hiddet
-
öfke.
-
-
şiddetten bir onceki safha.
durdunuz, durdunuz. durduruldunuz, durduruldunuz.
aksi taktirde sizi hiddetlendiren şey azgınlıgına devam ettiği müddetce, ruh ucugu şiddet sahneye çıkabilir. -
insan ruhundaki şeyh şamil.
-
aşırı dozu feci çarpar, hem sahibini hem etrafındakileri
-
(bkz: vulture culture)
-
benzetimle anlatirsak hiddet, sisirip biraktigimiz bir balona benzer. tipki balondaki gibi dinamik bir sekildeafiniteye bagli olarak yol alir.
yonu kestirilemez. ote yandan sonu kestirilebilir; soner ve yere duser. hiddet bu baglamda insanin tum bilincinden uzaklasip maddenin dogasina uydugu anlardan biridir ki elbette kaotik cevre icersinde kendisi icin beklenen sona dogru, hizla entropisinin dusurerek ilerler. -
kontrol edilemeyen bir güç bu hiddet.
anlamlı anlamsız her türlü hareket bir derece daha büyütüyor bu duyguyu. belanızı arıyormuşçasına dolaşıveriyorsunuz ortalıklarda. "belamı bulsam da bu hiddeti şiddete dönüştürsem" diyor içinizdeki ses. -
öfke, kızgınlık, gadab (dad harfiyle yazılır farsçada zad olarak okunduğu için gazab olarak da bilinir.), dargınlık, hısım, keskinlik anlamına gelen bir kelime.
-
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap