• "gönüllü sürgün" ruh hali, mekan anlamında ne kadar abartılsa da asla ulaşılamayacak bir uzaklık mesafesi...

    ancak zaman boyutunda bu kadar uzaklaşmak mümkündür, hem de yerinden bile kıpırdamadan...

    etrafımızdakilerin o anda düşünebildiğinin çok sonrasını akıl edebilmek ya da çok öncesine takılıp kalmak, tercihe bağlıdır...
  • (bkz: fizan)
  • ursula k. le guin romanıdır. özellikle kendini toplum dışı hisseden insanların duygularına bu roman bir nevi tercüman oluyor.
  • ama benim kalbimde
  • nereden nasıl başlasam bilemiyorum, uzun zaman sonra beni bu denli düşüncelere sevk eden bir kitap okumamıştım. kitabı bitirmemin üzerinden saniyeler geçmesinin ardından bu entryi yazarken aklımda kahramanlarımız owen ve natalie var

    düşünen, köhnemeye direnen insanların aslında en temel kabul olan ‘yaşama’ eylemine karşı ne denli zorluklar çektiğini; hayatın en cüretkar düşüncelerinin zihinlerde olduğu o genç yaşların durmak bilmez fikir sellerini inanılmaz bir dille anlatmış (bkz: ursula k. le guin)

    bu anlatıda eminim ki ursulanın kendi hayatından bir parça var. ve yine eminim ki bu anlatıda kendi gibi düşünen, hayata bakış açısı çok pencereli olmaya çalışırken tek pencereden bakan insanların yaptığı mahalle baskısının tasviri var.

    --- spoiler ---

    “ya da thorn’da,” dedim ben de “sonsuza dek.”
    --- spoiler ---

    not: bronte ailesine dair detayları muazzam bir keyifle okudum, ustaca göndermelerdi
  • ursula k. le guin'in kısacık fakat yalnız olmayı, ait olmayı, uyum sağlama çabasını uzun uzun anlatan romanı.

    --- spoiler ---

    “neden insanlar sporda ya da politikada başarı kazanmış birini kahraman ilan ederken, düşünmeyi iyi beceren birini hor görüp ona öfke duyuyorlardı? ancak, düşünceleri doğrudan doğruya para veya güce çevirdikleri takdirde insanların nazarında bir kahraman oluyorlardı. anti-entelektüelliğin de bir nebze payı var bunda ama tüm olay bu değil. her şeyi dümdüz edip insanları karıncalar gibi eşit bir düzleme getirmek.”

    --- spoiler ---
  • az önce bitirdiğim harika kitap.
    bir uyumsuzun hayata karşı hislerini ustaca anlatmış ursula k. le guin.

    --- spoiler ---

    kayalara tırmanıp aşağıya taş attık, sonra kumdan bir kale yaptık. daha sonra da dönüp ateş yaktik; hava soğumaya başlamıştı, yükselen denizin kumdan kalemize ağır ağır yaklaşmasını izlerken konuştuk. sorunlardan, anne babalarımızdan, otomobillerden veya tutkulardan söz etmedik.

    yaşam üzerine konuştuk. yaşamın anlamı nedir diye sorular sormanın bir yararı olmadığına karar verdik, çünkü yaşam bir yanıt değil, bir sorudur, bunun yanıtını sadece siz bulabilirsiniz.

    deniz yanı başımıza, on metre berimize gelmişti, giderek yaklaşıyordu. gökyüzü denizin üstünü örtmüş, güneş batmak üzereydi. hava soğumuştu, bense yaşamımdaki en güzel anları yaşıyordum.

    --- spoiler ---
  • salt bir yere çok yakında demek olabiliyor bu bazen de. kafanın içerisinde, ruhunun çerçevesinde, kalbinin çehresinde.

    o sebeple susuyor insan çoğunluğa. doğru anlaşılamayacaklarına uzaklarda kalıyor. bu yüzden deniz fenerlerinin olduğu filmler güzeldir.
hesabın var mı? giriş yap