• hayati bir ideale endekslemeyi ongoren felsefe.. ba$arisi hep ödün gerektirmeyen ve bir yerden sonra ki$iyi bulundugu yerden daha iyi konuma getirebilen gidi$at.. gercekle$tirilmesi her zaman benimsenmesiyle dogru bir orantiya sahip degildir..
  • tum egitim hayati boyunca beyin yikama faaliyeti olarak surdurulen, insanlarin birbirini oldurmesini anlamli kilmak icin uydurulan kilif.. belli bir algi duzeyi gecildiginde anlamsizligi ortaya cikmakla beraber aliskanlik, yada toplumda yer edinme vb gudulerle izleri devam edebilen kalici hasar birakan bir tur hastalik. kendini bi seylere adamak insani vicdanindan kopartir, rahatlatir, sorumluluktan azad eder, bu yuzden tercih sebebi olabilir. (bkz: yazacak seyim cok kollayacak kicim tek) (bkz: tirsak yaklasim) (bkz: kendine hakim olma)

    utopya ile farklari icin (bkz: utopya)
  • matrixçi ağzı ile söylemek gerekirse there is no spoon.
  • ideal kelimesinin yanlış algılanmasından dolayı bilindiğinin aksine tanrıyla, dinle ilişkili bir felsefedir. hayatı bir ideale endekslemeyi değil, hayatı nedenlendirmemeyi öngörür. tanrıyla dinle ilişkisi bu ruhani kavramlarda somutlaşmış, kendine dayanak bulmuş olmasıdır. her sorunun cevabı "tanrı öyle istediği için"e doğru gider. egemen olanların çok sevdiği bir felsefe olmakla birlikte (yönetilen hiçbir zaman sormaz çünkü neden diye) materyalizmle birbirlerini hiç sevmezler.
  • idealizm sozcugu, gunluk hayatta duydugumuz, 'idealist ogretmen' gibi kliselerde gordugumuz anlama gelmemektedir felsefede; george pollitzer idealizm sozcugune populer anlaminin materyalizm karsitlarinca kazandirildigini soylemektedir. buna gore 'idealist' denilen kimsenin idealler ardinda kostugu ve bunlar icin kendini feda etmeye hazir oldugu vb. gibi anlamlar, veya 'materyalist' diye nitelendirilen bireyin cikarci, sadece maddi degerlere onem verdigi, faydaci oldugu anlamlari bir takim ufak kelime oyunlari kullanilarak kilise gibi kurumlarca bilinclere yerlestirilmistir; amac ise yuzeysel anlamlar vasitasiyla kisilerde bir takim onyargilar yaratmak ve/veya varolanlari bicimlendirmektir. kilisenin ozellikle de o zamanlarda hayli cikarci, maddi kazanc pesinde kosan bir kurum oldugu dusunuldugunde 'materyalizm'e futursuzca attiklari boklari yuzlerine gozlerine doya doya surdukleri de anlasilabilir.*
  • idealizmi yanlışlamak neredeyse imkansızdır. gördüğünüz ve bildiğinizi sandığınız her şeyin aslında bir yanılsama olduğunu iddia eden bir anlatı ile başa çıkılamaz. bir başka insanın gözlerinden bile dünyaya bakma şansı olmayan bizler gördüklerimizin gerçek olup olmadığını da asla bilemeyiz. bilmenin tanımını bile kendi bilişimize göre yaparken bilginin evrenselliğinden bahsedemeyiz. öte yandan hiç kimse de idealizmi doğrulayamaz, ancak ikna edebilir bizi.

    idealizmin - bana ait de olabilecek - şöyle bir çelişkisi de var aslında; dış dünyanın tamamı bizim algılarımızdan, beynimizin dış dünyayı yorumlamasından ibaretse eğer kendi varlığımız hakkında nasıl bu kadar emin olabiliyoruz ki. kaşık yok diyoruz tamam ama ya kaşık varsa da biz yoksak, bizler kaşığın "zihnindeki" birer yanılsama isek. ya da şöyle söyleyeyim; zihnimizin bize bir oyunu olan dış dünyanın, bizlere bir oyunu olmasın sakın idealizm. rüya ile gerçek birbirlerinden ayırdedilemezse eğer bunların bizim rüyamız ya da bizim gerçeğimiz oldugunu nereden biliyoruz. bilgisayar ağından çıkıp gerçek dünya ile yüzleşen neo gerçek dünyanın da başka bir bilgisayarın uydurması olmadığına nasıl emin olabilir. hatta gerçek dünyayı uyduran bilgisayar da belki başka bir bilgisayarın bir diğerine oynadığı oyundur. ya da matrix de üstün bir insan zümresi tarafından diğer insanları kontrol edebilmek için dünyayı kontrol edebildiğine inandırılmış bir garibandır sadece.

    idealist olmak anlamsızdır çünkü ne teorileri gerçeklenebilir ya da yanlışlanabilir ne de test edilebilir öngörülere sahiptir. idealizmi bilip de materyalist olan herkes bir anlamda pozitivisttir aslında - ya da pozitivizme inanmışlar kendi kendileri ile çelişmemek için idealizmi bir kenara bırakmalıdırlar.
  • idealizmi bir yönüyle şu meşhur süreklilik problemine benzetiyorum ben. teorimiz şu: evreni anlatmak için bir modelimiz var ve bu modelin sınırları bizim algılarımız tarafından çizilmiş. idealizmin hipotezi ise her şeyin aslında sadece bizim algılarımız oldugunu, nesnel gerçeklikten söz edilemeyeceğidir.

    evren modelimize idealizm hipotezini eklersek modelimiz tutarlı zira algılarımızın ürünü evreni anlamak için algılarımızdan başka bir şey kullanamazdık herhalde. matrix terminolojisiyle konusmak gerekirse -misal - kütleçekim modelimiz var çünkü bilgisayar beynimize kütleçekimi hissettiriyor.

    yok eğer idealistler yanılıyorlarsa ve nesnel gerçek diye bir şey varsa o vakit modelimiz halen daha tutarlı çünkü bu sefer de evrenin algılarımıza hitap eden kısmını açıklamış oluyor. yani matrix falan yok, dünya'da yaşıyoruz ve ne görüyorsak onu modelliyor, modelimizden de gördüğümüz, nesnel gerçek addettiğimiz ile uyuşmasını bekliyoruz.

    ben de gödel'in kümeler teorisi için yaptığını - ondan farklı bir sebeple - yapıp idealist düşüncenin anlamsız oldugunu iddia ederek başka bir başlığa geçeceğim.
  • (bkz: idea)
  • varligi dusunceye indirgeyen ogretilerdir.felsefede gercekligin ozunu sadece fenomenler olarak kabul ettigi cisimler dunyasinda ,nesnel gercekligi idea olarak belirleyen ve maddeyi dusuncenin gorunus bicimi olarak inceleyen ,maddecilik ve dogalciliga karsi goruslerdir.
    sistemli bir sekilde ilk kez parmenides ile ortaya cikmistir *.
    ahlak acisindan idealizm ise; bir insani dis gorunusu,basarisi ve ya eylemlerinin sonucuyla degil,yalnizca dusunusu ve ahlak karsisindaki ic tutumu ile degerlendiren gorustur.
hesabın var mı? giriş yap