• all along the watchtower ve the wicked messanger gibi tarihini asan sarkilarin oldugu tarih oncesi bob dylan albumlerinden biri..

    ayrica seksenlerde ortaya cikmis bir country sarkicisinin da adi.. esas adi wesley harding stace'mis, sonra dylan'in bu wild west kahramanini isim bellemis.. neyse.. kendisine one step up two steps back'de springsteen sarkisi jackson cage'i soylerken rastlamistim, diyecegim esasen budur..
  • bu amcaya high fidelity soundtrackinde de 'i'm wrong about everything' diye sevimlice bir şarkı söylerken rastlanabilir. ben önce eric clapton sandım. aptalmışım.
  • babainin bob dylan, anasinin joan beaz oldugunu iddia eden zibidi.
  • 1967 rekoltesi bob dylan albumu. tamami akustik full aksesuar 12 dylan bestesi. blonde on blonde sonrasi tam gaz devam havasi.
  • high fidelity filminde de kullanılan i'm wrong about everything şarkısını söyleyen, 1965 ingiltere doğumlu pop/folk şarkıcısı. müzik kariyerinin haricinde ilk romanı misfortune'u 2005'te çıkaran harding'in ikinci romanı by george'da 2007'de piyasa çıkmıştır.
  • bob dylan'ın gelecek ay 54. yaşını kutlayacak olan 8. stüdyo albümü.

    bilhassa 60'lar ve 70'lerde neredeyse her albümünde kendini yeniden yıkıp inşa eden bob dylan'ın biraz gölgede kalmış, satışları fena gitmese de müzik tarihinde hak ettiği yeri alamamış şahane albümlerinden biridir. başyapıt nitelemesini hak edecek kadar eşsizdir.

    bu albüm genellikle the beatles'ın '67 yazında çıkardığı stg. pepper'ı ile kıyaslanır incelenirken. sahiden de albümün daha sounduna geçmeden, kapağından hatta tanıtım çalışmalarından dylan'ın stg. pepper'a kontrast bir albüm yapmak istediğini anlarsınız. bunu ayrıca detaylandırırım. ama john wesley harding bundan çok daha önemli bir albümdür. çünkü bob dylan'la ilgili önemli bir mitin gizemini dylan bu albümde vermiştir dinleyicisine.

    dylan bu albümde üstad "aktivist dylan", "jenerasyonunun sesi dylan" etiketlerinden neden sıkıldığını, bunların neden doğru olmadığını, "küçük adam"dan da ne kadar nefret ettiğini anlatmıştır kendi tarzında.

    son yıllarda çekilen dylan belgesellerinden birinde joan baez, hala daha katıldığı her insan hakları etkinliğinde çevresindekilerin dylan'ın da gelip gelmeyeceğini sorduğunu söyler. 40 yıldır verdiği cevabı verir o da: "dylan hiç gelmedi ki bugün gelsin."

    doğrudur bu. dylan ilk albümlerindeki protest şarkıların sonucunda bu algıyı kazanmış olsa da, bundan ömrü boyunca rahatsızlık duymuştur. evet polisi, devleti, hakim gücü, otoriteyi, ırkçılığı eleştiren sayısız şarkısı vardır. ama durduğu nokta onun aktivist olmasına da izin vermez. çünkü dylan tüm bu saydıklarımdan nefret ettiği kadar, hatta daha fazla sıradan insandan hazetmez, ondan korkar, onun yaptıklarından utanç duyar.

    john wesley harding, işte dylan'ın bu küçük adama olan öfkesini peşpeşe kustuğu şarkılardan oluşur. bunu ilk kez ve belki kariyeri boyunca bir daha yapmayacağı netlikte yapmıştır.

    albüme adını veren john wesley harding adlı şarkı için iki temel rivayet vardır. şarkıda tasvir edilen gariban dostu, iyiliksever "outlaw" profilinin, aynı isimdeki vahşi batı psikopatını anlatmadığı açıktır. burada "outlaw"ı bilhassa ingilizce kullandım çünkü dilimize çevirdiğimizde karşılık gelen haydur, suçlu gibi kavramlar dylan'ın anlatmak istediğini karşılamıyor. dylan burada tam da "kural dışı" davranan birinden bahsediyor.

    kimileri bu şarkıdaki jwh'nin johnny cash olduğunu söyler, kimileri de bir woody guthrie şarkısı olan "pretty boy floyd"a bir gönderme olduğuna inanır. dylan'ın guthrie hayranlığı ve o dönem cash ile arkadaşlığı düşünüldüğünde bu iddiaların herhangi biri doğru olabilir, ikisi de yanlış olabilir, hatta söz konusu dylan ise ikisi de doğru olabilir.

    ben ise naçizane onun bu şarkıda sadece kendini tasvir ettiğini düşünüyorum. çünkü albümün geri kalanı john wesley harding gibilere küçük adamın neler yaptığını anlatan şarkılarla bezelidir.

    i dreamed i saw st. augustine'de örneğin, ruhlarını satmış insanları kurtarmak için halkın arasına karışmış bir azizin o halk tarafından öldürülüşünü anlatır.

    "ı dreamed ı saw st. augustine
    alive with fiery breath
    and ı dreamed ı was amongst the ones
    that put him out to death
    oh, ı awoke in anger
    so alone and terrified
    ı put my fingers against the glass
    and bowed my head and cried"

    drifter's escape'de haksız yere suçlanan bir adamın jüri tarafından acımasızca mahkum edilmesi, insana en büyük zararın yine insan tarafından verilişi işlenir. hatta öyle bir nefret ve intikam ateşi ile yanmaktadır ki jüri (halk), şarkıda yargıçların (otorite) bile bundan duyduğu şaşkınlık anlatılır.

