• ara gülerin deneysel film çalışması.
    yavuz zırhlısının kahramanlıktan jilete uzanan öyküsünü konu alır
  • yavuz'un parçalanacağı haberleri duyulunca stern, ara gülerden bir foto-röportaj hazırlamasını ister. bir tarihin yokoluşuna tanıklık eden ara usta, röportajı teslim ettikten sonra "dünyada yapımı en uzun süren belgesel film" olarak nitelediği bu belgeseli çekmeye karar verir. ancak kararını filme dönüştürmesi on yıldan fazla bir zamanını alacaktır.

    bu on yılın ilk beş yılını düşünerek geçiren ara güler,ilhan mimaroğluve sonny sharrock'un çığlıklı müziklerini dinleyince "bu iş olur" demiş. bulduğu bu müzikleri kulaklıkla dinlerken çekimleri bu ritme göre planlamış ve içinden gelen hisse göre kamerayı bir sağa bir sola doğru hareket ettirmiş. bu belgeseli izleyip yavuz'un çığlıklarını duymamak, acısını hissetmemek elde değil.

    yıllar boyunca yavuz'un söküm aşamalarını belgeleyen, filmlerin banyosunu ve montajı için fransalara giden ara güler'e en güzel teşekkür filmini yayınlatmak istediği trt'den gelmiş: sansür!
    ara güler, o günlerde belgeselinin başından gelenleri kendi eserine değil, sansür kurulunda çalışanların arasında yaşanan sağ-sol çekişmesine bağlıyor.
  • bir fotoğrafçının film çekmemesi ve her sanatçının yalnızca kendi sanatını icra etmesi gerektiğini acı bir şekilde öğreten ibretlik (bkz: ara güler) belgeseli.
  • ülkemizin en değerli isimlerinden ara güler‘i geçtiğimiz gün kaybettik ne yazık ki. ardında yüzlerce, hatta belki binlerce muhteşem anı, fotoğraf ve daha nicesini bırakan usta fotoğrafçıyı her zaman büyük bir özlemle anıyor olacağız.

    işimiz sinema, kaybettiğimiz insan sinemanın kardeşi fotoğrafın ustası olunca aklımız hemen onun yedinci sanatla olan ilişkisine gidiyor. onun, kendisine göre öyle olmasa bile, tek filmi olarak addedilen kahramanın sonu‘nun, bu yılın başında !f istanbul’da gösterilmiş olmasından mütevellit filmle ilgili hatıramız henüz taze. hoş, !f istanbul’u tam da ara güler’le birlikte kaybetmemiz ilginç bir tesadüf olsa gerek.

    ara güler’in 1975’te çektiği ve dünyada çok az gösterim olanağı bulmuş filmi kahramanın sonu, ı. dünya savaşı’nda ölüme mahkum edilen yavuz zırhlısı’nın hikâyesini anlatıyor. 16 mm olarak çekilen film, ilhan mimaroğlu’ndan ruhi su’ya, eklektik müzikle yaratılmış avangart kurgusu, arşiv fotoğrafları ve gerçeküstücü canlandırmalarıyla sinemamızın belki de en özel yapımlarından biri. gelgelelim filmin uğradığı hazin son, her ne kadar çok tanıdık gelse de diğer yandan bir o kadar üzücü.

    yavuz zırhlısı’nın hikâyesi, ilkokul tarih derslerinden hepinizin malumu. almanya’da üretilen ve 1911’de goeben ismiyle denize indirilen gemi, 1914’te çanakkale boğazı’ndan türkiye’ye giriş yapar. sonrasında hızlı şekilde osmanlı himayesine geçip yavuz ismini alan gemi, midilli’yle birlikte rus gemi ve limanlarını bombalayarak ülkenin savaşa girmesine önayak olur. zaman içerisinde donanmada kalmaya devam eden yavuz, 1938 yılında atatürk’ün naaşını istanbul’dan izmit’e taşımıştır ayrıca. takvimler 1973 yılını gösterdiğinde ise bir kahramanın sonu gelir: hurdaya çıkarılan gemi, jilet yapılmak üzere parçalanmaya başlar. ara güler, işte tam da bu noktada fotoğrafa giriyor.
    o sıralarda alman menşeili stern dergisinin türkiye muhabirliğini yapan ara güler, yavuz’un parçalanmasını takip etmesi için görevlendirilir. bu amaçla sökümün başlayacağı gün gölcük’teki yerini alan usta, bir yandan o günü fotoğraflarken diğer yandan paşa ve amirallerden geminin eski fotoğraflarını ister, yavuz’da askerlik yapanlarla konuşur. böylece hem işini yapar hem de tüm bunları bir belgesel yapma fikri ortaya çıkar.

