• (bkz: taras bulba)
  • (bkz: kazaki)
  • (bkz: cossacks)
  • lev nikolayeviç tolstoy 'un bir romanı .viki
  • türkçe tarihi kayıtlarda geçen “kazak” sözcüğü belli bir halk adından çok “bozkır atlısı” anlamını taşımaktadır. yine kazak adının “hür, müstakil, mert, yiğit, cesur” gibi anlamlara geldiği de bilinmektedir. kazaklar, turanlı göçebe bir halk olarak eski tarih kitaplarında yer alır. şehname’de kazak han’ından bahsolunur. günümüz bilim çevrelerinde kazakların altın orda devletinin egemenliği altında yaşayan kıpçak oymaklarından geldikleri görüşü ağırlık kazanmıştır.

    orda kelimesi ordu anlamını taşır. orda; orta çağda genellikle türk boylarının oluşturduğu askeri yönetim merkezleri için kullanılmış bir kelimedir. altın orda devleti moğol, tatar, özbek vb. bir çok türk haklarının birleşmesiyle bir araya gelmiş bir devlettir. farklı boylardan hanlar tarafından yönetilmiştir. ingilizce “horde” kelimesi rusları 300 sene hakimiyetinde tutan altın orda devletinden gelmektedir. ne yazık ki horde kelimesi batılılar için barbar halkların ittifakı için kullanılmaktadır. moğol ağırlıklı ordaların yıkımlarından nasibini alan rusların gözünden ve dilinden çarpıtılarak bu hale gelmiştir. bugün dahi bilgisayar oyunlarında (bkz: warcraft) barbar yaratıkların (ork, troll, goblin vb.) bir araya gelerek ittifak kurması bu kelimeyle nitelendirilir. gereksiz bir bilgi olabilir fakat kendi adıma koca bir kültürü salt bir halkın gözünden deneyimleyerek kabullenmeyi çok irrite edici buluyorum. tıpkı avrupanın bakış açısını kabullenmiş diğer amerikalıların türkiye’de hala deve olup olmadığını sorması gibi…

    orta asya tarihi sahnesine cengiz han’ın fethe girişmesi sırasında yeniden çıkmaya başlayan kazaklar, rus istilasına kadar savaş meydanlarında sürekli hürriyet mücadelesi vermişlerdir.

    kazaklar, moğollar döneminde cuci han’a bağlı kalmışlardır. kazak hanlığı tarih sahnesine ilk olarak xv. asırda ortaya çıktı ve xv., xvı. yüzyıllarda komşu devletlerinin karşı karşıya olduğu iç ve dış sorunlarından yararlanarak hazar denizi’nin doğusu ile aral gölü’nün kuzeyinde kalan topraklardan irtiş ırmağı’nın yukarı kesimlerine ve altay dağlarının batısına kadar uzanan bölgede kazak hanlığı olarak bilinen büyük bir göçebe imparatorluğu kurmuşlardır.

    cuci han dönemi altın orda demektir. kazaklar altın orda altında ordu ve devlet idaresinde yer almışlardır. altın orda’nın sona ermesiyle kendi hanlıklarını kurmuşlardır. burada bir hatırlatma yapmakta fayda var. döneminde altın orda’ya bağlı fakat moğol-türk olmayan tek halk ruslardır. sonradan rus çarlığına dönüşen moskova knezliği 300 sene boyunca altın orda hakimiyetinde kalmış ve vergi ödemiştir. hakimiyet altında kaldıkları süre boyunca kendilerine ünvan bile almaya korkmuşlardır. bütün devlet, ordu ve sosyal alt yapısı altın orda devletinden kopyalanmıştır. değinmek istediğim nokta şu ki; bugün gelişmiş bir ülke olarak 70 sene süresince halklarını sömürdüğü ülkeleri bağımsızlıklarını almasına rağmen hala ezmeye, aşağıya görmeye çalışmaları aslında büyük bir kompleksten ötürü gelmektedir.

    ak orda’nın son hanı barak’ın oğulları janibek ve kerey sultanlar 1456'da ebu’l hayr’ın yönetiminden kendilerine tabi uruğ ve boyları yanlarına alarak dest-i kıpçak’ın doğusundan moğolistan’a göç etmesi, kazak hanlığının kurulması yolundaki ilk adım oldu. başlangıçta kazak hanlığı’nın toprakları batı yedisu havalisi, çu ve talas nehirlerinin olduğu bölgeleri kapsıyordu. tarihî kaynaklarda ise kazakistan kelimesi ilk defa xvı. asırda bu bölgeler için kullanıldı . 1480'de janibek han’ın ölümünden sonra sırayla tahta çıkan halefleri murunduk han (1480-1511) ve kasım han (1511-1523) zamanlarında kazak hanlığının gücü artarak, orta asya bozkırlarının kuvvetli devleti haline geldi.

