*

  • bir konu hakkinda kendi dogru olduguna inandigi $ekilde davranarak sonuca ula$maya cali$mak.
  • hakemlerin maclarda bolca yaptigi hede..
  • bu gece, dolmuş sırasında beklerken kuyruktakilere yöneltilen "taksiyle gelmek isteyen var mi?" sorusuna "evet" demek suretiyle bunlardan birini kullandim. bir tanım olaraksa; başlama vuruşu tadında heyecan içeren yetki türünü kullanmak.
  • spider soliterde önerilen dışında hamle yapmaktır.
  • pek çok kişi bir şeyler olmasını ya da birisinin kendileriyle ilgilenmesini bekler. ama sonuçta iyi işlere girenler, sorun yaratan değil, sorunlara çözüm getiren, gerekeni yapmak için inisiyatif alan, işini yaparken doğru ilkelere uyan kişilerdir. ailemizden biri sorumsuzca bir davranış sergileyip başkalarının bir şeyler yapmalarını ya da bir çözüm yolu bulmalarını beklediği zaman, en küçük çocuklardan biri de olsa, ona beceri ve inisiyatifini kullan deriz.

    insanları sorumluluğa yöneltmek aşağılayıcı değil, onaylayıcı bir davranıştır. bu proaktivite insan doğasının bir parçasıdır. proaktif kaslar gevşemiş durumda olabilir, ama yine de var oldukları bellidir. başkalarının proaktif doğalarına saygı gösterirsek, en azından sosyal aynada çarpıtılmamış, saydam bir yansımalarını görmelerini de sağlarız.

    elbette böylesi bir durumda, bireyin olgunluk düzeyi de hesaba katılmalıdır. duygusal bakımdan olabildiğince bağımlı olan kişilerden yüksek derecede yaratıcı bir işbirliği bekleyemeyiz. ama en azından temel doğalarını kabullenip, insanların kendilerine gittikçe daha fazla güven duyarak sorunları çözme fırsatını yakalayabilecekleri bir atmosfer yaratabiliriz.

    etkin ya da edilgin insan olmak

    inisiyatifini kullanabilen kişilerle kullanamayanlar arasındaki fark, gerçekten de geceyle gündüz arasındaki fark kadar açıktır. burada, etki olmak konusunda önemli bir kısım farklardan söz edebiliriz. etkileme, etkilemenin zorlama ya da yönetme süreçleriyle bir tutulmaması gerektiğini vurgulamaktadır.

    etkileyen kişinin başarısının temel göstergesi, onun diğer insanları olumlu bir biçimde etkileyebilmesidir. bunun için güç unsurunu kullanabilir. güç, diğer insanların hareketlerini etkileme olanağı olarak görülebilir. diğer insanların hareketleri üzerinde etkili olabilmek için gücün çok değişik türlerinin kullanılması gerekir. çeşitli güç sınırlandırmaları vardır.

    mevki gücü ya da meşru güç: bir kimsenin bulunduğu mevki nedeniyle sahip olduğu güçtür. örneğin, ordudaki hiyerarşik yapı.
    zorlayıcı güç: zorlayıcı güç daha çok yüksek statüdeki kişiler tarafından uygulanan bir güç çeşididir ve açıkça kullanılmaz. örneğin, “bu konuda benimle beraber hareket etmek isteyeceğinizden eminim, bunu patrona yansıtmak zorunda kalsaydık gerçekten çok kötü olurdu.” diyerek bireyin zorlaması gibi.
    bilgi gücü: sahip olunan bilgiden kaynaklanan ve hiç de küçümsenmemesi gereken bir güçtür. kişisel boyutlarda, taraflardan biri güç dengesini elinde tutabilmek için diğer kişilerden daha fazla bilgiyi ortaya koymalıdır.
    kaynak gücü: değerli kaynaklara ya da bunların kontrolüne sahip olmaktan doğan güçtür. bu değerli kaynaklar, diğer insanların sahip olmak isteyeceği değerli şeylerdir ve maddi ve manevi olabilir.
    sembolik güç: bu güç başkalarının resmi statüsünden ve bu kişilerle olan ilişkilerden kaynaklanır. patronunun, altında bulunan yöneticilere karşı sergilediği tutumun aynısını sergilemeye çalışan sekreter buna bir örnektir.
    tanışıklık gücü: sembolik güç gibi bu gücü de bildiğiniz ya da sahip olduğunuz şeylerden değil tanıdığımız kişilerden kaynaklanır.
    uzmanlık gücü: geleneksel olarak varolan mevkii nedeniyle sağlanan statüye karşın daha alt pozisyondaki kişilerin bir konudaki uzmanlıklarından elde ettiği güçtür.
    kişisel ya da karizmatik güç: kişisel gücün anlaşılması onu analiz etmekten daha kolaydır. kişisel güç genellikle tanımlanamaz olarak görülmesine karşın bu güce sahip insanların ortaya koyduğu özel becerileri ve özellikleridir.
    diğer yandan, iş hayatında mucize yoktur, doğru yapılmış stratejik planlama vardır. unutulmamalıdır ki, ekibin tümünün stratejik düşünebilmesi, başka bir deyimle “düşünce kalitesi”nin yüksek olması mükemmelliğe ulaşmak için gereken temeldir. ancak, o zaman astların sorumluluk ve inisiyatif almalarını sağlayabiliriz.
  • duyarsız kalmamak, gelen bir yardım isteği karşısında ilk defa karşılaştığı bir durum bile olsa çözüm aramak ya da "o işten ben anlamam ama bak şu anlar" diyebilmek de inisiyatif kullanmak sayılabilir.

