• italyanca cepteki yumruklar anlamına gelen cümle..
  • 1965 italyan yapımı, marco bellocciha filmi...
  • marco bellocchio'nun ilk uzun metraj filmi.

    filmin konusunu kısaca özetleyecek olursak aileyi ayakta tutan bir ağabey ve onun bu figürünü ölesiye kıskanan epilepsi hastası depresif kardeşin aile içi sorunlarını kendi yöntemiyle kökten çözme çabaları ve aile ekseninde toplumu ve inanışları da içeren geniş çapta yapılmış ahlak eleştirisi. ana karakter ale'yi lou castel canlandırıyor,birçok görüşe göre kariyerinin rolünü sergilemiş bu filmde. katılmamak mümkün değil zira filmin italyan sinemasının kilometre taşlarından biri olarak sayılmasının nedenlerinden biri de bence senaryosunun yaında ale'nin filmin başından sonuna dek hissettirdiği o tedirginlik duygusu sanırım.

    orson welles'in 26 yaşında bir başyapıta imza atma örneğini bellocciho'da da görüyoruz,bu aile trajedisini sadece 26 yaşında çekmiştir,takdir edilesi doğrusu.
  • vay canına.

    öncelikle belirteyim, ağır temposuyla yorsa da muazzam film. son yarım saatiyle kutudan tavşan çıkarıyor diyebiliriz. başroldeki lou castel'in oyunculuğu ön plana çıksa da giula rolündeki paula pitagora'nın oyunculuğunu es geçmemek lazım. keskin geçişleri, filmdeki her eşyanın ve herkesin daracık alanlarda varolma çabaları gergin bir atmosfer oluşturmuş. bir nevi o kutunun içinden bir kişi diğerlerinin üstüne basarak hayatta kalmaya çalışıyor. ayrıca ennio morricone hastası biri olarak izlediğim filmleri arasında * abimizin yaptığı en farklı (bununla birlikte filme yine cuk oturan) score olabilir. ki filmi muhtemelen morricone'yi görünce listeme almıştım.

    --- spoiler ---

    ana karakter alessandro'nun davranışları duygu dalgalanmalarıyla abisi üzerinden sürekli değişme halindedir. bir tarafından abisi gibi olmaya çalışırken (örneğin gittiği hayat kadınıyla birlikte olması ki hatta abisinin aynı kadını aldığı sahneyi tersten görürüz burada) duygularını dizginlediğinde ise kendini yetersiz atfederek abisine* bir konfor alanı yaratma, ona bağlanma çabasına girer (lucia'yla şehre taşınma planına tepkisi, anneyi öldürmesi). öbür taraftan büyük kardeş augusto ise bu kutu içerisinde dışarıyla en bağlantılı insandır ve medeniyetten uzak, sorunlu insan yığınından kendisini kurtaracak bir şey yapacak kadar da cesaretten mahrumdur. ailesiyle tek bağı kendi pısırıklığından ibarettir çünkü ne annesi öldüğünde ne giulia'nın felç ihtimalinde (aynı esnada en ufak kardeşin cenazesinde) ya da alessandro'nun toplu intihar girişiminde tepki göstermeyecek kadar soğuk davranmıştır. giulia ise ikisinin biraz daha arasında bir görünümde. augusto kadar bencilken alessandro gibi de duygularını dışa vurmaktan çekinmiyor ve tutarsız. mesela augusto annenin öldürülmesine sevindiği halde kardeşlerine pek farkettirmese de giulia hemen neşeli bir mod içerisine geçiyor. namlunun ucunun kendisine döndüğünü görünce abisi gibi durumu akışına bırakarak ale'den kurtuluyor. giulia ve alessandro arasındaki cinsel tansiyon ise filmin gerilimini zenginleştirmiş. elimde bir veri yok ancak yönetmen o yıllarda ensest bir ilişkiyi sarih bir biçimde vizyona yansıtırsa alacağı tepkiden çekinerek bunu hep ufak imalarla belli etmiş.

    ayrıca müşteri bilgilerini sızdırdığı için hayat kadınını, dallama olduğu için de partideki gözlüklü dingili kınıyorum.
    --- spoiler ---
  • müziklerini ennio morricone'nun yaptığı bol bol gerilim içeren, insanı pür dikkat ekrana bağlayan italyan filmi.
  • içine çok zor girdiğim ama ilk yarım saatten sonra heyecan içinde izleyerek bitirdiğim marco bellocchio filmi. neredeyse 60 yıl önce ve 26 yaşında bir adam tarafından çekildiğine inanmak çok güç.

    izlerken ve sonrasında aklımdan geçen ve biraz da oradan buradan okuduğum trivial şeyleri toparlarsak:

    - handiyse gerçeküstü denecek kadar tuhaf karakterler, durumlar kurgulanmış. boşa değil çok kişi tarafından neo realismo'nun ötesine geçtiği hatta o akımdan bir kopuşu simgelediğinin söyleniyor olması.
    - (ales)sandro açıktan kiralık katil olarak kullanılıyor ablası ve abisi tarafından; kimi zaman ne yapacağını bilip ses çıkarmayarak, kimi zaman yaptığını açıkça onaylayarak, hatta kimi zaman "annem olmasa ihtiyacın olan parayı verebilirdim ama maalesef var" cümlesi ile yol gösterilerek. aile kurumuna, ve belki onun nezdinde tüm topluma saldırdığı gedik buradan bir yerden zaten. apaçık verilen ensest durum bu saldırının bir parçası mı yoksa başka bir amaca mı hizmet ediyor tam anlayamadım.
    - bellocchio filmi çekmek için gereken parayı dolaylı şekilde ailesinden almış, filmin çekildiği ev de ailesine ait. aileye cepheden saldıran bir filmin aile kaynakları ile yapılabilmiş olmasını ironik bulanlar var bu yüzden.
    - aile ile olan meselesinden -ve muhtemelen ensest imalarından- ötürü hristiyan demokratlar tarafından yerden yere vurulmuş hem film hem de yönetmen. bellocchio'nun en sevdiği yönetmenler olan luis bunuel ve michelangelo antonioni ise tamamen görmezden gelmişler eseri. buna karşın sadece pier paolo pasolini yere göğe koyamamış filmi, yönetmene bir mektup yazmış olumlu fikirlerini aktardığı.
    - film 2015 yılında bazı stk'ların sponsorluğunda ve marco bellocchio'nun denetiminde 4k restore edilmiş. mubi'de filan bu restorasyonlu versiyonu izliyoruz işte.
    - sandro'yu oynayan lou castel, kolombiya doğumlu, isveçli bir aktör. bu filmde dublaj yapılmış sesine. sanırım bu ilk filmi. sonrasında, 2013 yılına kadar yer almış filmlerde.
    - ennio morricone, yönetmenin heyecanından ve zamanının ötesinde bir şeyler yapmaya çalışmasından etkilendiği için kabul etmiş filmin müziklerini yapmayı.
    - yönetmen daha ünlü bazı oyuncularla çalışmak istemiş ancak bütçesi yetmediği için o zamanlar az tanınan bu ekip ile çekmiş filmi.
hesabın var mı? giriş yap