• eğer hasan rıza soyak iki ciltlik hatıratında uzun uzun dumlupınar'ı, lozan'ı, montrö'yü, hatay meselesini anlatmayıp da, atatürk'ün özel kalemi olması vesilesiyle onun günlük yaşamına ilişkin yer yer ipuçlarını verdiği anılarını yazsaydı ne kadar da süper bir iş yapmış olacaktı. ataürk'ün cebindeki paradan, ilaç saatine kadar herşeyi ayarlamaktan sorumlu hasan rıza soyak özel kalem olma görevi zor, hele bir de atatürk gibi birinin özel kalemi olma görevi ziyadesiyle zor bir görev olduğundan kendi otosansürünü de hatıratında bol bol uygulamış. hatta denebilir ki kitabı bu otosansür yazmış. yine de atatürk'ün ölümüyle ilgili son bölümlerin hayli ilginç oldugunu da belirteyim.
  • atatürk'ten hatiralar isimli kitabında daha çok kaynakça olarak kullanılabilecek çok uzun ayrıntılı ancak önemi az fikir ve hatıralarını anlatır.
  • hasan rıza soyak, uzun yıllar boyunca atatürk'ün yanı başında çalışan ve o'na büyük bir sevgiyle bağlanan bir insan. atatürk'ten hatıralar adlı kitabı, atatürk'ün insani yönünü göstermesi bakımından önemli. ancak kitabını kaleme alırken on düşünüp bir yazdığı görülüyor. cumhuriyet'in ilanı, şeyh sait isyanı, istiklal mahkemeleri, izmir süikastı, hatay meselesi gibi konuları uzun uzun anlatan ve atatürk'ün verdiği tepkileri aktaran soyak, aleyhte kullanılabilecek ayrıntılara pek girmiyor.

    atatürk'ten bahsederken büyük insan, büyük adam, büyük kurtarıcı diyen soyak, konu ismet inönü'ye gelince biraz aşağılama kokan başvekili tercih ediyor. inönü'nün zamanında atatürk ile çatışması ve soyak'ı diğer tüm çalışma arkadaşları gibi siyasetten dışlayarak cezalandırması bu yaklaşımı açıklıyor.
  • atatürk'ün umumi katipliğini yapmıştır.
  • atatürk'ten hatıralar adlı 700 sayfalık kitabını (yapı kredi yayınları, 6. baskı, 2010) okumaya başladım ama daha ilk sayfalarda verdiği hatalı bilgiler kendisine olan güvenimi bir hayli sarstı.

    - zübeyde hanımın 15 ocak 1923 gecesi öldüğünü ve atatürk'ün "birkaç gün sonra izmir'de" olduğunu yazmış (s.14). yanlış! zübeyde hanımın ölüm tarihi 14 ocak. dahası oğlu cenazesine gitmediği gibi annesi öldükten tam 13 gün sonra yani 27 ocak 1923'te izmir'e ve de mezara gitti.

    - "atatürk annesinin mezarını ilk ziyaret ettiği günden 12 gün sonra 29 ocak 1923 pazartesi günü latife hanım ile evlenmişti" (s.16). bu da yanlış. annesinin mezarına gittikten iki gün sonra evlendi.

    atatürk'ün yakın çevresindekiler arasında bile atatürk'e en yakın kişi olan hasan rıza soyak'ın düğün ve cenaze gibi insan hayatında derin izler bırakan tarihler konusunda yaptığı hatalar- eğer ki bilinçli bir çarpıtmanın ürünü değilse- hayli vahim.

    not: mustafa kemal'in annesinin cenazesi ile kendi düğünü arasındaki günlerin kronolojik bir incelemesi için (bkz: #106910592)
  • yemek meraklısı değildi; sabahları bir şey yemez, yalnız bir kahve ve sigara içerdi. öğle yemeklerini bazen sadece bir dilim ekmekle bir bardak ayran veya limonata teşkil ederdi; ekmeği, uzun uzun parçalar halinde doğrar, bardaktaki ayran veya limonataya batıra batıra yerdi. sevdiği ve istediği sayılı yemeklerin başında sade yağlı kuru fasulye (buna kendisi yağlı fasulye derdi) ve pilâv gelirdi; bunlar mutfakta daima hazır bulundurulurdu. geceleri, çok geçe kaldığı zamanlar, fasulye ve pilâv yer, öyle yatardı. bunlardan başka yağ ve yumurta ile ezilmiş beyaz peynirden yapılan bir nevi omleti, etli taze bamyayı ve meyvelerden kavunu severdi.

    erken veya geç; uykudan uyanır uyanmaz derhal kalkar, odadaki geniş koltuğuna bağdaş kurar, bir taraftan getirilen kahve ile sigarasını içerken, bir taraftan da günlük gazeteleri gözden geçirirdi. ondan sonra banyoya girer, traş olur, yıkanır ve derhal giyinerek ya gezmeye çıkar, yahut kütüphanesine geçerek çalışmaya veya kitap okumaya koyulurdu. yatak odasında uzun müddet kalmak itiyadında değildi; pijama kullanmazdı, beyaz keten entari ile yatar, yataktan çıkınca üzerine bir ropdöşambır giyerdi. ancak fazla rahatsız olup da geniş koltuğunda istirahat etmeye mecbur olduğu zamanlar pijama giydiği olurdu ki, bu da pek nadirdi; çünkü sıhhatine, lüzumu kadar itina etmez, ufak tefek hastalıklara aldırmaz, doktorların tavsiyelerine pek kulak asmazdı; 38 derece ateşle giyinip gezmeye çıktığı ve sofraya indiği çok olmuştur.

    (bkz: atatürk'ten hatıralar)
hesabın var mı? giriş yap