    kazak hanlığının merkezi başlangıçta sirderya nehri boyundaki sığnak şehriydi. daha sonra ahmet yesevi’nin türbesinin bulunduğu türkistan şehri ele geçtikten sonra, bu şehir başkent oldu ve kazak hanları ülkeyi buradaki ak saray’da okazakların dirayetli hanı kasım’dan sonra yerine gelen mamaş (1523), tahir (1523-1533) ve buydaş (1533-1538) hanlığın gücünü korumakta başarı sağlayamadılar. hanlık “ulu cüz”, “orta cüz” ve “küçük cüz” olarak üçe bölündü. cüzlerin bölünmesi coğrafi bölge ve boylara göre gerçekleşti.

    cüzlere dahil olmayarak pasif kalan boylar da vardır. coğrafi konum dışında boylar tekrar bir araya geldiği zaman paylaşılan mevkilerde devlet işlerini orta cüz, askeri kanadı kişi cüz, sosyal konularla ulu cüz ilgilenmiştir. bu paylaşımdan hoşlanmayan ve devlet idaresine el atmak isteyen boylar yüzünden ilerleyen dönemlerde kazak hanlığı çöküşe geçecektir. günümüzde hala bu cüzler arasında ufak sorunlar yaşanmaktadır.

    buydaş han’dan sonra tahta çıkan kasım han’ın oğlu haknazar han (1538-1580) kazak devletinde babasının ölümünden sonra ortaya çıkan 15 yıllık fetret devrinin zararlı sonuçlarını düzeltmekte büyük başarı sağladı. 42 yıllık saltanatıyla kazak hanlığı tahtında en uzun süre oturan han sıfatını alacak olan haknazar, evvela cüzler arasında bir birlik tesis etti. böylece tahir ve buydaş hanlar devrinde hanlığın parçalanan siyasî otoritesini yeniden eski haline getirdi. hatta kırgızları da idaresi altına alarak, kazak ve kırgızların hanı ünvanına da sahip oldu . haknazar’dan sonra tahta çıkan tahir han’ın torunu şıgay han (1580-1582) ve tauekel han (1586-1598) devirlerinde kazak hanlığı gücünü muhafaza ederek idare ettiler .

    fakat 17. yüzyılda hanlık gücünü kaybetmeye başladı. bu yüzyılın sonlarından itibaren kazaklara zaman zaman saldırılar düzenleyen cungarlar 18. yüzyılın başında hücumlarını arttırdılar. cungarlar 1723'te bir kaç yıl sürecek büyük bir saldırı gerçekleştirerek, kazakların asırlarca izi silinmeyecek derecede ağır kayıplar vermesini sağladılar. sağ kalanlar yurtlarından aç-sefil başka yerlere göç etmek zorunda kaldı. bu felaket “aqtaban şubrındı” (ayak tabanları şişti) deyimiyle kazakların hafızasında derin izler bıraktı. abılay ve ebu’l hayr hanların idaresinde kazak güçleri, 1728 ve 1729 yıllarında cungar saldırılarını durdurarak geri püskürttü.

    ancak bu, cungar tehlikesini tamamen ortadan kaldırmıyordu. buna çare arayan küçük cüz hanı ebu’l hayr, çarlık rusya’nın himayesine sığınmayı uygun gördü. çariçe anna ivanovna 19 şubat 1731'de imzaladığı fermanla, küçük cüz’ü himayesi altına aldığını bildiriyordu . bunu 1740'ta orta cüz’ün, 1742'da büyük cüz’ün rusya’nın himayesine girmeyi kabul etmesi takip etti.

    çarlık rusya idaresinde kazaklar: rus çarları, kazak cüzlerini himayeleri altına aldıklarını ilan ettikten sonra, tahta çıkan kazak hanlarını tasdik etmeye ve bizzat kendileri tayin etmeye başladı. himayesi altındaki hanların faaliyetlerini, bölgedeki rus görevlileri vasıtasıyla kontrol ettiler. böylece kazak hanlarının halk içinde itibarı kalmadığı gibi hanlık da yıkılmaya yüz tuttu.

    kazak topraklarında rus yayılması, xvııı. yüzyıl başlarında irtiş ırmağı boyunda bir dizi rus kalesinin inşa edilmesi, ardından da irtiş’ten ural ırmağına uzanan tahkim edilmiş bir hattın kurulmasıyla başladı.

