• (bkz: wolfgang kapp)
  • amerika doğumlu bir gazeteci olan wolfgang kapp'ın önderliğinde erhardt tugayı'nın berlin'de 13 mart 1920'de yönetimi ele geçirerek kurucu meclisi dağıttıklarını ilan ettikleri darbe.
    kapp darbesi berlin'deki işçi ve memurların genel grevi nedeniyle başarısız oldu, ancak almanya'da militarist hareketlerin başladığını gösterdi.*
  • adolf hitler'in büyük ders çıkardığı, başta başarılı olan, ancak bir hafta içinde grevler nedeniyle başarısız olan darbe.

    hitler, bu olaydan ders çıkararak, iktidara anayasal yollardan ve hukuka uygun bir biçimde ilerleyecektir.
  • monarşist bir darbe teşebbüsüdür ve bu özelliğinden dolayı başkan ebert'in 1 sene önce spartakist isyanda yaptığı gibi ordudan yardım talep etmesinin yolunu tıkamıştır. aynı isyanı bastırmada ordudan fazla rol almış freikorps'un bir kısmı da bu darbenin destekçisi olmuştur. berlin'deki hükümet şehri terkettikten birkaç hafta sonra, ebert'in telkiniyle genel bir grev düzenleyen sendikalar darbenin başarısız olmasını sağlamıştır.
  • 1920 yılında almanya'da weimar cumhuriyeti'ne karşı yapılmış başarısız darbe girişimi.

    versailles anlaşması gereğince almanya'nın silahlı kuvvetlerini 100.000 kişinin altına indirmesi gerekiyordu. öte yandan 1919 başlarında almanya'nın 350.000 asker ve 250.000 "freikorps" (destek birlikler)'tan oluşan toplam 600.000 kişilik ordu gücü vardı.

    bu kapsamda, 1920 başında marinebrigade eberhardt adlı freikorp kuvvetine terhis emri yayınlandığında söz konusu kuvvetin liderleri berlin kumandanı general walther von lüttwitz'e başvurarak bu emre itiraz ettiler. kendi de daha önce freikorp örgütlenmesinden sorumlu olarak görev yapmış olan ve monarşi destekçisi bir asker olan lüttwitz bu durumu fırsat bilerek derhal devlet başkanı friedrich ebert and savunma bakanı gustav noske 'ye terhislerin durdurulması çağrısında bulundu. ebert bu çağrıyı reddedince, lüttwitz marinebrigade eberhardt kuvvetlerine berlin üzerine yürüme emri verdi. bu kuvvetler berlin'i 13 martta ele geçirdiler. olayların buraya kadarki gidişine bakılınca, bu darbenin ardındaki asıl gücün lüttwitz olduğu anlaşılabilir. ancak darbe, doğu prusyalı bir sivil görevli ve aşırı sağcı bir milliyetçi olan wolfgang kapp'a izafeten adlandırıldı. noske, wolfgang kapp , waldemar pabst ve hermann ehrhardt'ı darbenin sorumluları ilan etti, ancak anlaşılacağı üzere berlin'in askeri kuvvetler kumandanı gibi çok üst kademede olan komutanlar da işin içine dahil olmuştu.

    savunma bakanı noske'nin askeri kuvvetlere darbeyi bastırmaları için verdiği emir olumsuz karşılandı ve kendisine "alman askeri kuvvetlerinin alman askeri kuvvetlerine ateş edemeyeceği" yönünde bir imalı cevap verildi. bu şartlar altında hükümet başkenti terk etmek zorunda kalarak dresden'e gitti, ancak orada da durumu emniyetli görmeyince stuttgart'a geçti.

    bu arada kapp bir hükümet kurmaya çalıştı. alt kademe kurumlardan umutsuz, hatta bazıları düpedüz suçlular olan kişilerden yararlanmaya çalıştı çünkü tanınmış muhafazakarlar ve eski üst kademe yöneticilere yapılan görev teklifleri çoğunlukla geri çevrildi, söz konusu isimler, kendilerini bu işin içine sokmak istememişlerdi.

    bu arada mevcut hükümet bir bildiri yayınlayarak işçileri darbeye karşı genel greve gitmeye çağırdı. çağrı büyük bir yankı uyandırdı ve kabul gördü. bu esnada genel grev çağrısına katılan işçiler de darbecilerin terörüne maruz kalarak kayıplara uğradılar(*). genel grevle ülke felç oldu. öte yandan ludendorff dışındaki önde gelen generaller lüttwitz'e yaptığı hareketin ve mevcut konumunun teamül dışı ve kabul edilemez olduğunu ve ülke çıkarları için istifa etmesi gerektiğini bildirdiler. bu iki gelişme "putsch"un(darbenin) ülkeyi yönetemez durumda olduğunu gösterdi ve lüttwitz ile kapp isveç'e kaçtılar.

    kapp darbesinin başarısız olmasının iki temel sebebi olduğu söylenebilir: birincisi, işçilerin mevcut weimar hükümetini destekleyerek darbeye karşı direnmeleri, ikincisi ise freikorp komutanlarının çoğunun darbeye katılmayı reddetmeleridir.

