• andy cairns'in tavsiyesi üzerine edinip okumaya başlayacağım roman.
  • andy cairns'in türkiye'de elinden düşürmediği kitap.
  • hamdi koç'a göre yüzyılın romanıdır. türkçe'ye çevirecek babayiğitin varlığı şüphelidir. kitabın ismi, meşhur mezarlık sahnesinde kafatasını eline alan hamlet'in söylediği "a fellow of an infinite jest" sözünden gelir.
  • bir ara hakan toker, elindeki brief interviews with hideous men bitince çevireceğini söylemişti twitter'da, sözünü tutarsa seneye raflarda görürüz sanırım.

    eggers faciasından sonra* beklentilerimi en aza indirgemiş olsam da kitap eleştirilerini düzenli takip ettiğim birkaç elemanın hayatının kitabı olması sebebiyle deli gibi de merak ediyorum, çıksa da okusak artık.
  • bilinç akışından tam sayfa betimlemelere, birinci şahıs anlatıcıdan üçüncü şahıs anlatıcıya, diyaloglardan flashback'lere kadar bütün edebi unsurların kullanıldığı; matematik, bağımlılık, optik teknoloji, siyaset, kimyasallar, kanada milliyetçiliği, tenis, sinema ve daha bir sürü birbirinden bağımsız şeyden bahsedilen; 388 adet (96 sayfa) dipnot içeren

    bir kitap değil, bir seyahat, ayrı bir dünya adeta. wallace'ın intihar etmesinde ne kadar rol oynamıştır bilemiyorum ama, böyle bir kitabı yazdıktan sonra hayattaki amacını tamamıyla yitirmeyecek kişi sayısı çok azdır.
  • yayınevinin türkçe çevirisini yayınlamayı iki yıldır başaramadığı, son asırın en iyi romanı...
  • okuyalı ne kadar zaman geçti, hal, pemulis, gately, van dyne, lenz, marathe, steeply, hiçbiri aklımdan çıkmıyor. hala alakasız zamanlarda kitap aklıma geliyor, dakikalarca düşünüyorum.

    nasıl bir kurgu, nasıl bir anlatım, nasıl bir hayalgücü... tam değeri 30-40 yıl sonra anlaşılacak bir eser.
  • ilk sayfasını çevirsem de, yayınevi bulamayacağımdan emin olduğum için devamını çevirmeye hiç bulaşmadım. ama ilk sayfanın çevirisi aşağı yukarı şöyle bir şey:

    --- spoiler ---

    ~memnuniyet yılı~

    bir ofiste oturuyorum, kafalar ve vücutlarla etrafım sarılmış. vücut pozisyonum oturduğum sert sandalyenin şekliyle bilinçli bir uyum içinde. üniversite idaresi dâhilinde bulunan soğuk bir oda burası, duvarları ahşap, remington usulü döşeli, kasım sıcağına bakan pencereler çift yüzeyli, charles amca, bay delint ve bendenizi yakın zamanda karşıladıkları, dışarıdaki karşılama yerinden gelen idare’ye ait seslerden yalıtılmış durumda.

    burada içerdeyim ben.

    bir arizona akşamına ait örümcekli bir ışıkla parıldayan cilalı çamdan konferans masasının bir ucundaki yazlık spor ceketlerin ve yarım-windsor tipi bağlanmış kravatların üzerindeki üç adet yüz karışık şekilde oturmuşlardı. bu yüzler üç dekana aitti – kayıt işleri’nin, akademik ilişkiler’in, sportif ilişkiler’in. hangi yüz hangi dekana ait bilmiyorum.

    yansızlık konusunda endazeyi kaçırmak ve bana memnun bir ifade ya da gülümseme gibi gelen yüz ifadelerine teşebbüs etmemek üzere eğitilmiş olmama rağmen, yüzümde yansız bir ifade var bence, memnun bile denebilir belki.