    ruslar 1853’de ak mescit (kızıl orda), ertesi yıl vernıy (alma ata/ almatı)’yı ele geçirdiler. kazak topraklarını 4 eyalete böldüler. (uralsk, turgay, akmolinsk ve semipalatinsk) xıx. yüzyılın son yarısından başlayarak kazakistan’ın kuzeyinde çok sayıda rus köyü kuruldu.

    xx. yüzyılın başında kazaklar arasında milliyetçilik hareketi gelişmeye başladı. 1905 devrimi ardından toplanan ilk iki duman’da (devlet meclisi) kazak milletvekilleri yer aldılar. aykan adlı 1910 yılında çıkan kazak gazetesini, 1913’de neşredilen kazak adlı gazete izledi. 1916 yılında abdülgaffar ve amangeldi imanov önderliğinde ruslara karşı başlayan ayaklanma bastırıldı.

    konuyla alakasız olarak tarihsel kişilerin soyadlarına getirilen -ov -ova ekleri ilk kez bu döneme rast gelir. çarlığın sallandığı bu dönemde henüz nüfus bilgileri sağlıklı tutulmaya başlanmamıştı. en azından halkın belli bir kafa kağıdı yoktu. ancak bolşevik devriminden sonra hakimiyet altına giren halkları kayıt altında tutmak ve asimile etmek için -oğlu -kızı manasına gelen bu ekler zorunlu hale getirilmişti.

    ekim devriminde alihan bökeyhanov önderliğindeki kazaklar, sovyetlerden tam özerklik istediler. aynı yıl alaş orda olarak bilinen milliyetçi kazak hükümeti kuruldu.

    önderliğini mustafa çokay‘ın yaptığı alaş orda hükümeti ancak bir kaç gün dayanabilmiş daha sonra dağıtılmıştır.

    bu kez 1919-20 yıllarında beyaz rus ordusunu yenilgiye uğratan kızıl ordu, kazakistan’ı işgal etti. orenburg’da özerk bir cumhuriyet kuruldu. önce kırgız olarak konulan adı, sonradan kazak adı ile değiştirildi. başkent alma ata (almatı) oldu. 1927’den sonra göçebelere yerleşik hayatı benimsetmek isteyen sovyet hükümeti, bölgeye pek çok rus ve ukrayna’lıyı yerleştirdi. bu şekilde başlayan süreç sonucu, ülkeye giren slav asıllıların sayısı hızla arttı.

    bu dönem öte yandan kazakistan’ın şimdiki sınırlarının çizildiği dönemdir. lenin ile bire bir görüşen saken seyfulin’in yoğun çalışmalarına rağmen bir çok toprak diğer ülkelerin sınırlarına dahil edilmiştir. örneğin günümüz kazakistan haritasına dikkat ederseniz eskiden kazak toprakları olan fakat şu an özbekistan sınırları içerisinde kalan alanlar cetvelle çizilmiştir.

    5 aralık 1936’da kabul edilen sovyetler birliği’nin yeni anayasasında kazak muhtar sovyet sosyalist cumhuriyeti’nin statüsü yükseltilerek, birlik cumhuriyeti olmuştur ve kazakistan komünist partisi (kkp)’nin ilk kongresi de 1937 yılında yapılmıştır.

    kazakistan sovyet sosyalist cumhuriyeti’ni l. brejnev, ı. d. yakovlev n. ı. belyaev ve ı. yusupov gibi isimler yönetti. sosyalist dönemde uzun süre komünist partisi ı. sekreteri olarak görev yapan dinmuhammed ahmedoviç konayev (1959-1962 ve 1964-1986) etkili oldu. 1971’den beri sscb politbüro üyesi de olan konayev’in 16 aralık 1986’da emekliye sevk edilerek yerine kazakistan dışından gennadi kolbin’in kazakistan komünist partisi ı. sekreterliğine seçilmesi kazak gençlerinin protesto gösterilerine sebep oldu. gorbaçov’un perestroyka ve glasnost politikalarının uygulandığı dönemde meydana gelen bu gösteriler, sovyetler birliği tarihinde demokratik taleplerini açıkça ortaya koyan ilk kitlesel hareket olarak yerini aldı. kazak aydın ve siyasetçilerinin buna paralel çalışmaları sonucunda 1989’da moskova kolbin’i merkeze almak ve yerine kazakistan’ın kendi içinden çıkan lideri nursultan nazarbayev’i seçmek zorunda kaldı. 1 aralık 1991’de referandum yapılarak, kazakistan’da başkanlık sistemine geçildi ve ilk devlet başkanı olarak nursultan nazarbayev seçildi. kazakistan parlamentosunun 10 aralık 1991’de yapılan toplantısında kazakistan sovyet sosyalist cumhuriyeti olan isminin kazakistan cumhuriyeti olarak değiştirilmesi kabul edildi. 16 aralık 1991’de de kazakistan bağımsızlığını ilan etti.
  • alaş han - kazak mitolojisinde söylencesel bir hakandır. alaşa han da denilir. alaş boyunun kurucusu ve kazakların atası olarak kabul edilir. diğer türk boylarınca da büyük saygı gösterilir. islamiyet öncesi türklerin savaşırken alaş! alaş! diye bağırdıkları bilinmektedir. alaş han’ın oğlunun adı kazak han’dır. türbesi (alaşa han kümbeti) kazaklarda kutsal bir ziyaret olarak kabul edilir.

