• "ben fransızım. fransızlar için film yaparım. fransızları seyrederim. fransızlarla ilgilenirim."

    fransız yönetmen. jean renoir'in yanında yetişti. dört filmini izledim, yetti: goupi mains rouges, casque d'or, touchez pas au grisbi ve le trou. filmleri kusursuz bir sinematografinin yanında, tüm gereksizliklerden arınmış derdini direkt anlatan senaryolara sahiptir. her bir sahnenin bir işlevi vardır velakin bu durum her sahneye gereğinden fazla anlam ve aksiyon yüklemez. hatta tam tersini yapar: gündelik hayatı ve basitliği hikayeyi ve anlatımı güçlendirmek için ustaca kullanır. bunu da sokaktaki normal adamı anlatırken değil, parisin arka mahallerinin apache'lerini, 50lerin usta mafyözlerini ve gözüpek kaçakları anlatırken yapar. anormali normalleştirir, gerçeğin çizgisine oturtur. fransız sinemasının şüphesiz dönüm noktalarından biridir, melville'i etkilemiş, dassin'in elinden tutmuş, yeni dalgacıların hakkını verdiği bir saf sinema gurusudur. ammavelakin erken denilebilecek bir yaşta ölmüştür ve bu da reputasyonunun gereğinden az olmasına neden olmuştur. mekanı cennet olsun ne diyeyim.
  • dün gece başlığı arıyordum ve bulamayınca açmayı planlıyordum, madem arkadaş açmış bir kaç kelam edelim.

    yönetmenin sadece le trou filmini izlemiş ve hayran kalmış birisi olarak bu filmi bitirdikten 2 hafta sonra ölmesine çok üzülmüştüm. bahsettiğim film görülüp görülebilecek en iyi filmlerden birisidir ve hapishaneden kaçış temalı filmler arasında kıyas kabul etmez bir yeri vardır. fransız sinemasını pek fazla sevmeyen birisi olarak bu filmi izleyin, izlettirin. kesinlikle hak ettiği değer verilmeyen bir filmdir le trou.
  • 1906-1960 yılları arasında yaşamış fransız yönetmen.

    (bkz: les amants de montparnasse)
  • melville kendisi için

    "bu meslekte gerçekten sevdiğim, kendime en yakın hissettiğim birkaç kişiden biri. yakın arkadaş değildik ama birbirimizi gördüğümüzde sanki bir gece önce ayrılmış gibiydik."

    demiş.
hesabın var mı? giriş yap