*

  • sevgili arkadaşım mustafa kara'nın ikinci uzun metrajlı sinema filmi. bu yıl tokyo'da dünya prömiyerini yapacak. arada bir soruyorum kendime, acaba offline halini izlese miydim? yok yok, foleyi de bittikten sonra izleyeyim dediğim için pişman değilim. zîra perdede izlemek daha keyifli, gerçi bunun için istanbul'daki bir gösterimi de beklemek gerekmekte. artık o kadar da olsun... bekleriz.

    bol bol izlenmesi, bol bol ödül alması dileğiyle, yolu açık olsun.
  • yönetmeni mustafa kara'ya tokyo uluslararası film festivali'nde 'en iyi yönetmen ödülü'nü kazandırmış yapıttır.
  • maçka'nın kuştul/şimşirli köyünde çekimleri tamamlanmış ve tokyo film festivali'nden de ödüllerle dönmüş olan sinema filmi.
  • bu yıl antalya altın portakal'da uluslararası uzun metrajda yarışacak film.
  • 35. istanbul altın lale ff'de ulusal yarışmada "en iyi yönetmen", "en iyi erkek oyuncu", "en iyi görüntü yönetmeni" ve "en iyi kurgu" ödüllerine değer görülen film
  • nbc, semih kaplanoğlu, özcan alper ayarında bir yönetmeni sinemamıza müjdeleyen yılın en iyi türk filmi...
  • filmi cermodern 'in açık hava film gösteriminde ağzım açık vaziyette ve zaman zaman da irkilerek dehşet içinde izledim. trabzon ve artvin 'i ekranda görmek gerçekten çok güzeldi. sevmediğimi düşündüğüm bu ülkenin belki de sevdiğim bi tarafı vardır diye düşündüm.

    birkaç spoiler verecek olursam;

    özellikle inek (sanırım) doğum sahnesi muhteşemdi ve nefes almadan izledim. çok başarılı.
    salyangozların kovadan etrafa saçılması, her yeri kaplaması görsel anlamda büyük zenginlik katmıştı doğrusu. bu iki sahnenin görselliğini nasıl oluşturdu, o nasıl bir tahayyül şeklidir, ne kadar emek harcadı yönetmen, bunların hepsini gerçekten çok merak ediyorum.
    boğanın, güreşte kaybettikten sonra sahibine özür diler gibi bakması ayrıca şahaneydi.
    yöresel ağızlar hiç anlamasam vr ingilizce altyazıdan durumu çözsem de muhteşemdi.
    "umut" olgusunun nasıl bireylerde farklı şekillerde tezahür ettiğini çok güzel gördük. biri için dağdan çıkarıp satınca kazanacağı para ile ailesinin hayatını kurtaracağını düşündüğü "maden" çok önemli olurken, diğerleri için bu hiçbi şey ifade etmeyebilir. çünkü o diğerlerinde aynı oranda umut ve inanç olmayabilir. başkasının umutları ve hayallerini küçümsemenin ne kadar onur kırıcı olduğu gözler önüne serilmiş. her birimizin algı dünyası ve tahayyül şekli o kadar farklı ki, birimizin bir başkasını tamamen anlayabilmesi gibi bi durum söz konusu dahi olamaz. baş karakter, maden bulabileceği ve zengin olabileceği, daha doğrusu o yorucu ve ezici çiftçi hayatından kurulabileceği hayalleri kurarken , onunla özdeşleşmemek işten bile değil. üstelik, insanların onu anlamadığını bilmesi ve bu sebepten onlarla bu konuda konuşmaması da oldukça çarpıcıydı. izlemeli, izlettirmeli. insanın iç dünyasına doğru bir yolculuk. izlerken torino atı' nı, nietzsche'yi ve pek çok varoluşsal kavramı düşünmemi sağladı yönetmen. emeklerine sağlık her birinin. yani umut mudur insanı yaşatan yoksa unut mudur çileyi uzatan diye sordum hep.
  • nihayet vizyon tarihi kesinleşen ödüllü film, 16 eylül'i sabırsızlıkla bekleme sebebi.
    maçka'nın eşsiz yeşilini ıslatan sağanak yağmurları hissetmek için bile gidilir bu filme.
    şansı, gişesi bol olsun!

    edit: istanbul ve ankara dışında gösterimi -henüz ve belki hiç- yapılmayacak olan sanatsal film. ekşi sözlük gibi -sözde- sinefil sayısının fazla olduğu bir mecrada bile entry sayısı bu kadar az iken adamlar ne yapsın! ağaçların fidana, fidanların ormana dönmediği yurdumda elbette bridget jones's baby insanlara daha cazip gelecektir.
    bu ülkeden nefret ettiğimi söylemiş miydim? *
    seans bilgileri
  • insan ve doğa savaşının, daha doğrusu doğaya adapte olmaya çalışmanın yansıtıldığı, güzel yansıtıldığı filmlerden biri. görsel olarak çok başarılı çekimler vardı. atmosfere uygun olarak seslerin düzeni, keza aynı şekilde doğadaki sert atmosferin perdeye yansıtılması da aynı derecede başarılıydı.
  • bugün itibariyle trabzonda da gösterime girmiş olan film.
hesabın var mı? giriş yap