    (*) bu sırada hayatını kaybeden işçiler anısına weimar merkez mezarlığına 1922'de tamamlanan büyük bir anıt dikildi. 1936 yılında, almanya'da iktidara gelmiş olan naziler bu anıtı "böyle sanatın içine tükürürüz" mantığında güya sanatını eleştiren bir bahaneyle, ancak asıl politik çağrışımlarından ötürü yıkmışlardır.
  • 1920 yılının mart ayında gerçekleşmiş ve alman devriminin gidişatını değiştirmiştir.

    kapp darbesini, 21. yüzyıl venezüella'sın da gerçekleşen "devrim televizyonlardan yayınlanmayacak" sloganlı devrime benzetirim. hatta yapılanma şekillerinde dahi birçok benzerlik kolayca görülebilir. medya -özellikle basın- kolunun ne kadar etkili olabileceğini, tarafsızlık siyaseti yalanına inandırılmış insanların zeki kalemlerce nasıl bilgilendirildiğini bu iki harekatta görebiliriz sevgili meta sözlük okur/yazarları. bu devrim/darbe ikilemindeki birçok olumsuz sonuçları da görmezden gelecek kadar hayalperest değiliz tabiki...

    günümüz türkiye cumhuriyeti'nde ise eleştiriye kapalı bir yönetimin olduğu çok açık. beni vahim düşüncelere iten şey ise yaklaşık 52 milyon seçmeninde (hepsi değil tabi) bu doğrultuda eleştirisel olarak kendilerini dokunulmaz görmeleri.

    kapp darbesi mi?

    1919 yılının sonlarında iki uç gazeteci wolfgang kapp ve general walther von lüttwitz, alman devrimi'ni bastırmayı ve milliyetçi hareketi devam ettirmeyi amaçlamışlardır. 1920 yılında ise oldukça başarılı bir giriş yapmış olsalar da işçilerin genel grev kararıyla başarısız oldular. bu darbe girişiminde alınan başarısız sonuçlar ileride adolf hitler'in darbe politikasını etkileyecek, iktidara halk desteği ve hukuksal yollarla gelmenin önemini anlatacaktır. uzun vadede bakıldığında aslında amaçlarına ulaşmışlardır.

    almanya sosyal demokrat partisi (spd) başkenti devrimcilere teslim ettiğinde mutlak zaferin kazanıldığını düşünüp rehavete kapıldılar ve korkulan oldu. ruhr bölgesinde işçilerce örgütlenen yaklaşık 50.000 kişilik ruhr kızıl ordusu devrimcilere/darbecilere ağır bir yenilgi yaşattı. sosyal demokrat sendikalar lideri carl legien'den yardım istemeleri de sonuç vermedi. almanya devrimi belki kaldığı yerden devam etti fakat bu düşünce devriminin meyveleri hitler'in yargılanmasıyla toplanmış oldu.
  • 1919 yılı 23 haziranında almanya, tarihinin en buhranlı günlerinden birini yaşıyordu. o akşam müttefik devletlerin ültimatomu savaşı kaybetmiş alman milletini versailles antlaşmasını imzaya çağırmıştı. üç milyon müttefik askeri ren kıyısına yığılmış, şartları kabul ettirmeye zorlamak için berlin’e yürümek üzere bekliyordu. ordu ise utanç verici bir barışın imzalanmasını asla kabul etmeyecekti. almanya 1914 anlaşmazlığında öne sürülen suçlu olduğunu itiraf etsin; sonra, eski imparatorunu ve en değerli komutanlarını «savaş suçlusu» olarak müttefiklere teslim etsin; bunlar ordunun aslâ kabul edemeyeceği haysiyet kırıcı şartlardı. hükümet böyle bir barışı imzalamaya razı olursa, ordu, bunun uygulanmasına engel olacak bütün tedbirleri alacaktı. bu durumda, antlaşma imzalanmamalıydı. müttefiklere karşı ümitsiz bir savaşı göze almak gerekti. böyle bir savaş, 21 haziranda scapa flow’da ingilizlere teslim olmaktansa filosuyla birlikte sulara gömülmeyi tercih eden amiral ludwig von reuter’in verdiği örnek üzere, şerefli bir intihar olurdu sadece. mareşal hindenburg: 'bir asker olarak, utanç verici bir barışı kabul etmektense, şerefimle ölmeyi tercih ederim.' bu hareket, almanya’ya daha milyonlarca insan kaybına mâl olurdu. üstelik bu hareket, cumhuriyetin yıkılması ve alman birliğinin dağılarak ortadan kalkması ile sonuçlanabilirdi. antlaşma imzalanacak mı, imzalanmayacağı hakkında belirsizliği ve bir iç harp mı, yoksa mutlak felâketle sonuçlanacak gerçek bir savaş mı olduğu konusunda günlerce cumhurbaşkanı ebert’le hükümeti bu korkunç ikili arasında bir ölüm-kalım mücadelesi veriyordu.

