalaşmış olan bu kuruluşlar zamanında örnek çiftlik olmuşlardır. personeli ücretli olup mühendislerin yönetiminde çalışır.
  • kolhoz'da yaşamış, çalışmış veya çalışmakta olan kişiyi tanımlamak (ve biraz da aşağılamak) için köylü manasına da gelecek şekilde "kolhoznik" kelimesi kullanılır.
  • rusca da ciftlik anlamina gelen bir kelimedir, buyuk ekim devrim'i sonrasinda toprak sahiplerinin mallarina el konulmasi suretiyle olusturulmuslardir

    sosyal bilimlerden fazla anlamam, gerekli olup olmadiklari hakkinda da pek acik bir fikrim yoktur ama genellikle sosyal bilimlerin herhangi bir alaninda kariyer yapanlara anlamsiz gozlerle bakariz, daha cok laboratuvar calismalarina, datalara, sinyal alip vermeye alismisiz, komunist sistemide nedendir bilemem ama bir sekilde benimsemisiz, zira tam olarak ne teorisini ne de ekonomik sisteminin dayandigi temelleri bilmem mesela gecenlerde bir yerde sovyet deneyiminin uretim araclarini kamulastirmasinin ardindan ekonomik ve teknolojik devrim surecini tamamlayamadigi icin coktugu cikarimi yapiliyordu, bu tur kavramlari degerlendirecek teorik bilgim olmamasina ragmen hosuma gitti ve daha bir yurekten inandim, inancimin ardinda insanlarin esit olmasi, parasi olmayanin hastane kapilarindan geri donmemesi, annelerin soguk sularda camasir yikamamasi, issiz babalarin evlatlarina mahcup olmamasi gibi duygusal nedenler bulunur, yoksa genel olarak insan denen memeli grubunun dunya uzerinde ki varligini surdurup surdurmemesi benim icin cok onemli degildir bir bakima gerekli de degildir, buraya kadar yazdiklarim benim kendi ic dunyamda esitlik sitemini rasyonalize etme cabalarimin bir bolumuydu, bir de dis dunya var elbette, insanlar, olaylar, basarilar, kaybedilenler, yalan soylediklerimiz, bizi aldatanlar bir sekilde hem gelecegimizi hem de yasadigimiz gunu belirliyorlar, iletisimi sinirli, alirken verdigimiz, kabul ederken ikramda bulundugumuz bir dunya ve sosyal cevre icerisinde yasiyoruz ne de olsa, komunist sistem benim icin daha once belirttigim anlamlara gelir sanki bu sorunlarin cozumu bu sistem olacakmis gibi algilarim ve dusun zenginligimizin ona gore sekillenmesi gerektigini dusunurum ama hayat bu bazen bir kapiyi acarken digerini kapiyor bazende yol olup ayaklarimizin altina seriliyor,

    insan iliskilerinde bilmedigim nedenlerden oturu cok basarili olamadim mesela universitedeyken, yalnizken, gidecek yolum yokken, acikcasi asik olmadigim birisiyle hayatimi paylasirken, ben onu sevmezken, bir sure sonra hayatim cehenneme donustu ve ben tabiki sinifin en guzel kizina platonikten asiktim o siralar, en iyi arkadasim benim bu tutkumu kendi kiz arkadasina, o da benim beraber oldugum sahisa iletmis ve ben bunu ogrendigimde hepsini birlikte kaybettim, hem en iyi arkadasim, hem onun kiz arkadasi, hem de beraber oldugum insan bir de elbette platonik ask yasadigim kisiye acilamama sendromu ki zaten yillardir kangren biciminde once ruhumu, daha sonra bedenimi ve meta fizik boyutta tanimlanabilecegini umdugum tum benligimi saran bir karmasaydi bu acilamama sendromu. isin kotusu ben kendimi tum bu hengame icerisinde hem masum, hem de haksizliga ugramis olarak degerlendiriyordum ve anlamsiz gozlerle bosluga gulumsemeye calisiyordum. kimselerin bilmedigi lise yillarinin sonunda asik oldugum beni birakip bir baskasiyla uzaklara giden ilk sevdigim insanin adi bilegimde kaziliyken orselenmis, hor gorulmus, yaralari sizlayan bir ruh hali icerisinde ullkeyi terkettim o siralar, ama hala hem insanlarin onurlu bir hayat surmeleri gerekliligine hem de komunizme inaniyordum, bizim komunistiligimiz duygusalligimizdan kaynaklanir, mesela altinci filoyu denize dokenler hem antiemperyalistlerdi hem de amerikan askerlerinin turk kizlariyla beraber olmalarini hazmedemeyen mahalle delikanlilariydi bir nevi feodal temelleri olan sistem muhalifligi,

