• ritim tutacagim derken vücudumun her bir yerinin ayri oynamasina sebebiyet veren züpper parca.
  • "askta ve savasta her sey mubahtir *" diyen şarkı, geçmişini*, gelecegini*, mecazini, mealini tom amca*'ya sormali, ya da sokaktaki evsiz* barksızlara*.
  • muazzam bir tom waits şarkısı.
    real gone'ın lokomotiflerinden.
    marc ribot döktürüyor gitarıyla!
  • gitar sololarına kurban olunası. mükemmel bir şarkı.
  • dinledikce tekrar dinlemek istedigim müt-hiş parça.
  • dinlerken yerinde durabilen var mıdır, bilmem. çok severim.
    2008 atlanta, konser kaydı;
    uzun uzun dinleyin: hoist that rag
  • bu harikulade eserin 2004 amsterdam live kaydı da çok hoş.

    https://youtu.be/tmtu2zjpnky
  • tom waits’in en şeker şarkılarının toplaştıığı rain dogs albümündeki aşırı tatlılık barındıran jockey full of bourbon şarkısı bir yana siyasi / protest kategoride tapılacak en muhteşem şarkısıdır hoist that rag.

    "en siyasi içerikli", "protest" albümü olarak tanımlanan, içinde küresel hegemonyadan, çin ile gerilimlere ve hatta ajan faaliyetlerine göndermelerden tutun da yerel coğrafyadaki katliam tarihine dair atıflara sahip kısaca amerika’nın şiddet tarihini dizelerine gizlediği şarkılarla dolu 2004 çıkışlı real gone albümünde dinlemeye doyulmayan yegane şarkı. waits kendisiyle real gone üzerine yapılan bir röportajda muhabirin albümde 9/11 sonrası hayata dair birçok yansımanın yer aldığını fark ettiğini söylemesi üzerine şöyle bir açıklama yapar:

    "peki, sins of my father politik ve hoist that rag de .
    burada bir sürü asker şarkısı var. "* *

    hoist that rag” ifade olarak da kontrolü ele alanlar arasında bir askerin ağzından dökülen** ve waits’in tüm eleştirilerini tarihsel biçimde kişiselleştirerek yüklediği amerikan şiddet tekeline atıf yapan bir şarkı… tarihsellik vurgusu diğer şarkılarında da var bu albümde ancak gerek içerik gerekse müzikalite açısından da ön plana çıkan bir şarkı var karşımızda. şarkının çıktığı dönem (2004/2005) a.b.d’nin hali hazırda afganistan’a yeniden müdahale ettiği ve ırak’ta da akla gelmeyecek şiddet eylemlerini gerçekleştirdiği ve zindan haberlerinin artık sızmaya başladığı, masum sivillerin "drone"larla kuş gibi avlandığı ve bunun da küresel medyaya sızdığı o yıllar …

    the smell of blood, the drone of flies
    you know what to do if the baby cries
    hoist that rag

    tıpkı bir video oyunundaymışçasına eğleniyordu amerikalılar bu şiddet anlarında, anımsıyorsunuz değil mi... biz de bunları şaşkınlıkla izlerken ortadoğu’nun dibinde çeperinde, kıyısında, köşesinde savaştan yara alan toplumsal hafıza ile ilgileniyorduk ve bu şarkı da savaş ve kan içeriğiyle abd eleştirisini afişe eden protest şarkılardan biri olarak dikkat çeken şarkılardan biri oldu. amerika*’nın ortadoğu*nun ciğerlerinde postal gezdirdiği 2000’lerin ilk vahşi yıllarında, waits muhteşem sarkastik tavırla amerikan askeri prototipine şiddet tarihinin en işlevsel cümlelerinden birini inletiyordu:

