• dünyanın ikinci büyük mozaik koleksiyonunu barındıran müze.
  • kanimca bu muzede bulunan mozaikler bir zamanlar halikarnas moseleumunu susleyenlerden cok daha basarilidir. renkleri capcanli gunumuze dek kalmistir. ta o devirde mozaik sanatcilarindan biri, da vincinin yaptigini, o parcaciklarla olusturmayi basarmistir... (bkz: mona lisa/40)
  • asıl adı antakya mozaik müzesidir
  • mozaik eserler bakımından tunus’tan sonra dünyada ikinci olma özelliğini taşıyan müzedir. 1939 yılında hizmete girmiştir. şu anda yer yetersizliğinden yaklaşık 34 bin eser sergilenememektedir ayrıca yine yer yetersizliğinden farkında oldukları ve toprak altında beklettikleri roma ve bizans dönemine ait binlerce eser toprak altında bekletilmektedir. özellikle 2000 yılında bulunan bir lahit vardır ki görülmeye değerdir zira antakya ismini verdikleri lahiti görmek için müze ziyaretçi akınına uğramaktadır.
  • çocukluğumun bir kısmının geçtiği antakya'da defalarca gitmekten hiç bıkmadığım, mozaiklerinin önünde saatlerce hayaller kurduğum, güzel eserler barındıran müze. genelde ücretsiz girebiliyordum ama bir defasında kapısındaki görevli beni içeri almamıştı da çitler üzerinden asi nehri kenarındaki arka bahçesine , oradan da kırık bir camdan içeriye girmiştim. şimdi düşünüyorum ve çok kızıyorum ilkokul 5. sınıf öğrencisini giriş parası yok diye müzeye almayan o görevliye.
    yıllar sonra televizyonda müzenin en değerli eserlerinden iskenderin başının çalındığı haberini görünce şaşırmadım.
    (bkz: muze soymanın bakkal soymaktan kolay olmasi)
  • beklentilerimin altında kalmış müze.
    geriye daha fazla mozaik kalmış olduğunu ummuştum.
  • dünya sıaralamasında ikincilik gibi önemli bir sırada bulunmasına karşın müzecilik anlayışı nedeniyle çok gerilerde kalmış bir müze. sergilenen mozaikler ne kadar etkileyiciyse de özellikle dış mekanda sergilenen moza,klere eşlik eden küllük ve mozaiklerin tam önüne konularak ne tabelalarını okumaya ne de altta kalan kısımlarını görmeye olanak tanıyan üzerleri reklamlı banklar da o kadar takdire şayan. öte yandan müzede bir allahın kulu bulunmadığından herkes şakır şakır flaşlı fotoğraf çekmekte. müzenin bırakın bir hediyelik eşya reyonu bulunmadığı gibi bilgilendirici bir broşürü bile yok. müzenin yapmadığı ya da yapamadığını savon hotel "gift shop" ismini verdiği hediyelik eşya dükkanında satışa sunduğu defterler, kitap ayraçları, kitapçık ve broşürler, müzede sergilenen birtakım objelerin modellenmesiyle oluşturulmuş takı ve hediyelik eşyalarla yapmakta.
  • tethys veoceanos figürlerinin yer aldığı mozaiklerle m.s 2. yüzyıla ait pek çok eserin sergilendiği, müze girşinde bir lahitin ve anne-baba-kız çocuk olduğunu söylenen iskeletlerin camekanda sergilendiği ilgi çekici müzedir.
  • müzenin kuruluşu öğrendiğimize göre cok ilginç. bölge birinci dünya savasında italyanlar tarafından işgal edildiğinde bölgeye gelen arkeolog, yöreyi gezerek buldukları antik eserleri toplayıp italyan konsolosluğuna taşımaya başlamıs. bu arada antalya tarihine ilgi duyan ve arkeolojiyi seven lise öğretmeni süleyman fikri bey, tarihi eserleri medeniyet adına topladıklarını idda eden italyanların bu hareketlerine karşı çıkmıs. tekeli mehmet paşa camii'nin yanında terk edilmiş küçük bir mescidi düzenleyerek antakya arkeoloji muzesinin ilk temelini atmış ve bugün kullanılan müzeye de zamanla tasınmıs. simdi gecmisi ta osmanlı'ya dayanan bir müze ve hakkında gitmeden önce yapılan kücük arastırmalarda okunan "meshur", "sergilenen mozaiklerin büyüklüğü, sayısı ve kalitesi açısından dünyanın en zengin ikinci mozaik müzesi" (aynı ikinciliği gaziantep müzesi de iddia ediyor, birinci kim merak ediyorum) gibi söylemlerden sonra hele gaziantep müzesi'nde mozayiklere gösterilen dikkat, ziyaretcilere gösterilen ilgiden sonra insan daha cok beklenti ile giriyor. sehir merkezinden tasınan otargar önünden kalkan bir otobüse binerek ulasıyoruz asi nehrinin kenarındaki müzeye. ilk bakısta bes ytl yazan giseye doğru giderken öğrenci pasosu varsa bedava denmesinden dolayı son öğrenci kıyağını kullanarak bir sevincle dalıyoruz içeri ve ilk basta bizi antakya lahiti karsılıyor ama oraya giris yapmadan önce "mozayik nedir" yazısı ve rengi solmus duvarlar ve en önemlisi ziyaretciyi herhangi bir devlet dairesinde hissetirecek güvenlik görevlisi masaları ve koltukları. antakya lahiti'ne gösterilen özel ilgi ve duvarlardaki acıklayıcı metinler tebessüm etmemizi sağlıyor. lahitin üzerindeki tahribatın bulunan arsada yapılan hafriyat sırasında olduğunu düsünüyorum ama neden sadece başları bulunamamıs anlam veremiyorum.