    alaşın iki oğlu olmuş. isimleri seyilhan ve jenilhan. jenilhan'ın maykı bi adından bir oğlu olmuş. "tügel sözdin tübi bir, tup atası maykı bi" (her sözün çıktığı yer bir, atası maykı bi) sözü bu oğuldan kalmıştır.

    maykı bi'nin ise iki oğlu olmuş. onlar özbek ve sıbiyan. "özbek öz agam, sart sadagam" sözü buradan çıkmıştır. sıbiyan'ın ayırkalpak adlı oğlundan kazak ve sozak adlı çocukları olmuş. sozağın tek erkek çocuğu karakalpak olmuştur.

    kazağın üç oğlu olmuş. akarıs, janarıs, bekarıs. bu çocukların hepsinden zengin ve meşhur çocuklar doğmuş. soyları bereketli ve bol olmuş, karatau eteklerinde şehir kuracak kadar büyümüşler. kendi babalarına göre en büyük olan babanın oğullarına ulu jüz, ortanca olanına orta jüz, küçük olana ise kişi jüz denmiş. c harfi kazakça j sesine tekabül etmektedir. cüz ise bir bütünü oluşturan bölümlerden her birine verilen isimdir. kazak diline de arap dilinden geçmiştir. (bkz: kuran cüzü) kadim karatau dağının yer aldıkları cephelerine göre bölünmüş ve hiyer arşi sağlamışlar. bu dönemden sonra halk uzun yıllar açlıkla yüz yüze kalmış ve ayrılmak zorunda kalmışlar. dağın güney tarafında yaşayan ulu jüz güneye, orta ve doğu tarafa orta jüz, güneşin dağ üzerinden battığı batı illerine ise kişi jüz göç etmiş.

    ayrılık günü geldiğinde bir aksakal şöyle bir balad okumuş:

    karadağ başından bir göç geliyor,
    göçtükçe bir tay daha boş geliyor.
    kız kardeşten ayrılmak ne zor,
    kara gözlerden yaş geliyor.
    bu an nasıl bir an,
    tekrar gelecek mi kavuşacak an.
    babadan oğul anadan kız ayrıldı,
    göz yaşları göl derya olmuş,
    bu an nasıl bir an, zorlu zaman.
    mutluluk kuşu başından geçtiği zaman
    toprak ve gökten toz yağardı.
    ocaktaki soğuk kış vakti
    bize zorluk verdi hüda
    kaburgama kara toprak battı
    yalın tabanıma taşlar battı
    fakat hüda çok gördü bize bir garip atı.

    ulu jüz akarısın iki oğlu üysin ve dulat. üysün'ün dört çocuğu: şanışkılı, kanlı, oşaktı, irgenekti. dulat'ın dört çocuğu: botbay, şımır, sıykım, janıs.

    ortan jüz janarıs'ın yedi oğlu. taraktı, argın, kıpşak, nayman, konırat, kerey, uak.

    kişi jüz bekarıs'ın alşın, alşının alau batır, onunda kuduar adlı bir oğlu olmuş. kuduarın iki oğlu kıdırkoja ve karakesek. kıdırkoja'nın on iki çocuğu olmuş. kıdırsiyık, bakıtsiyık, sultansiyık, esentemir, asık, kızılkurt, maskara, tazdar, altın, jappas, aday, beriş.

    karakesek'in alim, şömen, kete, ojıray adlı dört oğlu olmuş. şömen'den ise aspan, bozgul, toka, könen. kişi jüze dahil yedi soy ise jalganbaydı, tileu, tama, tabın, kerderi, kereyt, ramadan.