    hoist the rag ****

    ancak bu postalların sembolize ettiği amerikan küresel güç tekelini kişiselleştirme girişiminde waits’in tarihsel bir betimlemeye giriştiğini görüyoruz. aslında bize “bugünlerde olan bitene şaşırmayın” der gibi sanki; karşımızda şiddeti ve yağmayı, kalpazanlığı, soygunu iliklerine kadar içselleştirmiş bir karakteri konuşturuyor aslında “hoist that rag” ! ile. tüm albüme sirayet eden o hava istilanın ve şiddetin amerikalılık için tarihselliği söz konusu. 1863’teki new york iç savaşı’nda, manhattan’da bulunan isyankar göçmenleri konu edinen ve the gangs of new york filminden bazı öğeler yer alıyor bu şarkıda da. örneğin şarkının omurga ilhamı olan hoist that rag ifadesi, şiddet ve kolonyal tarihin en işlevsel cümlelerinden biri olmasının yanı sıra the gangs of new york filminin senaristi jay cocks’un kaynak kitaplarından biri olan kevin baker’ın paradise alley eserinde amerikan birlik askerlerinin ağzından da dökülen sözler*...

    paradise alley’de mahalimiz manhattan ve new york kent isyanları'nda* amerika'daki en büyük -ırk- temelindeki sivil savaş aslında ; isyancıların çoğunluğu işçi sınıfı ve ezici bir şekilde irlanda katoliği göçmenler ve emek piyasasında rekabet ettikleri siyahilerle çatışıyorlar, daha çok saldırıyorlar. bu çatışmanın üreticisini, yani göçmenleri sömüren ve küçümseyen ve de onları sefalet içinde yaşamaya mahkum ederek birbirine kırdıran yankee protestanlarını* göz ardı etmemek gerekli. bu isyanlarda ağır zulme uğrayan taraf ise afro-amerikalılar. bu isyanı bastırarak resmi birliğin hakimiyetini sergileme ve "leşleri" toplama görevi verilenler de yankee askerler*. bu çatışmalar sırasında göçmen isyanlarını bastırarak başarılı olan yankee askerleri eserde o işlevsel cümleyi dile getiriyor: hoist that rag!

    waits’in ilk dizeleri amerikan tarihinde soyguncu çeteleri izlediğimiz the gangs of new york / new york çeteleri’ne dair doğrudan atıflara sahip; sembolik karakterlerden yararlanması istilacı karakterin tarihselliğine işaret ederek sembolik amerikalıyı kişileştirmeye, tanımlamaya başlıyor:

    well ı learned the trade from piggy knowles
    sing sing tommy shay boys

    ilk dizelerde ticaret maharetlerine değindiği karakterler the gangs of new york filminin kaynak olarak kullandığı diğer ana eser herbert asbury's the gangs of new york kitabından karakterler: “piggy noles" ve "sing sing tommy shay". bu karakterler 19. yy ortalarında new york’ta manhattan’ın doğu yakasındaki nehir korsanları olarak yayılmış soyguncu hook çetesinin* üyeleri; görüldüğü gibi bize waits’in işaret ettiği buzdağının su altındaki derinliği… günümüz istilası, yağmacı eylemleri ve şiddet amerikanın salt güncel hali değil, kıtanın istilasının yanı sıra içsel tarihi bir şiddet geleneği; yani salt günümüzü ilgilendiren bir şeyler değil mesajı karşımızda tekrar. burada elbette net biçimde bir karakter yüklüyor şarkıyı söyleyen temsili yankee ağza; onu kişileştirirken seçtiği karakter ticari becerilerini miras almış olduğu piggy knowles. bakın bu karakter aslında asbury'nin the gangs of new york / new york çeteleri kitabında piggy noles olarak yer alan ve çaldığı tekneyi yeniden boyayıp yeniden esas sahibine satacak kadar usta bir kalpazan. ticareti piggy knowles'dan öğrenmek...

    sing sing tommy shay boys ise aslında hapishane evlatları olarak anılabilecek karakterlere atıf; sing sing bir bakıma da tarihsel olarak amerikan yerlilerinin lokasyonu olan new york’un kuzeyindeki ossining bölgesi hapishane / rehabilite merkezi ;)’nin ismi imiş. ossining bölgesinin de esas adı sing sing . bu isim de tabi bölgenin 17. yy.a kadar sahibi olan amerikan yerlisi sint sinck kabilesine ait*. bu hapishanenin evlatları, tommy shay karakteri de gayet gemilere /teknelere saldırıp kaçıran çetenin içindeki soygunculardan biri .*

