• büyük eksikliktir bence kardeşim. kız arkadaş seçiminde en önemli özellik adam eksiltme özelliği olmalıdır. adam eksiltme özelliği var mı diye bakacaksın kız arkadaş seçerken. adam eksiltme derim başka bir şey demem. aranızda çok deli, çok delişmen çocuklar var. çoğu da kardeşim yaşında. onlara tavsiyem şu: adam eksiltme özelliği olsun yengede. buna dikkat edin. adam eksiltme diyorum bakın. çok önemli...

    bu görüşümü sergen yalçın'a da ilettim. geçenlerde ntvspor stüdyolarında sergen'le biraraya geldik. kız arkadaşımın fotosunu sergen'e gösterdim ve bir kaç olayımızı anlattım. diğer yorumcuları dinlerken yaptığı gibi gözlerini kıstı, kıstı, kıstı, kıstı. sonra aniden yüzünde alaycı bir gülümsemeyle açtı çakır gözlerini. elindeki kalemle oynarken gergindi, koltuğunda kaykıldı ve "baktığın zaman gözde'nin öyle ahım şahım bir tarafı yok. bilmiyorum yanlış mıyım? ben mi yanlış görüyorum? adam eksiltemiyor" dedi. haklıydı sergen... gözde, adam eksiltemiyordu.

    o sırada rıdvan'ı gördüm, o da sohbete girdi. "sergen kardeşimiz doğru söylüyor. devamlılığı da yok, kat eden bir oyuncu değil (bunu derken eliyle seri bir biçimde kat etme harketi yaptı ve saçları sallandı). senin elinde de kusura bakma ama şavi ve inyesta yok" dedi. "ne şavisi ne inyestası rıdvan abi?" diyecek oldum gözden kayboldu gitti. mehmet demirkol ve fuat abi'yi gördüm sonra, turuncu kurşun kalem almaya özümsün kırtasiye'ye gitmişler. sağolsunlar, "esasında en önemlisi o", "tabi tabi inşallah hayırlısı olur" deyip dinliyor numarası yaptılar 3 dakika için. ardından beni güvenliğe teslim ettiler. bari siz dinleyin derdimi benim al yanaklı bal yanaklı, sincap gözlü dostlarım. iki örnek veriyorum size:

    - gözde kim bu adam ya?

    - ya melislerin arkadaşı, bir kere karşılaşmıştık, geldi oturdu git diyemedim...

    - anlıyorum.

    *

    - ya mert ve batu da bizimle gelsin mi?

    - mert ve batu kim gözde?

    - dağcılık kursundan arkadaşlarım.

    - olmasa daha iyiydi ama olsun madem (üniversite'de dağcılık kursuna başlayan yiğidoların direkt sakal bırakmaya başlaması ve kirli sakalla gezmesi beni tedirgin ediyor. damat traşlı bir dağcılık kursu talebesi gördüğüm gün yarınlara ve türk dağcılığına daha güvenle bakacağım. ama bunu ilişkinin başında olduğumuz için gözde'ye söylemiyorum tabii...)

    *

    bunun gibi şeyler işte. ola ki bir kadını sevdiniz, adam eksiltme özelliği olmasına dikkat edin kardeşlerim. kadında en önemli özellik budur.
  • önemli bir eksik. örneğin facebook profiline her baktığınızda arkadaş sayısının (bkz: sap) sürekli arttığını görürsünüz bu kızların. "kim lan bu" diye sorunca da kabahat oluyor tabi.
  • adam eksiltme özelliği olursa da sizi paso pazara, bakkala filan gönderebilir. hangisi daha iyi, kararı kendiniz verin.
  • aslında o kadar da kötü değil. mütevazı bir anadolu genci olarak kız arkadaşımda adam eksiltme özelliği aramam arkadaş. kızın adam eksiltme özelliği de olsaydı beninle olur muydu? hiç sanmıyorum açıkçası.

    avrupa'ya giderdi o zaman kız xavi'yle, iniesta'ya, messi'ye orgy yapardı. belki 35 yaşından sonra bana gelirdi bak ; ama adam eksiltme özelliğini kaybedeceği günü sabırla beklemek gerekirdi bu durumda. şahsen o kadar sabırlı bi tip değilim. giderim kendime uygun ters kademeye iyi giren, araya adam kaçırmayan bir kız arkadaş bulur keyfime bakarım.
  • insanın ömründen ömür götürür.

    bir kız düşünün, ceylan gözlü, güzel yüzlü, saçları ipek, cildi bebek gibi...

    bir kız düşünün, sesi, konuşması, gülüşü, tebessümü ölüyü diriltir...

    bir kız düşünün, bu güzelliğiyle de yetinmeyip, giyinmesini, süslenmesini, takıp takıştırmasını da biliyor...

    hani deyim yerindeyse; "hediye paketi gibi kız"...

    ve siz bu kıza ilk görüşte vurulup aşık olmuşsunuz...

