• adi yanilmiyorsam hu-shao-shen olarak okunan; city of sadness ve the puppetmaster adli filmleri de yapmis olan cin dogumlu taiwanli yonetmen
  • son filmi cafe lumiere ile ve kuskusuz daha onceki masterpieceleri goodbye south, goodbye ve niceleriyle kalbimi derinden yaralayan, beni ve cogu izleyiciyi meditasyon yaparmis gibi filmlerine baglamayi basarabilen, ve filmlerindeki uzun sekanslarin dogalliginda kendi dunyami bulmami saglamis usta yonetmen.
  • sokakta yetismistir, cetelerle yakin munasebet icinde bulunmustur. tam da bu yuzden cok cok iyi anlatir sokak hayatini, gundeligi, belki de siradan denebilecek yasamlari. realisttir, ve oykuler anlatir, sertligi siirsellikle gosterirken disaridan eklemlenmis bir duygusalliga kaptirmaz kendini. bir soylesisinde ulkesinin* politigini, tarihini, vs'sini anlatmayi amaclamadigini, onu mikro duzeydeki insan iliskilerinin ilgilendirdigini soyler. ve bu iliskileri buyuk bir ustalikla anlatirken ister istemez ulkesinin gelenegi, gecmisi, bugununu basari ile gozler onune serer.

    ayrica (bkz: daughter of the nile)
  • kendi cocuklugu ve gencliginin oykusunu tong nien wang shi'de anlatmistir. bu filmden ogrendigimiz uzere hou hsiao hsien, arkadas ve yakinlari tarafindan 'ah-ha' diye cagrilir. lakabini ona buyuyunce kidemli bir devlet memuru olacagina inanan ve bu yuzden ayri bir ozen gosteren babaannesi takmistir. biz ise arkadaslar arasinda kendisini 'hhh' (eyc-eyc-eyc) olarak anariz.
  • 2005 tarihli fimi icin (bkz: zuihaode shiguang).
  • tayvan sineması'nın atası. mükemmel ötesi filmleri mevcut. keder şehri filmi, venedik'te altın aslan'la döndü.

    (bkz: bei qing cheng shi) (keder şehri)
    (bkz: le voyage du ballon rouge) (kırmızı balonun yolculuğu)
    (bkz: hsimeng jensheng) (kukla ustası)
    (bkz: kohi jiko) (cafe lumiere)
    (bkz: zui hao de shi guang) (three times)
    (bkz: lian lian feng chen) (dust in the wind)
  • 68. cannes film festivali'nde, nie yin niang'la, en iyi yönetmen ödülü'ne layık görülen yönetmen.
  • (bkz: hai shang hua)
  • 80'lerde yaptığı filmlerinde atari salonlarının, toplu taşımaların, durakların, limanların, kavşaklar ve banketlerin plan ve kesmelerini gösterdiğinizde şimdi insanlara bence sıradan gelir, geliyor. fakat çağımızdaki hızlı örüntü yetisiyle değil, sinemayı bir icad olarak düşündüğünüzde bundan otuzdokuz sene önce bu adamın (35likle ayrı, betamax ve betacam filanla ayrı) yaptığı şey minik bir devrimdir.

    kesinlikle mükemmel bir zeka. her shotu izlerken rubik küpü çözüp, dopamine boğuluyormuş hissi oluyor insanda. sinemanın batı menşeili gramer çözümlemelerini cebinden çıkarıp havada karada yer hsiao.

    endüstriyel sinemanın ve endüstriyel sinemada batı gramerinin ehemmiyeti bir yana, iran sineması (misal abbas kirostami) doksanlarda çok şey kapmıştır bu abimizden.
hesabın var mı? giriş yap