• iradi olarak seçilmeyip, sürüklenme şeklinde üyeliğe devam edilen yapay topluluklar. bir sürü didişme, acı, kan ve gözyaşının nedeni.
    sırbistan'da değil de kuala lumpur'da doğsaydın yine sırp milliyetçisi olacak mıydın?
    ortadoğu yerine orta amerika'da, israil'de değil mozambik'te, osaka'da değil rize'de doğsan yine aynı şeylerle gurur duyacak mıydın?

    [tam birebir örnek sayılmasa da]
    - ben bir yahudiyim. yahudi olarak doğdum. bu yüzden mi benden nefret ediyorsun?
    + sen doğmadan bir ay önce ailemiz katolik olmaya karar verseydi sen de katolik olacaktın. kulüp bunlar, dışlayıcı kulüpler. "öteki" fikrini besleyip duruyorlar, böylece sana kimden nefret etmen gerektiğini söylüyorlar. woody allen - deconstructing harry
  • milliyetçiliği hazırlayan toplumsal zihin yapısının nasıl oluştuğunu asya, afrika ve avrupa'da farklı modeller ve örneklerle tartışan benedict anderson kitabı. yazarın uzmanı olduğu güneydoğu asya hakkında tek bildiğim 2009 facebook'unda iddia edildiği üzere köpek yeme bayramları olduğundan anlamakta zorlandığım pek çok kısım olsa da bu kitabın okunması gerekenler listesine yazılabilecek bir kitap olduğunu söylemeliyim.
  • milliyetçilik çalışmaları içerisinde okunması gereken en önemli kitaptır. yanlış hatırlamıyorsam ulus denen kavramın, tarih üstü olmadığını, modernizm ile beraber inşa edilen bir olgu olduğunu, aidiyet duygusu ile beraber bir takım imge ve hafızaya dayanan sosyal bir yapı olduğunu belirtmektedir.
  • benedict anderson'ın matbaanın bulunması ile halk dillerinin öneminin arttığını ve bunun da milliyetçiliğin doğuşunu tetiklediğini söylediği kitabı. tabii bu genelde avrupa ve batıdaki avrupa kolonileri için geçerli çoğunlukla.
    son dalga bölümünde çinhindi ülkelerinde milliyetçiliğin doğuşunda ise sömürge güçlerinin yerel halkı kendilerinden alt bir seviye indirgemelerinin etkili olduğunu söylemektedir.

    "bu noktada hollandalılar'ın cevabı çok netti: anadilleri ne olursa olsun, hiç kurtulamayacakları bir şekilde inlanders'tiler. ıngilizce "natives" (yerliler), fransızca "indigènes" gibi bu kelime de taşıdığı anlam yükünün bir parçası olarak kastedilmemiş bir paradoks barındırıyordu. diğer bütün sömürgelerde olduğu gibi bu sömürgede de söz konusu kişilerin hem daha aşağı oldukları, ama hem de "oraya ait oldukları" anlamına geliyordu (nasıl hollandalılar da, "yerlileri" olarak hollanda'ya aitseler). hollandalılar bu dili kullanmakla kendilerini üstün kılmanın yanı sıra "oraya ait olmadıklarını" da söylemiş oluyorlardı. "
  • benedict anderson kitabı. kitap oldukça kullanışlı bir kavram sunuyor ve bunu erken dönemde aynı gazeteleri okuyanlar üzerinden anlatıyor. yani aynı gazeteyi okuyanlar -dilerseniz aynı diziyi izleyenler, aynı klasik romanı okuyanlar diye uzatabiliriz- bir birlerini bizzat tanımasalar da hayali bir cemaatin üyesi olurlar. bunun güncel versiyonu youtube videolarının altındaki yorumlarıdır. örneğin yeni keşfettiğin bir türküyü açıyorsun, altında şuna benzer yorumlar: "iyi ki bu türküyü herkes bilmiyor, bir biz biliyoruz", "ne kadar da süper ötesi bir türkü, bu toplulukla birlikte bunu dinlemek bir ayrıcalık." bugün buna benzer bir yorumu bir yalın alpay videosu altında da gördüm. kısaca diyor ki onların bilmem kimi varsa bizim de yalın alpay'ımız var.
hesabın var mı? giriş yap