    http://www.antakyarehberi.com/…ih/mozaik/lahit8.htm

    ilk odaya girmeden direk insanın ağzını acık bırakan iki insan boyundaki zeus heykelinin olduğu kısma gidiyoruz. sırf insan bu heykelin büyüklüğü, hasmeti için gidip gezebilir müzeyi. o derece. ve sonra hüzün, hayalkırıklığı, öfke, sinir harbi baslıyor. cünkü mozayikler birer birer karsımıza cıkıyor. olamaz diyorsunuz. olamaz. yani yaklasık 2000 senedir, yerin altında sapasağlam duran mozayikler, o doğal, canlı renkler, o sanatkarın elinde can bulan, hayat bulan taslar solmaya baslamıs. hatta solmaktan beter olmus doğru yapılmayan veya zamanla asınmasından dolayı destek görmesi, onarılması gerekirken hiçbir şey yapılmayan taslar düsmeye baslamıs evet mozayiklerin bazılarında yer yer bosluklar oluyor. o mozayiklerin bugünlere nasıl geldiğini, arkeologların, öğrencilerin ve onlarca fedakar insanın nasıl santim santim calısarak, uğrasarak, didinerek, yıllarını vererek o mozayiklerin bugünlere tasıdığını insan bilince iyice sinirleniyor ve hayır olamaz diyor bu mümkün olamaz. belki sadece bir tanesi böyledir diyor ama hayır maalesef öyle değil. mozayikleri gecip kısa bir tarih öncesi ve para koleksiyonu turu attıktan sonra "acık havayı" gösteren ok isaretini takip ediyoruz ve şok üstüne şok. acık havada, elli metre ötede antakya'nın en merkezi yeri olan yani trağin her saniye yoğun olduğu yolun elli metre ötesinde ve herhangi bir koruma olmadan, insanların rahatlıkla elleyebileceği, oturabileceği hatta gerekirse kendi evine kücük bir mozayik tasıyacağı asikar sekilde güvensiz olan bir ortamda iki bin yıllık mozayikler. bizlere emanet edilen mozayikler hem de. inanamıyorum. ve dolasmaya baslıyorum ta ki aslan figürlü mozayiği görene kadar. yuh diyorum sadece yuh. artık ortada bir aslan figürü yok. kalmamıs cünkü flastan etkilenen mozayige yapılan bu iskence sonuc vermis ve artık orada o canlı taslardan eser yok. dogal olarak tek baslarına bir sey ifade etmeyen ama bir araya geldiklerine muhtesem bir sanata imza o atan taslar yavas yavas tek renge dönmeye baslamıslar yani beyaza. yani dostlar vaktiniz varsa, yolunuz yakınsa mutlaka gidin görün bu mozayigi. cünkü bundan 3-4 sene sonra görmek istesenizde göremeyeceksiniz cünkü artık sadece size bakan beyaz taslar olacak. belki de onun sucu müzenin içerisinde yer olmaması, belki de ödenek olmaması o zaman da diyorum ki madem bakamayacaktınız neden cıkardınız, bari bir depoda bekletin. ama yok nasıl gaziantep arkeoloji muzesi basarmıssa antakya da basarmalı. isin sadece parayla alakalı olduğunu zannetmiyorum hele mozayiklerin acık havada gösterildiği yerde bilmem ne firmasının reklamı olan bankların yanında sigaralıkları görünce sinir harbi zirve yapıyor. hele kücücük demir parcalarına mozayiklerin sadece isimlerini yazıldığını görünce, bazılarını mozayiklerin cercevelerini boyarken boyamıslar, boyarken gösterilen ihtimama dikkat, silinmis olduğunu görünce, her mozayiğin, heykelin yanına, kenarına bir acıklayıcı bilgi, bir sayfalık bir tanıtımı cok gördüklerini farkedince insan dayanamıyor, kosarak o bunaltıcı yaz havasında cıkıyor müzeden.

    mozayiklerin tamamını görmek için mükemmel bir site..
    http://www.sacred-destinations.com/…otos/index.html
hesabın var mı? giriş yap