    "bu işi kimsenin yapacağı yok, ben yapayım" derken de kimsenin bahçesine izinsiz girmemek, mutlaka saygı sevgi çerçevesinde hareket etmek esastır. #9954799

    bir de gerçekten "şimdi inisiyatif kullanıyorum ve ..." şeklinde anons ederek kendini aşan bireyler de mevcuttur maalesef.
  • gerekliliğini 12 yaşında trajikomik bir hadise ile öğrendiğim eylem.

    öncelikle kısa bir ön bilgi vermek isterim. bir asker çocuğu olarak mantık aramaksızın emir komuta zincirini uygulamayı 1,5 yaşında öğrenmiş bir çocuktum. babamın "beze işemek yok" emri ile birlikte 5 sn' lik hızlandırılmış tuvalet eğitimimi almış, her misafir öncesi "to do and not to do" listeleri üzerinden en az 5 kez geçmek sureti ile uyarılmış, evde sabuna asla basmamış, bassa bile ayağı kaymamış, kaysa bile düşüp ölmemiş, ölse bile bundan asla kimseyi sorumlu tutmayacak bir çocuktum anlayacağınız. kısacası gelen emir üzerine hiçbir sorgulama yapmaksızın her şeyi istenilen biçimde tamamlayan tam bir görev insanı olarak yetiştiriliyordum, taaa ki 12 yaşıma girdiğim senenin kurban bayramına kadar...

    o sene kurban bayramında kurban kesmiştik. kavurmalar falan hazırlanmış son bir parça kemikli et kalmıştı. onlar da baharatlanıp güzelce piştikten sonra öncelikli olarak yapılması gerekenler tamamlanmış olacaktı ama zaman çizelgesinde bir kayma olmuş (kesim sırasında çok beklendi herhalde) bu sebeple son etlerin pişirilmesi gereken süre ile aile büyüklerinden birinin ziyaret edileceği saatte çakışma meydana gelmişti. bu kaymaya hemen el atan tabur komutanımız da (babam) direk beni görevlendirmişti;

    babam: "lemondyy biz tayyar amcanlara ziyarete gidiyoruz, etin altını kısık açtım, sen ara ara karıştır biz gelene kadar"

    ben: "emredersiniz komutanım"

    emri alır almaz görev bilinciyle 10 dk.' da bir etleri karıştırmaya başlamıştım, ilk başta her şey normal seyrinde ilerliyordu, etler pişmeye başlayınca güzel kokular da gelmeye başladı. hayatımda ilk defa et pişirdiğimden olaya hiç vakıf değildim bu sebeple de bana verilen emir doğrultusunda başka hiçbir şeye dokunmadan sadece etleri karıştırıyordum. ne ateşin harıyla oynuyor ne de tadına tuzuna bakıyordum ama bir süre sonra bir şeyler ters gitmeye başladı. etlerin rengi giderek kararıyordu, koku da güzel olmaktan çıkmıştı ama gelen emir son derece açıktı "etin altını kısık açtım, sen ara ara karıştır biz gelene kadar". yani pişince altını kapat dememişti ya da şu kadar sürede pişmiş olur o zaman altını kapat da dememişti. inanılmaz bir çelişki içerisindeydim inisiyatif alıp ocağı kapatmalımıydım yoksa emre sadık kalıp karıştırmaya devam mı etmeliydim!

