• ekşi'de gerçek adımı kullanmaya karar vermemden önceki kısa ömürlü yazar adayı nick'im.
  • bir ümit sarıkaya öyküsü. okumamayı tercih ediniz.
  • şu satırlarla aklımda kalmış kitap.

    "gövdesi için yardımda bulunabilirdim ama ona acı veren gövdesi değildi, ruhundan çekiyordu ve ben ruhuna ulaşamıyordum."

    copy paste değil alın teri: http://i.hizliresim.com/d8g39l.jpg
  • herman melville'nin okunması gereken kitabı.

    sahipsiz mektuplar! ölü insanları andırmıyor mu bu? mizacı ve bedbahtlığı yüzünden umutsuzluğa meyilli bir adam düşünün; bu umutsuzluğu, sürekli sahipsiz mektuplarla uğraşıp onları alevlere atmaktan daha çok körükleyecek bir iş olabilir mi? çaresizlik içinde ölenler için gelen af, umudunu yitirerek ölenler için gelen umut, yaşadığı felaketin yaralarını saramayıp ölenler için iyi haber vardır zarfta. hayati vazifelerle ölüme koşar bu mektuplar...
  • --- spoiler ---

    "yapmamayı tercih ederim."

    * abd posta hizmetleri 1825 yılında bir 'sahipsiz mektuplar' bürosu açtı. 2006'ya gelene kadar bu büroda 90 milyon mektup birikti. sahipleri belirlenemeyenler, içlerindeki değerli şeyler çıkarıldıktan sonra müşteri gizliliğini korumak üzere yakıldı.

    --- spoiler ---
  • agamben'e göre pür potansiyele dönüşmüş yazıcı.

    bartleby yazmayı bıraktığı andan itibaren tanımlanabildiği tek özelliğini de terk ederek öykünün ortasından itibaren beyaz bir kağıda dönüşür. öykü zavallı bir kalvenist ve erken dönem kapitalisti olan avukatın bu potansiyeli tanımlama çaresizliğini merkeze alır. beyaz bir kağıdın üzerine hem her şey yazılabilir hem de hiçbir şey. o beyaz kağıda kalemin yazmak üzere götürüldüğü ama henüz hiçbir şey yazılmadığı bir an var ya işte o anın adı bartleby'dir.

    şöyle düşün: lisede hafif sol çaprazında oturan insanı kestin kestin, allahım bu insan ne kadar yağuşuklu/güzel dedin, akşam eve gidip gizli gizli sigara içerken, şiir ya da mektup yazmak istedin. o sikimsonik deftere, o sikimsonik kalemle yazacağın şiir kesin bok gibi olacak. ama eğer o deftere sonsuza dek hiçbir şey yazmadan, elindeki kalemle birlikte, sanki her an o çizgili sikimsonik sayfaya bir şey yazacakmış gibi beklersen bartleby olursun.

    agamben'in potansiyelden kastı ve türkçeye olumsallık ya da gizilgüç olarak çevrilebilecek düşüncesi, tam o yazma anına odaklanır. bartleby boş bir levhadır (bkz: tabula rasa), o kendini tefekkür eden düşüncedir.
    ne demek ulan kendini tefekkür eden düşünce? bununla ilgili liseden örnek verebileceğim bir anekdot yok, şöyle devam edelim:

    insanın özgürlük alanı bireyin potansiyelini gerçekleştirmesi için gereken alandır aynı zamanda. o potansiyelin içeriğini birey kendi belirler. ister gider bakkal olur, bakkala digiturk bağlatırsın; istersen abd'de doktora yaparsın. birey; ilişkilerden, var olan cemaatlerden, kurumsal yapılardan, toplumsal normlardan, her türlü üst yapı ve ideolojiden uzaklaştıkça bu potansiyelin yaratıcı dünyasına adım atmış olur. (bkz: nietzsche) bartleby aslında bunu başarabilmiş, başardığı anda da ölmüş bir kurgu karakterdir. peki bunu başarmak mümkün mü, ya da başaran bireyler yok olmaya mahkum mudur, yokluk belki de çoh iyidir olum gibi soru ve argümanlara üç beş kelimeyle hemen kapılmayın; ya acınası ya da gülünç olursunuz. günün tarihsel gerçekliğinde kimse bartleby olamaz.

    bartleby bu ilişkilerden koparak düşüncenin ya da eylemin gizilgücü haline geldiğinden; agamben, münzevi zatı muhterem için kendini tefekkür eden düşünce benzetmesi yapmış.

    öykünün sonundaki alıcısı ölmüş mektuplar dairesi hikayesi oldukça ilginçtir. bu finalin çok farklı okumaları yapılıyor, senelerdir derslere konu olmuş bir kurgu zaten. benim bu finale dair en yakın olduğum düşünce şu: avukat, bartleby öldükten sonra bile onu uyduruk fikirlerle bir kalıba sokmaya, tanımlamaya çalışıyor ama yalan söylediğinin o da farkında. melville bu yalanı araya sıkıştırdığı göstergelerle belli ediyor zaten.

    o nedenle öyküyü okuyup "haaaaaa o ölü mektuplarla çalışınca garibim böyle olmuş demek" demeyin. birkaç kez daha bakın, bu kadar ilginç bir ilişkiyi (avukat&bartleby) başka yerde bulamazsınız. 1853'te yazılmış bir öykünün bu kadar güncel kalabilmesine şaşıracaksınız.
  • kâtip bartleby..
    bir direniş hikayesi..gregor samsa dan sonra bartleby de aslında sürekli işleyen çarkın uyumsuz dişlisi.
    "yapmamayı tercih ederim" cümlesi yapmak zorunda olduklarımıza karşı vurulan iyi bir irade tokatı:) toplumun size sunduğu mecburiyetleri ,görevleri,yasaları kısaca insanlıktan çıkmaya vardıran her şeyi elinizin tersiyle itebiliyor musunuz? melvılle görüp de reddetmenin görmeden reddetmeye nazaran çok daha onurlu oldugundan bahsetmiş. çünkü farkındalık devreye girmiş ve düzene karşı çıkan adamın bu amaç uğruna nasıl kendi özüne döndüğü çarpıcı bir dille anlatılmış! "yalnızlık " küçük noktalar halinde işlenmiş esere ancak bitiminde elde kalanın sadece yine "yalnızlık" olduğu vurgulanmış kanımca..borgesin harika önsözü ile babil kitapligina hayran ola ola okumaya devam etmekteyim:) 70 syflik bir kitaptan bu kadar yorum çıkıyorsa. ..çok iyidir ..çok. .okuyun!
  • zavallı, göze çarpmayan, sefil, hiçbir yerden gelip hiçbir yere giden karakter, bizim hayır deme özgürlüğümüz. kesinlikle bilinmesi, okunması gereken kitap.
    aynı zamanda geçen zizek bir röportajında üstünde i would prefer not to yazan bir t-shirt giyiyordu konuşmasındada bartleby'i örnek vermişti. bu da böyle ek gereksiz bir bilgidir. daha fazlasını yazardım ama tercih etmem.

    (bkz: i would prefer not to)
  • bir adet herman merville kitabı.
    sona doğru hem kenarda çalan zbigniew preisner' nin lacrimosa' sının etkisinden hem de bartebly' nin yalnızlığının bünyemde bıraktığı üzüntü ile gözlerim doldu. hâlâ mektup yazan biri olarak tam da şu günlerde sahipsiz mektupları düşünürken duygularıma tercüman oldu burdaki satırlar:"sahipsiz mektuplar! ölmüş insanlar gibi gelmiyor mu kulağa?" modern insanın sorgulamadan her şeyi görev bilinciyle yaptığı bir çağda bir anlamda bireysel direnişin hikayesi kâtip bartebly. özellikle wall street gibi bir yerde geçerek bir anlamda zıtlıklar arasında çok iyi hazırlanmış karakterlerden oluşuyor. nitekim kâtip ile anlatici avukatın birbirlerine ne kadar zıt oldukları ve ofisteki diğer çalışanların işlerini robot misali gördüğü bir ortamda yaşıyor bartebly. sisteme karşı direnen ve nihayetinde pasif intiharı seçen katip bartebly' nin öyküsü bu.
hesabın var mı? giriş yap