    basitçe bakıldığında dahi waits’in real gone albümündeki çoğu asker şarkısı ve aralarından sıyrılan hoist that rag'da betimlenen amerikalı askeri /karakteri, abd için ortaya konulan şiddet/ticari beceri/savaş etiği eleştirilerinin tümünü anımsatıyor değil mi. hoist the rag diyen, amerika’nın ta kendisi, şarkıyı söyleyen kişileşmiş bir makbul amerikalı temsili. gerçek bir eleştiri kapsülü yani bu şarkı. şarkının devam eden sözlerine yine yukarıda bahsettiğim kaynak kitaplarda rastlanıyor. örneğin paradise alley’de isyan sırasındaki yağmada bir katedralin eğrilmiş çanının çalındığına dair yer alan tasvirler şarkının devamında:

    the cracked bell rings as the ghost bird sings
    and the gods go begging here

    herhalde katedralin çanının dahi çalındı bir yerlerde, tanrılar yalvarmaya başlamış olmalıydı çıkarımı oldukça tahrik edici. şarkı sözlerinde tanrıların bunların olup bittiği yerde yalvarmaya başlamasına dair vurgunun da aslında alfredo véa ’nın 1999 yılında okurlarla buluşan ve pek çok ödül alan eseri "the gods go begging" 'den ilhamla yer aldığı görülüyor. bu eseri köklerinin abd’nın günahlarından biri olan vietnam savaşı'na dayanan iki kadının cinayeti konu edilmekte… şarkının final sözlerinde paradise alley isimli kitapta geçen ifadelerden biri, savaş stratejisi "karaya basar basmaz ateş açmak", yankee ağızlarından dökülüyor şarkıda finale doğru: so just open fire when you hit the shore

    gelelim şarkımızın nihai final cümlesine:
    all is fair in love and war
    bu ifade "ortadoğu"nun yapılandırılma arifesinden itibaren kolonyalizmin ağa babalarından ingiliz politikacıları* tarafından yakındoğu'nun merkezi hindistan sömürge mekanizmasını pekiştirirken kullanılmıştır,; yani kolonyalist bir stratejinin gelenekselleşmiş ifadelerinden biridir.

    -*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*

    notelirikos:
    hoist that rag

    well ı learned the trade from piggy knowles
    and sing sing tommy shay , boys
    god used me as a hammer, boys*
    to beat his weary drum today
    hoist that rag!

    the sun is up, the world is flat
    damn good address for a rat
    the smell of blood, the drone of flies
    you know what to do if the baby cries
    hoist that rag!

    well, we stick our fingers in the ground,
    heave and turn the world around
    smoke is blacking out the sun
    at night ı pray and clean my gun

    the cracked bell rings as the ghost bird sings
    and the gods go begging here
    so just open fire when you hit the shore
    all is fair in love and war
    hoist that rag!
    söz yazarları: tom waits ve eşi kathleen waits-brennan

    notom:
    orijinal röportaj metninden bir kuple:
    "magnet ınterview with tom waits",
    jonathan valania (jv)
    magnet magazine
    jv: let's get to that. ı'm hearing a lot of echoes of life post-9/11 on real gone.
    tw: well, "sins of my father" is political. "hoist that rag" is. there's a bunch of soldier songs.
    jv: "sins of my father': are you talking about george w. bush?
    tw: ı'm talking about my father, ı'm talking about your father, ı'm talking about his father. the sins of the father will be visited upon the son. everybody knows that.

    notekevinbeykır:
    {{ kevin baker’ın bir diğer eseri dreamland’de 1910’lu yıllarda freud’u da filan da içeren göçmen hikayesinde yahudi ve çoğunlukla doğu avrupalı göçmen kahramanlar varken paradise alley '' de, katolik , irlandalıları ve onların mutsuz çevreleri konu ediliyor ; ancak ortak kesit bir göçmenin amerikalılaşma süreci.}}

    notollizfeeğrinlaovenvoğr:
    elbette yukarıdaki kaynaklarda ilk olarak francis edward smedley'in 1850 tarihli frank fairleigh romanına atfedilse de bu nosyonun esas ilk olarak yer aldığı eser john lyly'nin 1578'de euphues: the anatomy of wit adlı romanıdır. {"`the rules of fair play do not apply in love and war`"} **
hesabın var mı? giriş yap