    özen gösterdiğimi umarak bacak bacak üstüne atmaya kalkışıyorum, ayak bileği diz kapağının üzerinde, iki elim de pantolonumun üzerindeler. iç içe geçmiş parmaklarım x harfine benzettiğim yansıma bir seri oluşturmuşlar. görüşme odasında bulunan diğer kişiler ise şunlar: üniversite uzlaşı başkanıyla kupaları götüren tenis takımının koçu ve akademi rektör yardımcısı bay a. delint. c.t. ise hemen yanımda; bakışlarımın periferisine giren diğer kişilere gelirsek, sırasıyla, biri oturmakta, biri ayakta ve bir diğeri de ayakta. tenis hocası cebindeki bozuklukları şıngırdatıyor. odayı saran kokuda sindirebileceğiniz türden belli belirsiz bir şey var. hediye gelen nike spor ayakkabılarımın yüksek-sürtünmeli tabanları annemin üvey kardeşinin sallayıp durduğu mokasenlerine paralel uzanmakta, kendisi müdür sıfatıyla burada ve tam da sağ yanıma denk düştüğünü umduğum sandalyede oturuyor ve o da dekanları karşısına almış.

    soldaki dekan, sabit gülümsemesinin (ayrıca – bak) işbirliği yapmayan bir malzemeye pul misali yapıştırılan bir şeyin geçici vasfına sahip olduğu sarımsı tenli sıska adam, son zamanlarda takdir etmeye başladığım bir kişi tipiydi, meseledeki konumumu bana açıklayarak benden gelecek yanıtlara duyulan ihtiyacı savsaklayan türden bir tipti. ortada oturan dekanın tüylü aslanı bilgisayar çıktılarından oluşan bir deste dolaştırdı elden ele, daha çok bu sayfalara doğru konuşuyor, aşağı gülümsüyordu. ‘isminiz harold incandenza, on sekiz yaşındasınız, orta öğretimden mezun olup enfield massachusetts’deki enfield tenis akademisine girmenize takriben bir ay kalmış durumda, şu an yatılı okulda kalıyorsunuz.’ okuma gözlükleri dikdörtgendi, kort-biçimliydi, en üstte ve en altta kenar çizgileri mevcuttu. ‘koç white ve dekan [anlaşılmıyor]’ın dediğine göre bölgesel, ulusal ve kıtasal dereceli liseli bir tenisçi, oldukça gelecek vaat eden potansiyel bir k.a.ü.ü.s.b.ö. sporcusuymuşsunuz. koç white dr. tavis’le, kendisinin de şurada bahsettiği üzere, yazışmaları sonucu sizi takıma almış ... bu yılın şubat ayında.’ üst sayfa koparılmış ve aralıklı olarak, özenle kâğıt tomarının alt kısmına sarılmıştı. ‘yedi yaşından beri enfield tenis akademisi konutlarında kalıyorsunuz.’

    çenemin sağ tarafındaki yağ bezesini kaşıma riskine girsem mi diye düşünüyorum.

    ‘koç white enfield tenis akademisinin müfredatını ve elde ettiği başarıları takdir ettiğine ve arizona üniversitesi tenis takımının eski e.t.a. mezunlarından birkaçının, ki onlardan biri de görünen o ki bugün yanınızda bulunan bay aubrey f. delint’ti, düzenlediği evvelki yeterlik sınavından çok şey öğrendiklerine dair ofisimizi bilgilendirdi. koç white ve ekibi bize-‘

    sarı yöneticinin izah şekli oldukça sıradandı, yine de derdini ifade edebildiğini kabul etmem gerek. uzlaşı başkanı’nın olması gerekenden daha fazla kaşı var sanki. sağdaki dekan’ın bana bakışı ise biraz garip.

    k.a.ü.ü.s.b.ö. --> kuzey amerika ülkeleri üniversiteleri sportif birliği örgütü. wallace’ın uydurduğu bir örgüt.

    --- spoiler ---

    wallace'ın 'çevrilebilirliği' pynchon'a göre daha yüksek, orası kesin. ama hangi manyak bu 'her şeye dair' kitabı çevirir onu bilmem. öyle bir yılda çevrilebilecek bir roman değildir, çevirmenin anasını ağlatacağı kesindir. ha bi' de, bu kitabı basan yayınevinin kredisi gözümde sonsuz olacaktır. hatta ben de çeviririm, ama yayınevi bulun lan*
  • aslında belki de gereksiz bir bilgi olarak, liberal arts filminde dean adlı yan karakterin elinden düşürmediği kitaptır.
hesabın var mı? giriş yap