    bu bilgilere göre alaş bütün kazakların atasıdır. eskiden kazaklar başka bir halk ile sıkıntı yaşarsa alaş diye seslenerek diğer kazak boylarını toplar bir araya getirirmiş. bu çağrılardan ebulhayır han zamanında olan sayesinde kazak jüzleri ilk kez tamamen bir araya gelmiş ve kendilerine zulm eden jungarları tarih sahnesinden silmiştir.
  • kazaklarda soy çok önemlidir. günümüzden on asır öncesine değin soy ağacı ve almanağı tutabilmiş aileler vardır. arşivcilik bir çok medeniyette devlete has bir özellik iken kazaklarda devlet haricinde ailelerin de kendi soy ve tarihlerine dair bilgi tutma adeti gelişmiştir. devlet içinde yer almış burjuvazi ailelerin soy kütükleri çok daha enteresandır. game of thrones'da ed stark'ın joffrey'in kralın oğlu olmadığını anladığı almanak benzeri koyun derisine yazılmış kitaplar nesilden nesile aktarılır. tıpkı game of thrones örneğinde olduğu gibi daha önceki evlatların hepsinin detaylı bilgileri tutulmuştur.

    günümüzde hala aileler çocuklarına en az yedi dedesini ezberletirler. bunun bir çok sebebi vardır. öncelikle kazak hanlığının kurucusu abılay han bu yedi ata arasında her hangi bir akrabalık bağı olanın evlenmesini yasaklamıştır. akraba evliliklerinden doğacak sakat çocukların halka psikolojik hasar vermesinin yanı sıra kanın temiz kalmasını engelleyeceğini düşünnmüştür. enteresandır bu devirde, halk bu kadar büyük nüfusa ulaşmasına rağmen hala devam ettirilen bir adettir. kız istemeye gidildiğinde kız tarafındaki ak sakallar damadın yedi ceddini sorarlar. bizim yedi ced de küfür etme rahatsızlığıda bence buradan gelir. çünkü yedi ced arasında bağlantı yoksa akraba sayılmaz ve rahatlıkla küfür edebilirsin. ikinci sebep bu bilgi sayesinde insanlar bir birlerini tanıyabilir ve soylarının dayandığı yeri rahatlıkla bulabilirler. örneğin bolşevik devriminden önce bir birinden ayrı düşmüş akrabalar araya giren neredeyse yüz yıl sonra bir birlerini bulabiliyorlar. örneğin türkiye'de büyümüş bir kazak genci olarak arkadaşlarımın çocukluğumdan beri benim dedem girit göçmeni, bizimkiler balkanlardan gelmişten ötesine gitmeyen muhabbetlerine karşılık 400 sene önce yaşamış dedemin hangi bölgede ne işle meşgul olduğunu anlatabiliyorum. kaldı ki ben gayet sıradan bir kazak ailesine mensubum. burjuvazi ailelerde bir çoğunun portesi resmedilmiş ve hayat hikayeleri kendileri tarafından ele alınmıştır.

    soya bu denli önem verilmesi tarih sahnesinde kazakların çok işine yaramıştır. 18.yy kazak burjuvasinin önemli isimlerinden şokan valihanov‘a göre kazaklar altın orda devletine dahil karma bir halk olarak yaşarken devletin yıkılmasıyla birlikte konumlandıkları bölgeleri korumak için soyları hiyerarşik bir yapı haline getirerek bölgelerini koruma amaçlı cüzleri oluşturmuşlardır.

    wilhelm barthold’a göre ise soylar bulundukları coğrafi konumlara göre cüzlere ayrılmış ve siyasi hareketlere göre yapılarını şekillendirerek jungar saldırıları altında birleşerek kazak halkını oluşturmuştur.

    kısaca toparlamak gerekirse altın orda döneminde dağınık boylar halinde olan kazaklar kendilerini dağıldıkları bölgelere göre isimlendirmiş ve hiyerarşik bir düzen kurmuştur. bağlı oldukları devletin yıkılması ve zamanla gelen dış tehtidlere karşı halk olma bilincini geliştirerek kazak halkını oluşturmuşlardır.
  • video idi, tablo idi vs diye bloga yazdığım ilginç topluluk.

    http://aetiusflavius.wordpress.com/…zaklarkozaklar/
  • slav* ve zaporojyalı olanlarının şöyle güzel bir marşı vardır. bu da biraz daha değişik versiyonudur.
  • tolstoy'un ilk romanıdır. kazakları okumakla tolstoy okumuşuz, olmazsınız. romanı otuzlu yaşlarında yazdığından ve ilk roman denemesi olmasından kaynaklanıyor olsa gerek. aristokrat kesim ile köylü sınıfının çatışması temalı bir aşk hikâyesi, anlatmaya çalışmış. kitabın son bölümü ise romandaki akışa uymamakta.

    okumadığınız için pek bir şey kaybetmezsiniz.
hesabın var mı? giriş yap