    bir şekilde kızı tavlayıp bir ilişki başlatsanız bile; sizin bu ilk görüşte aşık olacağınız kadar güzel, hediye paketi gibi kızın tek talibi de siz değilsiniz elbette...

    işte "kız arkadaşın adam eksiltme özelliği", tam da bu noktada önem kazanıyor...

    bin türlü bulaşanı, dalaşanı, eski çıktığı, arkadaşı, arkadaşının arkadaşı, bir yerlerden tanıyanı, tanışmak isteyeni, liseden, üniversiteden, iş yerinden arkadaşı, internetten tanıştığı var...

    kızın bu bin türlü bulaşana, dalaşana, hatta sokakta insanın koluna zorla yapışıp haraç keser gibi para isteyen dilenci veletlere bile "bi siktir git" demekten aciz olduğunu sonraları yavaş yavaş farketmeye başlıyorsunuz...

    telefonuna gelen hiçbir mesaja cevap vermeden duramadığını, meşgule düşürme tuşunun yerini bile bilmediğini, gecenin saat birinde arayan eski erkek arkadaşı ile bile telefonu açıp bir saat konuştuğunu öğrendiğinizde,

    hatta daha önce çıkma teklifi alıp reddettiği adamların bile güya kalbini kırmamak için yanına gidip selam verdiğini gördüğünüzde kalbi kırılan, enayi yerine koyulan siz oluyorsunuz.

    her gün kavga, her gün gürültü, verilen ve tutulmayan sözler...

    böyle davranmaması gerektiğini bin kere de söyleseniz, bin kere bildiğini okuyor.

    onu affediyorsunuz, affetmeseniz bile, unutmaya çalışıyorsunuz, ama unutamıyorsunuz, unutturmuyor...

    daha yaralarınız kabuk bağlamadan yine kaşıyor, yine kanatıyor...

    hep huzur istediğini söyleyen o kız, size bir türlü huzur vermiyor...

    sizi, yavaş yavaş o nefret ettiğiniz, kadına ve kendine güvensiz, maço, yoz ve ezik tiplere dönüştürmeye başlıyor...

    bir gün kalkıp, daha önce yapmaması için uyardığınız ve benzer şeyler yüzünden bir sürü kavga ettiğiniz halde iş yerinden fotoğrafçılıkla uğraşan ve kendisinin arkasından abuk sabuk konuşan hıyarın birine aptal saptal fotoğraflar çektirip, ondan sonra ertesi gün sabah sabah sizi arayıp, siz daha feysbukta fotoğrafları bile görmemişken, "kızdın mı aşkım?" diyor.

    işte bu bile bile lades diyen "kızdın mı aşkım?" bardağı taşıran son damla oluyor.

    aşk nefrete, sevgi öfkeye, mutluluk mutsuzluğa karışıp giderken, o fotoğraflarda size değil de bir başkasına bakan cennet yeşili gözler, bir başkasına gülen cennet beyazı dişler, sizin cehenneminiz oluyor...

    ve siz, evlenelim diyecekken, ayrılalım diyorsunuz...

    onun için "iki tane fotoğraf" olan şeyin, sizi nasıl yaktığını, yıktığını anlamıyor, anlamak istemiyor.

    güzel bir ilişkiyi o "iki tane fotoğraf" için mahvettiğinin farkına bile varmıyor.

    her zamanki gibi, size yaklaşıp o tek yanağınızdaki tek gamzenizden öpmeye ve sizi yatıştırmaya çalışıyor.

    aylardır çıkmanıza rağmen o tek gamzenizin en çok siz sinirden çıldırıp yanağınızın içini ısırdığınızda belirginleştiğinin farkına varmadı henüz...

    ve siz eski sevgili ünvanını kazanıp, onun feysbukundaki apaçilere her gün bir yenisi daha eklenirken farkına varamadığı bir şey daha var ki; siz kanlı gözyaşları da dökseniz, asla gecenin birinde onu arayan apaçi eski erkek arkadaşlarından biri olmayacaksınız...

    ama kazanan her zaman apaçiler olacak...
  • er kişinin iki kişilik efor sarfetmesini gerektirir.

    kızı evinden al, evine bırak, geldin mi, gittin mi her dakika kontrol et.

    bilimum ortamlarda hep yakın markajda ol...

    adamı sinir stres sahibi yapar.
  • sürekli yanında olacaksın, dakka başı arayacaksın, başından atamadığı itiyle, kopuğuyla, sapığıyla uğraşacaksın...

    insanın iflahını keser,

    maddi-manevi... *
  • kademe anlayışına sahip, yorulmak bilmeyen bir erkek gerektirir.
  • üretim merkezindeki banttan piyasaya hergün yeni meriçler sürüldüğü sürece boş bir hayaldir. kız arkadaş, bu özelliği edinmek için iyi niyetli çaba gösterse bile nafiledir.

    *
  • pivot tipi de değilse, total ilişkide yeri yoktur.

    (bkz: pivot tipi kız arkadaş)
hesabın var mı? giriş yap