    gittigim yerde her ulustan, her irktan, her renkten insanlar vardi, mesela bazilari ikinci dunya savasi sirasinda ve sonrasinda avrupayi terketmek zorunda kalmislardi, bazilari sah devrinin islam devrimi ile neticelenmesi sonucunda fars imparatorlugunun kalintilarini arkalarinda birakmislardi, kimisi fabrikalarinda 16 saat calistigi cin halk cumhuriyetine tekrar donmemeye yemin etmiscesine yeni kitaya ayak basmisti ve hepsinin kalbi benimki gibi kirikti, bu ortak noktamizdi, farkliligimiz ise hepsinin komunizmi insanligin en buyuk dusmani olarak algilamalari benim ise sozunu ettigim duygusal nedenlerle hala “equality, fraternity, liberty” diyerekten kendimi teselli etmemdi iste bu sozunu ettigim zamanlarda, hepimizin her gun konustugu ama hic bilmedigi komunizmin uzak diyarlarindan bir misafir katildi aramiza, belarus’tan yeni bir biyokimya uzmani kimyasal arastirmalar yapmak uzere geldi ki hepimize fikirlerimizi, inanclarimizi, uzaktan kestigimiz ahkamlari yeniden sinama sansi verdi ki gelisi beni komunizm fikriyati uzerinde yalnizliktan kurtaracagina bilakis daha derin anaforlara itti, hala yalnizdim, ta ki uzun yillar rus edebiyatcilarinin romanlarindan oykundugum, yarisi uretim alanlarina ayrilmis yarisi arastirma gelistirme faaliyetlerine yonelik tasarlanmis kolektif ciftlik kurma fikrini bana vermis olan “kolhoz” kavraminin eski sovyet rusyada hem hafif – orta dereceli suclulari islah etmek hemde universite ogrencilerine staj yapma imkani verme amacli olarak kullanildigini ve isin kotusude bu yerlerde cinselligin, seksin, kural tanimaksizin yasandigini ogrenene kadar, bu kadari da fazlaydi, iste bu noktada duygusal nedenlerle inanmis oldugum komunizmi yine duygusal nedenlerle yadsiyordum ki yinede is yerinde yoneticinin kapisinin onunu bekleyip, vatandasin isini gormeyen, kotu muamelede bulunan kamu gorevlilerini, hayatlarini tuketim sistemine amade etmis burjuva ozentilerini, uc kurus para icin kisiligini kaybedenleri, maasini ayakkabilara, makyaj malzemelerine harcayanlari, muhafazakar milliyetcileri, ulusalcilari, statukoculari, sistemin hem parcasi hem muhalifi olan isyankarlari gordukce tekrar bir uzerinde dusunmeye karar verdim,
  • alparslan türkeş'in 9 ışık'ında yurt genelinde kooperatiflerde toplanacak paralarla yerli bir sanayi oluşturulması ve (zorunlu) finansman sağlayan herkesin bu kuruluşlara ortak olmasını taahhüt eden sistemin benzeri.aslında türkeş bu modelden esinlenmiştir ve ortak sahiplik yerine mülkiyet en büyük güvencedir şeklinde yorumlamıştır.
  • mithat paşa köşkü 'nde oturdukları zaman, nazım hikmet 'in kurmakla suçlandığı şey.

    halbuki ne orada " kolhoz " kurmuştu ne de " hastalanan yoldaşlara bakma " gibi şeylerle uğraşmıştı, nazım. sadece akraba ya da arkadaş olarak biribirini seven insanlar bir köşk tutmuş, dar gelirlerini birleştirerek birlikte yaşamayı deniyorlardı. bu topluluğun içerisinde hiç kimsenin komünizmle ilgisi yoktu.
hesabın var mı? giriş yap