    işte ben bu ikilemde gidip gelirken ailemin geri kalan bireyleri geri döndü, tabi etler artık kömür olmuştu, babam "pişince altını neden kapatmadın?" diye gürlediğinde verdiğim " ama kapat demedin ki" cevabı hayatımda dönüm noktası olmuştur. bu hikaye benim için hayatta çok şeyi değiştirdi ama emekli olmuş da olsa kendinden başkasının inisiyatif alamayacağı yanılgısından bir türlü kurtulamayan babam için çok etkisi olduğunu sanmıyorum. 28 yaşındayım ve her eve gittiğimde babamla en önemli tartışma sebebimiz hayatıma dair inisiyatiflerin benim elimde olduğu konusudur.
  • en belirgin liderlik vasıflarından biridir.
  • inisiyatif, türk dil kurumuna göre öncecilik, üstünlük, karar verme yetkisi ve gerekli kararları almayı bilen kişinin niteliği gibi anlamları ihtiva etmektedir. biz ise günlük yaşantımızda daha çok “sorumluluk alarak hareket etme, karar verme” anlamlarında kullanıyoruz bu kelimeyi. kelimemiz fransızca kökenli olup hem fransızcada hem ingilizcede “initiative” olarak yazılmaktadır.

    kelimemizle ilgili genel bir tanıtım yaptıktan sonra gelelim asıl meseleye. hayatımızın her alanında gerek farkında olalım gerekse olmayalım bir şekilde inisiyatif alıyoruz. örneğin; kurtlar sofrası istanbul’da üniversite öğrencisisiniz. kısıtlı bir bütçeniz var. bu bütçenizi hem eğitim-öğretiminiz hem sosyal hayatınız hem de barınma, yiyecek, giyecek gibi temel ihtiyaçlarınızı karşılayabilmek açısından verimli kullanmanız gerekiyor ama zorlanıyorsunuz. işte inisiyatif alma ihtiyacı burada devreye giriyor ve part-time çalışmaya karar veriyorsunuz.

    inisiyatif alma, özellikle iş dünyasında ideal bir yönetici vasfı olarak ta nitelendiriliyor. bu vasfa sahipseniz eğer sorumluluk ve risk alabilen, yaratıcı bir çalışan olarak göze çarpıyorsunuz. tabii güven problemi yaşayan “tek adam” hüviyetindeki bazı yöneticiler astlarının inisiyatif kullanmasını pek istemezler. maalesef böyle de bir gerçek var.

    şimdi bahsededeceğim inisiyatif biraz farklı. devlet idaresinin ve adaletin işleyişinde inisiyatif kullanılır mı veya kullanılmalı mı? inisiyatif alıp hızlı kararlar vererek sistemin akışını sağlamak mı daha önemli yoksa hukuki dayanaklar sunarak işleyişi ya da alınan kararları gerekçelendirebilmek mi? işte cevabını aradığımız bu sorular bence hayati bir öneme sahip ama maalesef sorgulayamıyoruz. hem idare olarak, hem sade bir vatandaş olarak.

    bilenler bilir; denetim yönetim kavramının bir fonksiyonu olarak ele alınır. özel sektörde daha çok alınan kararların ve uygulamaların sonuçları, gerek iç mevzuata uygunluk gerekse performans değerlendirilmesi için kullanılır. kamuda ise durum biraz farklıdır. adaleti, güvenliği, idari işleyişi memurları aracılığı ile sağlamakla yükümlü olan devlet, idari iş ve eylemlerin hukuka uygunluğunu denetlediği gibi çeşitli usulsüzlük ve suistimalleri ortaya çıkarmak ve gerekli idari işleri uygulayabilmek amacıyla piyasa, sektör, şirket vb. denetimleri de gerçekleştirmektedir. bazen kanunlara, yönetmeliklere, mevzuata baktığınız zaman muğlak ifadeler, boşluklar ya da vicdanınızı yaralayacak; duygularınızı, hislerinizi etkileyebilecek bölümler bulabilirsiniz. karar vermek sizi zorlayabilir, belki üzer, belki kahreder, belki de sevindirir. peki inisiyatif alınmalı mıdır bu durumda? bence hayır.

    bir hakimin hukuk ya da kanun boşluğunu doldurduğu, denetimin inisiyatif kullanılarak yapıldığı bir toplumda halkınızı, vatandaşınızı, işçilerinizi, şirketlerinizi güvenilir ve sürdürülebilir bir hukuk sistemine ikna edemezsiniz. yasaları meclis’in onayladığı, diğer mevzuatların idare tarafından oluşturulduğu bir sistemde sorumlulukları hakim, savcı ya da memurlarınıza bırakamazsınız. her ince ayrıntının hesaplanarak, yorumlanarak uygulanma ihtimali söz konusu her inisiyatif alanını sınırlamak, sorumluluk ayrımının halk tarafından yapılabilmesini sağlar ve vatandaş hesabını kimden soracağını bilir. yasaları, müeyyideleri meclis hazırlarken inisiyatif neden alınır ki? mahkemelerde alınan kararlar, denetimlerde verilen hükümler ve uygulanan müeyyidelerin farklılığı adalete olan özlemimizi, ihtiyacımızı sarsmaz mı? bugün öyle, yarın böyle; bugün evet, yarın hayır; bugün üç, yarın beş olmaz. olmamalıdır.
hesabın var mı? giriş yap