• cok carpici bir politik film olmasinin yaninda teknik olarak da son 30 yil sinemayi durtukleyip rahatsiz etmis bir yapittir.bertolucci'nin harika hatta harikulade genclik doneminin de guzel bir ornegidir. filmin sonunda yine bir tango sahnesi vardir, evet.
    yine ayni goruntu yonetmeni, yine tango ve yine ayni beyaz isik kullanilmistir. tango isigidir bu. ilk kullanildigi film de budur.
  • cizgisel olmayan akisin nadir oldugu yetmislerde cekilmis, normallesme sorunsalinin uzerine basan bir film.

    hayatinizin donum noktalarindan birinde oldugunuzun farkindaysaniz, bildiginiz dogrularla, yaptiklariniz cakismiyorsa, kafayi yememek icin seyretmeyiniz.
  • ismi, jean louis trintignant tarafindan canlandirilan baskarakteri marcello clerici'ye gonderme yapan bernardo bertolucci filmi. clerici'nin bastirilmis escinselliginin normallesme* arzusuyla catismasi, baska bir deyisle konformizmi, fasist partiye kendini teslim etmesi uzerinden anlatilir. clerici'nin kendisine es olarak sectigi iyi aile kizi* giulia'nin* lezbiyen egilimleri olan anna* tarafindan bastan cikartilmasi gibi, clerici surekli olarak bu "normallesme" cabasi icerisinde engellerle karsilasir. kah gecmisini korkuyla animsar, kah kendi golgesinden korkar***. uzun lafin kisasi, bertolucci bu filmde burjuva degerlerine acimasizca saldirmis ve lafimizi sakinmayalim, bir basyapit ortaya koymustur. elbette filmin basyapitligi sadece soylediklerinden ve iceriginden tescilli degil. filmin basarisinin bertolucci disinda iki musebbibi daha var ki, bu noktada onlarin da adlarini anmadan olmaz: senaryoya kaynaklik eden romanin yazari alberto moravia ve goruntu yonetmeni vittorio storaro.
  • ismi icerigine bu kadar cuk oturan ender filmlerden biridir il conformista. benim acimdan filmin tüm özeti sayilabilecek en can alici noktasi , paristeki o dans klubünde dans edenlerin alayinin clerici nin etrafini sarip döne döne dans ettikleri sahnedir. o sahnenin önemi ve ehemniyeti film boyunca icinde bulunulan cevrenin ve sistemin clerici icin olan rolünü ve etkisini sembolik olarak cillop gibi ortaya koymakla beraber, clerici nin tam da o sahnedeki surat ifadesi belli belirsiz siritisi aralarina katilsak mi katilmasak mi sapsalligi da; clerici nin yine ayni sistem ve gidisat kosullari altindaki durumunu cillop gibi ortaya koyar. filmin iceriginin ismiyle olan uyumu da tam da bu paralellikten ötürüdür, zira konformizm de tam da böyle bi seydir.

    bunun yaninda clerici nin karisini canlandirmakta olan kadin christina aguilera nin aynisinin daha sempatik versiyonudur. kendisi cok hos bi hanfendidir. ayrica cok hiyar olan ben filmi izlerken uzun süre filmin hangi yillarda gectiginden emin olamamisimdir, soru isaretleriyle izleye izleye tad alamamisimdir filmin yarisindan.
  • 12 eylül'ün acısını hep hissetse de bunu tarihe not düşme veya estetize etme konusunda belli bir literatür oluşturmakta geciken okumuş etmiş muzdarip türk solcusunun aksine bertolucci 68'li bir genç olarak, filmlerinden birinin adıyla söylersek prima della rivoluzione'nin nabzını ve çalkantısını kaydetmek ve olayların arkasından mazinin muhasebesini yapmakla mükellef hissetmiştir kendini. tabii sadece bundan ibaret olamaz ama bertolucci sinemasının geneline bakılınca büyük toplumsal olayların gölgesinde bireysel dönüşüm yaşayan aktivistlerin (aktivistler çünkü bertolucci kamerasını "sokaktaki adam"a ve orta sınıftan aşağıya tutmakta isteksizdir) öykülerinin ön plana çıktığı farkedilebilir. bu iki yönlü bir dönüşümdür, daha doğrusu bertolucci kahramanını hem dışarı'da takip edip filmlerinin politik misyonunu yerine getirir hem de iç mekanın mahremiyetine sokularak tamamen mastürbatif alanı olarak sinemasını yapar. bu hepsinde bu şekildedir demiyorum ama zaten niyetimin o olduğu belli, hepsinde bu şekildedir.

    il conformista'da hasbelkader derin devlet tetikçisi olan clerici antifaşist hocasını öldürmekle görevlendirilir, bu arada hocanın balerin karısını düdükler ama ertesi gün mussolini'nin yıkıldığı haberi gelince clerici'de tık yoktur, niye baktın ne faşizmi abi ayaklarına yatacak kadar da bukalemun, amortisörlü bir insandır. ama bertolucci bazı bazı fellini filmlerini andıran mekanlarda magritte'in ünlü tablolarındaki pessoa kılıklı adam gibi dolaşan trintignant'ın hikayesini bir tinto brass erotizmiyle çekerken kendini aşmış, sembolizmde ve görsellikte bir murahhas aza hüviyetine bürünmüştür.
  • spoiler
    filmin sonuna doğru, clerici küçük kızını kucağına alır ve uyutmak üzere yatağına götürürken, küçük kız dolabın üzerinde duran onca yeşil elma arasındaki kırmızı elmayı "aa bak kırmızı bir elma" diye alır.
    spoiler

    (bkz: zafer dolu günleri açıkça geride kalmış)
  • giorgio gaber'in enfes bir şarkısıdır aynı zamanda..
  • sanırım bertolucci' nin izlediğim en iyi filmi. hatta sinema tarihinde de çok özel bir yere sahip bir film. bertolucci bu filmi çok genç yaşta çekmesine rağmen, sinemasını oluşturan tüm öğeler hemen hemen mevcut. doğrusal olmayan kurgu da cabası.

    filmin zaman zaman öykünün de önüne geçen sinematografisi ve sanat yönetimi tek kelimeyle büyüleyici. sanki bazen öykü bu öğelere hizmet ediyor gibi gözüküyor.

    kesinlikle hipnotize edici bir başyapıt!
  • her şey bir yana iki sahne var ki faşizmin yenilgisini avant la lettre söylüyor gibi geldi bana; ilki clerici sarışın kadına çiçek aldığında arkalarından yürüyen çiçekçi kız ve arkadaşlarının entarnasyoneli söylemeleri ve ikincisi paris'te bir dans salonunda el ele tutuşarak toplu halde dans eden insanların halka oluşturmaları, sonrasında deyim yerindeyse bu halkanın clerici'yi yutması.
  • adriano celentano'nun seslendirdiği, en güzelinden bir şarkı.
hesabın var mı? giriş yap