• søren kierkegaard'ın kendi adıyla yayımladığı sevginin işleri eseri, kant'ın, sevgi duyulara ait olduğu için iradenin kullanılamadığı ya da alternatif olarak, sevginin bir duygu biçimi olması gerektiği varsayımlarının çürütülmesi gibi görülebilir.

    incillerdeki hristiyan sevgisi, bir görev olarak ortaya koyulduğu, dolayısıyla emir altında olduğu için apaçık bir çelişkiyle karşı karşıyayız. ahlak metafiziğinin temellendirilmesi'nin ön sözünde, sevgi irade ya da istek değil, duygu meselesidir, sevmek istediğim ya da sevmek zorunda olduğum için sevemem, yazan kant'ın belirttiklerinden biri buydu. kant, en azından kutsal metinlerin lafzını biraz olsun korumayı düşünüyordu. insanın tanrıyı bütün yüreğiyle, bütün canıyla ve bütün aklıyla sevmesini söyleyen birinci emirle, komşunu da kendin gibi seveceksin diyen emrin, uygulamaktan hoşlanacağımız emirler olarak bir görev olduğunu kabul ediyordu. duyu nesnesi olmayan tanrı, kant'ın ifadesini kullanırsak, patolojik biçimde sevilemez. bu durumda, emirdeki patolojik unsur, bir kimsenin tanrıya karşı görevlerini yerine getireceği zihinsel çerçevede yeniden belirlenmelidir.

    kierkegaard'ın hristiyan sevgisi konusundaki iki söylevi, konuya olağanüstü zenginlikte bir dizi farklılık ve içgörü getirmekte, böylece konuyu kant'ın bakışına oranla daha ilginç ve karmaşık bir duruma getirmektedir. birinci ve başlıca fark, kendini yadsımanın getirdiği sevgi olan hristiyan sevgisiyle tercih ve tercih tutkusu olan sevgi ve dostluk arasındadır. kendini yadsıma benliğin dönüşümü anlamına geldiği için, kendini yadsıyan sevginin emredilebileceğini söylemek akla uygundur. ikinci söylevin bir kimsenin komşusunu kendisi gibi sevmesi emrine ayrılan ilk alt bölümünün adında, seveceksin der. bu sevginin gerçekleştirilmesi için gereken çaba, hem sevginin ayrıcalık gözetmeyen karakteriyle, hem de sevginizi komşunuza tam olarak yönlendirmenizin gerçekte içerdiği anlamla iletilir. örneğin, sevdiğiniz kimse bir dönüşüm, belki biçimsel bir bozukluk nedeniyle acı çekiyorsa ve bir de alzheimer hastalığındaki gibi önemli bir kişilik değişimi yaşıyorsa, belki de artık size çekici gelmeyen ve kant'ın sözleriyle doğal ve baş edilemez bir tiksintiyle itici gelen özellikler edinirse ne olur? kant'a göre bu, bir çekim meselesi olan sevginin söz konusu olmadığı anlamına gelir. ama hristiyan sevgisi, bunların hiçbirinin herhangi bir farka yol açmamasını ister; çünkü yol açtığında, sevginizin koşullu olduğu ortaya çıkar. ayrıca tercihe de bağlı olur, çünkü aynı duyarlılıklar göz önüne alındığında, tercih edilen özelliklere sahip başka birini, bir zamanlar sahip olduğu bu özellikleri artık yitirerek size çekici gelebilme yeteneğini de yitiren kimseye tercih edersiniz. böylesi tüm sevgiler aslında kendini sevmenin biçimidir; hristiyan sevgisinin olması gerektiği gibi, sizin çıkarlarınızdan ve tercihlerinizden tamamıyla bağımsız olan başka birinin çıkarlarına koşulsuz bağlılık değildir. bir kimsenin sevgisinin, başkasına tam olarak yönelmesi için bunlar aracılığıyla ve bunların ötesinde kendine bir yol bulması gerekir.

    (bkz: kierkegaard's writings)
    (bkz: kierkegaard a biography)
  • bu kitap hayatımda ikinci kere okuyacağım bir eser oldu. şu anda bir kere okudum ve kitabı 20’li yaşlarda okusaydım büyük ihtimalle bu kitabı anlamayacak, hristiyan öğretisi olduğunu düşünecektim. kitap sevgiye tanrısal bir bakış açısıyla bakıyor ve sevginin özünün tanrı olduğunu bölümler halinde anlatıyor. kitaptan bazı alıntıları eklemek gerekirse;
    -sevgi ve hayat beraberliği, insana bir şey vermeden evvel, ondan bir şey alır.
    -bir insan kiminle en içten ilişki içindedir, bir insanın en içten ilişkisi kiminle olabilir, acaba tanrıyla değil mi? o halde insanla insan arasındaki tüm mahremiyet nihayetinde sadece itimada dair mahremiyettir.
    - bir insanın sırtına yüklenmiş olan en ağır yük, bir anlamda zamandır. zaman kişinin geçmişte kalanlar hakkındaki hükmünü değiştirir ve hafifletir.zaman boyunca kalıcılık talebi, sevginin aynı içsellikle zaman boyunca muhafaza edilmesidir.
    - sevginin içselliği fedakar olmalıdır, ve haliyle herhangi bir bedel talep etmemelidir.
    - sevgi ilişkisi üç taraflıdır: seven, sevilen, sevgi: fakat sevgi tanrıdır. ve o yüzden bir başka insanı sevmek onun tanrıyı sevmesine yardım etmektir, ve sevilmekte bu yolda yardım görmektir.
    -sevilenin, sevginin ne olduğu hakkındaki fikrini kabullenmek, işte budur beşeri anlamda sevmek; ve insan böyle yaparsa, sevilir.
    kitapla ilgili ayrıca sevindiğim bir nokta. türkçe’ye adının “sevginin işleri” adıyla çevrilmesi :)
hesabın var mı? giriş yap