• iki okuyusumda da sonunda beni aglatmis ve olum korkusuna suruklemis incecik tolstoy kitabi. ince diye oylesine okumak amaciyla baslamayin hic, cok etkiliyor.
  • 2.bölümünde hiç unutmadığım ''ivan ilyiç'in hayatı çok sıradan ve basitti bu nedenle de çok korkunçtu.'' sözü bulunan lev tolstoy romanı.
  • karanlik bir bekleyis icinde olan ivan'in hikayesi.

    (bkz: bir ölmedin gittin orospu çocuğu)
  • ivan ilyiç'e hayatın "her neyse, sen bu gidişle iyileşemezsin. bizi de boşuna üzüyorsun." dediği kitap.

    "kocasının karşısında susmanın yüce bir davranış olduğuna inanan praskovya fiyodorovna, hayatını zehir eden çekilmez bir adamla evlendiği için kendine acıyordu. kendisine acıdıkça hıncı da zamanla arttı. hatta kocasının ölümünü bile dilemeye başladı, ama geçimleri için gereken parayı düşününce bu dileğinden vazgeçti."

    "ivan ilyiç ölmekte olduğunu görüyor, büyük bir umutsuzluk içinde çırpınıyordu. ölmekte olduğuna ta derinden inanmakla birlikte, buna alışmak şöyle dursun, ölümün nasıl bir şey olduğunu anlamıyor, anlamak istemiyordu. kiesewetter'in mantık kitabındaki şu akıl yürütmeyi anımsadı:
    'gaius bir insandır, insanlar ölümlü olduklarına göre gaius da ölümlüdür.' ama gaius için doğruydu bu, kendisine gelince durum değişiyordu. gaius bir insandı, hem de sıradan bir insandı; sıradan biri için sonucun böyle olması doğaldı. kendisi ise ne bir gaius idi, ne de sıradan bir insan; öteki insanlardan ayrı, bambaşka biriydi."

    "ivan ilyiç yalnız kalınca inlemeye başladı; inlemesi, şiddetlenen ağrılarından çok, içinin sıkıntısındandı. 'her gün aynı şey... bitmeyen geceler ve gündüzler... çabuk olsa bari! ama çabuk olacak ne? ölüm, karanlık?... hayır, hayır! ölüm olmasın da ne olursa olsun!'"

    "praskovya fiyodorovna içeriye halinden memnun, aynı zamanda suçlu bir tavırla girmişti. kocasının yanına oturdu, sağlık durumunu sordu. ivan ilyiç, karısının bunu durumunu öğrenmek için değil, laf olsun diye sorduğunu biliyordu."
  • ivan ilyiç'in karısının ifadesi ile jean'ın en tiksindiği şey yalan. ona ölüm döşeğinde hayatını zorgulatan, erdemli bir hayat özlemi veren derin yegane acı; yalan. aynı yalanı karısının, kızının, doktorunun yüzünde gördüğü için onlara karşı da bir hınç hissi var ivan'da. kendi mesleğindeki -yargıçlıktaki- yalana da atıf yapıyor avukatları da katarak. erdemli ve yalansız bir yaşamı ise hizmetçisi gerasim'in gözlerinde gördüğü için o yanında iken acıları biraz olsun hafifliyor.
    ivan ilyiç'in ölümü'ndeki kurgusal yapının bir benzerini kırmızı pazartesi'de de görüyoruz. iki romanda da ölüm bilgisi daha girişte veriliyor ve hayat ölüme doğru akıyor. ivan ilyiç'te bir ömür süren kısa bir hikaye kırmızı pazartesi'de bir gün sürüyor. her ikisinde de esasında sıkı bir toplumsal eleştiri var. ivan ilyiç'te bireysel bir sorgu arkasına gizlenmiş şekilde tabi.
  • freud'dan önce psikanaliz yapmış yazarımızın kısa ama şaheser sayılabilecek kitabıdır. 100-110 sayfa olmasına karşı anlattıkları ve konusu 1000 sayfaya bedel
  • lev nikolayeviç tolstoy'un yazmış olduğu dünya klasikleri arasında bulunan romanıdır. benim tavsiyeme ya da herhangi birisinin tavsiyesine ihtiyaç duyulmadan okunulması gereken hayli etkileyici bir eser.

    romanda karakterin çok olağan bir hayatı ve yaşantısı olduğundan dolayı, sanki romanda sizinde bu hayatın içinde yaşadığınız hissi yaratıyor. istemsizce sanki benim hayatımın bir diliminde olmuş bir olay gibi hissettim okurken. sanırım ağır psikolojik etkisi var.
hesabın var mı? giriş yap