    mutedil sosyalistlerin çoğunlukta olduğu kabine gustav bauer’in başkanlığında toplanır toplanmaz bir cevap notası yayınladı. bu notada reich'in, almanya’nın suçluluğu ve alman harp suçlularının müttefiklere teslimi şartlarının çıkarılması şartıyla versay antlaşmasını imzalamaya hazır olduğu bildiriliyordu. müttefikler cevap olarak, sert bir dille, ültimatom mühletinin saat 7’de sona erdiğini hatırlatmakla yetindiler. o korkunç 23 haziran günü sabaha karşı, cumhurbaşkanı ebert, weimar’daki bürosunda düşünüyordu. birden karara vardı, telefonu açtı, pomeranya’da, kolberg’ deki alman orduları başkomutanlığını aradı. mareşal paul von hindenburg'la görüşmek istediğini bildirdi. telefonda konuşan, kurmay başkanı general wilhelm groener idi. ebert, generale durumu bütün çıplaklığıyla anlattı. o gün öğleden sonra, dört buçukta, bakanlar kurulu toplanacak ve müttefiklere verilecek cevap hakkında kesin karara varacaktı. antlaşmanın imzalanması reddedilecek olursa, düşman ordularının derhal hücuma geçeceği muhakkaktı. buna rağmen, alman ordularının zaferi için en ufak bir ümit varsa ebert derhal red cevabı verilmesini sağlayacaktı. ama bunun için başkomutanlığın kesin cevabı gerekliydi. cumhurbaşkanı, bu cevabı almak üzere saat dörtte mareşali tekrar telefonla arayacağını bildirdi. hindenburg’la groener, durumu müzakereye giriştiler. şartları tartışıyor, ölçüp biçiyor, tekrar tartıyorlardı, ama ne yapsalar hiç bir kurtuluş ümidi görünmüyordu. müttefikler sayı, malzeme ve askerin morali bakımından çok üstün durumdaydılar. bütün cepheleri içine alan bir hücuma girişecek olurlarsa alman ordusunun zafer kazanmasına değil, tutunmasına imkân yoktu. acı gerçek karşılarındaydı: dün dünyanın en kudretli ordusu olan alman ordusu bugün iflâs hâlindeydi. ama bütün bunlara rağmen, alınacak karar karşısında hindenburg tereddüt ediyordu hâlâ. saat üç buçuk olmuştu. hükümet ve alman milleti başkomutanlığın kararını bekliyordu. almanya’nın bugünü ve geleceği bu karara bağlıydı. general groener, hindenburg’dan, fikrini açıkça söylemesini istedi. mareşal sabırsızlıkla:
    — siz de benim kadar biliyorsunuz ki, dedi. alman ordusunun zaferle sonuçlanacak bir savaş çıkarması imkânsızdır.
    groener soğukkanlılığını kaybetmiyordu. tekrar sordu:
    — vereceğiniz kararın ne sonuçlar doğurabileceğini düşünüyorsunuz,
    değil mi?
    hindenburg cevap vermedi. pencereye doğru yürüdü, uzun
    uzun bahçeyi seyretti. sonra döndü, saatine baktı:
    — benim burada yapacak hiç bir işim kalmadı, groener, dedi. hükümete başkomutanlığın cevabını siz bildirirsiniz.
    ve çıktı, gitti. birkaç dakika sonra, groener, duygusuz bir sesle, bir alman subayı için söylenmesi en acı sözleri cumhurbaşkanı ebert’e naklediyordu:
    — barış, düşmanın ileri sürdüğü şartlar içinde yapılmalıdır.
    groener telefonu kapatırken hindenburg içeri girmişti.
    elini dostça yardımcısının omuzuna koyarak:
    — yükünüz çok ağırdı, groener, dedi.

    aslında bu yükü taşıması gereken, alman milletinin bir titan kadar saydığı, sevdiği, tannenberg kahramanı mareşal hindenburgdu. hindenburg, kesin karar anında, hayatının en ağır sorumluluğunu yüklenmekten kaçınmış, bu sorumluluktan ustalıkla sıyrılmayı tercih etmişti. ve bu alçaklık (aslında kurnazlık) alman milletinin kaderine tesir edecek sonuçlar doğuracaktı. tarihin önünde, versay barışını imzalamış olmanın utancını, hükümet tek başına taşıyacaktı. hindenburg ve generalleri, tahrikçiler, milliyetçi gruplar, savaş meydanlarında düşmanın yenemediği alman ordusunun 1918 ihtilâlini yapanlar ve vatan haini sosyal demokratlar tarafından alçakça 'sırtından bıçaklandığını' söylemekte tereddüt etmeyecekti. bir milletin yaralanmış gururunu kurtarmak için bulunup söylenmiş bu 'sırtından yaralanmış ordu' efsanesi, yavaş yavaş milyonlarca almanın samimi inancı haline gelerek ilerleyen süreç içerisinde adolf hitleri büyük reich'in en kudretli adamı yapacaktı.
hesabın var mı? giriş yap