    "well, the judge, he cast his robe aside
    a tear came to his eye
    “you fail to understand,” he said
    “why must you even try?”
    outside, the crowd was stirring
    you could hear it from the door
    ınside, the judge was stepping down
    while the jury cried for more"

    i pity the poor immagrant'da amerika'ya yerleşen göçmenlerin açgözlüğünden, vahşiliğinden, kötülüğünden söz eder.

    "ı pity the poor immigrant
    who tramples through the mud
    who fills his mouth with laughing
    and who builds his town with blood
    whose visions in the final end
    must shatter like the glass
    ı pity the poor immigrant
    when his gladness comes to pass"

    the wicked messenger'da halka dürüst olmasıyla halkın tepkisini çeken bir ulağın hikayesi anlatılır.

    "oh, the leaves began to falling
    and the seas began to part
    and the people that confronted him were many
    and he was told but these few words
    which opened up his heart
    “ıf ye cannot bring good news, then don’t bring any”

    görüleceği üzere dylan bu albümdeki pek çok şarkısında kendilerine yardım etmek isteyenlere küçük adamın ne kadar kötü davrandığını anlatır.

    aslında dylan da ömrünün tam böyle bir noktasındadır o sıralar. 65-66 yıllarında çıkardığı 3 albümle*** müzik tarihini değiştirdikten sonra istediği gibi anlaşılamadığına inanmış, insanların kendisine olan ilgisinden sıkılmış, onların ve medyanın kendisini mesnetsizce itham etmelerinden, zarar vermeye başlayan ayarsız sevgilerinden sıkılmıştır. o sadece mesajını iletmek istemiş ama insanlar bu mesajı bile "adam gibi" almayı başaramamıştır.

    yani bu albümdeki şarkılarda john wesley harding de dylan'ın kendisidir, st. augustine de, wicked messenger da...

    bu kadar mı?.. hayır.

    the ballad of frankie lee and the judast priest'de; rahip judas'ın evi şöhreti temsil ederken, orada kendini ait olmadığı bir ortamda bulunca yok olan frankie lee de dylan'dan başkası olamaz.

    "well, the moral of this story
    the moral of this song
    ıs simply that one should never be
    where one does not belong
    so when you see your neighbor carrying somethin'
    help him with his load
    and don’t go mistaking paradise
    for that home across the road"

    yine all along the watchtower'da; şarabını iş adamlarının içtiği, toprağını köylünün kazdığı ama onların hiçbirinin ne şarabın, ne de toprağın kıymetini bildiğine inanan soytarı da dylan'dan başkası değildir. sanatının tüketildiğini ama anlaşılmadığını düşünüyordur besbelli.

    "there must be some way out of here"
    said the joker to the thief
    "there's too much confusion
    ı can't get no relief
    businessmen, they drink my wine
    plowmen dig my earth
    none of them along the line
    know what any of it is worth"

    işte "aktivist dylan" etiketine sahte peygamberimizin tepkisidir bu albüm. sadece otoriteye değil, sıradan insana da mesafelidir. bütün bu olan bitenlerde averaj insanın rolünü yadsımaz ki onlarla yan yana olabilsin.

    zaten bu albümle birlikte dylan günlük yaşantısında da toplumdan gitgide kendini daha izole etmeye başlayacaktır.

    john wesley harding'in dylan'ın içsel yolculuğu açısından bu şekilde okunması gerekir. ya da hiç değilse ben öyle düşünüyorum. sırtımı onun sözlerine dayadığımda bana anlattıkları bunlar.

    elbette albümün bir de başta sözünü ettiğim gibi sgt. pepper's lonely hearts club band ile müzikal ve felsefi kontrast oluşturma durumu vardır.

    stg. pepper'ın saykedelik sounduna, renkli kapağına, gösterişli kostümlerine, lansmanı için yapılan büyük reklam kampanyalarına karşın; john wesley harding dylan'ın akustiğe döndüğü, siyah beyaz kapaklı bir albümdür. dylan bu albümle ilgili hiçbir reklam çalışması yapılamamasını da özellikle istemiştir yapım şirketinden.

    ama belki en önemli fark şudur ki; stg. pepper stüdyoda kaydedildiği haliyle o tarihte sahnede canlı icra edilmesi olanaksız bir albümdür. the beatles'ın çoktan konser vermeyi bıraktığı düşünülürse, bu onlar için bir sıkıntı teşkil etmez. ama dylan için bu organik bir durum değildir. onun kaydettiği jwh ise soundu itibariyle en ilkel sahne şartlarında bile en kusursuz şekilde icra edilebilecek niteliktedir.

    bu iki albümün karşılaştırılması daha da uzatulabilir. bu başka ok keyifli bir entrynin konusu olsun. bu haliyle bile yeterince uzun oldu entry.

    son olarak bu albümün değinilmesi gereken bir diğer önemli yanı da, kısa süre önce çok ciddi bir motosiklet kazası geçiren dylan'ın nekahat devresinde okuduğu incil'den izler taşımasıdır. dylan'ı 80'lerde bir süre teslim alacak dinsel temaların ilk izlerini taşıdığı bile söylenebilir bu albümün. hatta bir komplo teorisine göre, albüm isminin ilk harfleri olan "jwh" dylan'ın yahudi köklerine dinsel bir göndermedir.
hesabın var mı? giriş yap