    “bir düşünsenize, suları yara yara gelen yavuz hakkında şiirler, şarkılar yazılmış, tablolar yapılmış. yavuz’da askerlik yapanlar övünç duyarak anlatmış. sonra bu kahramanın parçalanışını görüyorsunuz. kaynak makineleriyle kesiyor, parçalıyorlar. üzüntülü bir durum, tam bir dram. acısını hissetmemek mümkün değil. ben de gayet milliyetçi bir herifim. röportajı yaparken elimde çok malzeme birikti. belgeselini yapmaya karar verdim. yavuz bu, kolay sökülmüyor. tam 10 yıl sürdü sökümü. bir kahramanı öldürüyorlar. bunun için adını kahramanın sonu koydum. 16 mm ile çekiyorum.” diyor büyük usta, nezih tavlaş’ın 2009 yılında yayımlanan foto muhabiri: ara güler’in hayat hikâyesi adlı kitabında.

    filmin tarihi, kaynaklarda 1975 olarak geçer ama sökümün başladığı tarih olan 1973’te ara güler’in orada bulunmasından dolayı çekimlerin o zamanlarda başladığını söyleyebiliriz. söküm 10 yıl sürse ve güler, süreci sonuna kadar takip etse de muhtemelen 1975 yılı civarında filmin kurgu süreci başlar. kurgu için fransa’ya gidilir ve orada güler’in yolu orson welles’in filminin kurgusunu yapan bir kadınla kesişir. bu kadının kim olduğunu tam olarak bilemiyoruz fakat yvonne martin olduğu fikrini yürütebiliriz. sonuç olarak kahramanın sonu’nun kurgusu onun ellerinden çıkar ve sıra sese gelir. bu iş için güler’in aklında yaptığı elektronik müziği çok sevdiği ilhan mimaroğlu vardır ve filmde onun hâlihazırda yapılmış müzikleri kullanılır.

    film, ilk olarak fazıl hüsnü dağlarca ve salah birsel’e izletilir ancak yönetmeninin beklediği tepkileri pek vermez bu ikili. daha sonra amerika’da, atlantic records’un sahibi ahmet ertegün’e sıra gelir. ertegün’ün ortaya çıkan işi beğenmesinin ardından güler’in de projeye olan inancı artar ve prodüksiyon devam eder. tabii tüm bu süreç uzun bir zaman alır.

    daha sonra 1973-1980 yılları arasında cumhurbaşkanlığı yapan fahri korutürk ve dönemin deniz kuvvetleri komutanı, filmi izlemek ister. ama öncelikle sansür heyetinden onay alınması gereklidir. kahramanın sonu, ankara’daki kurula izletilir ve oradaki kişilerin filmi pek de kavrayamamasıyla gerekli onay çıkmaz. hatta filmin türkiye’de gösterilmesi yasaklanarak kopyasına el konulur. işin bu kısmını ara güler’in ağzından dinleyelim: “kurulda herkes filme iyi diyor. ama biri var. olmaz diye tutturuyor. milli eğitim bakanlığı’ndan bir görevli. takılmış filmde konuşma olmamasına. sadece elektronik müzik var filmde. sonra bu fransızca kopya diyerek itiraz ediyor. iyi de filmde söz yok! kurul sonunda bu film türkiye’ye giremez kararı verdi. filme el koyuldu.”

    filmin iş kopyaları ara güler’de kalır ve bu kopyalar uzun süre rafta bekleyip durur. daha sonra o kopyalar düzenlenip temizlenir ve kahramanın sonu, yeniden hayata döner böylece. uzun süre yasaklı olan film, daha sonra 2002’deki ankara film şenliği de dahil olmak üzere çeşitli yerlerde gösterilir.

    kaynak: filmloverss.com
  • nereden bulabileceğimi bilen varsa yeşillendirsin.
  • ara güler gibi kocaman bir ismin karşısında durup "usta bu mu şimdi neredeyse 10 senede çekilen iş ?" diye sormaya benim maçam yemez.. öncelikle onu belirteyim..

    film, bağlamı tam olarak konuya raptedilememiş (muhtemelen filmde sorun yoktur ama ben bağlayamamışımdır) soytarılar, mütemadiyen mısır yiyen bir kız çocuğu, yine aynı şekilde varlık nedenleri net bir şekilde anlaşılamayan yakın çekim ve türlü çeşitl gariban insan (ayyaşlar, işçiler, balıkçılar..vs) portreleri ve sonlara doğru tam olarak görebildiğimiz söküm videoları ile tcg yavuz'un donanma'ya veda töreni dışında büyük oranda fotoğraflardan ve fotoğrafları video kamerayla çekerken objektif odağıyla oynamak ve kamerayı müziğe uygun ritimde sallamak suretiyle yapılmış manipülasyonlarından oluşuyor.. müzikli, zoom in zoom outlu slayt şov gibi..

    donanma veda töreni ve söküm alanındaki hazin görüntüler ile ustanın elinden çıkan fotoğraflar tekil olarak "belgesel" nitelikte olsalar bile filmi bir bütün halinde "belgesel" olarak değerlendirebilir miyiz emin değilim.. hatta ne yazık ki filmin ana konusu olan tcg yavuz adlı bu efsanevi ve tarihi muharebe kruvazörü'ne gerçekten bir saygı duruşu var mı ondan bile emin olamıyorum..

    yaşananlara (bir kahramanın jilet olması) yönelik sarkastik bir eleştiri belki, ama ancak o kadar..

    o işkenceli müzik eşliğinde çığlık atar vaziyette gösterilen yavuz'a dair görüntüler her şeye rağmen çok kıymetli.. yattığın yer incitmesin ara usta, dinince dinlenesin.. sen hoş görürsün bizi; ellerinden öperim..

    1. kısım
    2. kısım
hesabın var mı? giriş yap